Kur"an ve oryantalist bakış açısı

00:0017/07/1999, Cumartesi
G: 9/09/2019, Pazartesi
Mustafa İslamoğlu

Müslümanların, bir iki istisna dışında kış uykusuna yattığı bir dönemde. 18. Yüzyıldan itibaren Batılılar İslam''ın referansları üzerine ciddi bir biçimde eğildiler. Bu eğilişin muharrik gücünü ''düşmanını tanıma'' gibi anlaşılabilir bir gerekçe teşkil ediyorsa da, bu iş ''tanıma'' noktasında kalmayıp ''tanımlama'' biçimine çok kısa zamanda dönüşüverdi.Maksadınız tanımak değil de tanımlamaksa, çoğunlukla bu iş için ''imaj değiştirme'', ''manipüle etme'' ve ''kurgulama'' gibi zihni araçlara ihtiyaç

Müslümanların, bir iki istisna dışında kış uykusuna yattığı bir dönemde. 18. Yüzyıldan itibaren Batılılar İslam''ın referansları üzerine ciddi bir biçimde eğildiler. Bu eğilişin muharrik gücünü ''düşmanını tanıma'' gibi anlaşılabilir bir gerekçe teşkil ediyorsa da, bu iş ''tanıma'' noktasında kalmayıp ''tanımlama'' biçimine çok kısa zamanda dönüşüverdi.

Maksadınız tanımak değil de tanımlamaksa, çoğunlukla bu iş için ''imaj değiştirme'', ''manipüle etme'' ve ''kurgulama'' gibi zihni araçlara ihtiyaç duyarsınız. Bu araçlar olmaksızın ''kendisini tanıtan'' bir şeyi kendinize göre ''yeniden tanımlamanız'' neredeyse imkansızdır.

Batının, İslam''ın son ve mütekamil mesajına ilişkin tüm müktesebatı yeniden ve kendine göre tanımlama çabaları kolonyalizmiyle aynı döneme denk düşünce, Cemil Meriç''in oryantalizm için yaptığı ''Sömürgeciliğin keşif kolu'' tesbiti, tarihi olguyla da tıpatıp örtüşüyordu.

İşbu sömürgeciliğin keşif kolu, İslam''ın temel referansları olan Kur''an ve Sünnet''e karşı Mekke Müşrikleri ya da günümüzdeki Türk ateistleri gibi cepheden değil, içerden savaş açtılar. Bu savaşın dehşet verici boyutlarını, tüm çarpıcı örnekleriyle birlikte ve biraz da romantik bir üslupla Edward Said Oryantalizm isimli çalışmasında ortaya koydu.

Edward Said çalışmasında oryantalizmi genel hatlarıyla ele almış ve amacını makro planda sergilemeye çalışmıştı. Bunda oldukça başarılı olduğu su götürmez bir gerçek. Ne ki, Oryantalizmin hayli geniş müktesebatı içerisinde tek tek ele alınması gereken eserler ve onların yazarları konusu hâlâ, neredeyse bakir bir alan olarak durmaktadır.

Oryantalistler, Kur''an, Sünnet, İslam Tarihi, Siyer, İslam Tasavvufu başta olmak üzere hemen tüm İslami disiplinlerde eserler vermişlerdir. Sözün burasında, hemen belirtmeliyim ki, oryantalistlerin üzerinde en çok yoğunlaştıkları alan Sünnet ve hadis alanıdır. Bu alanda ilk makale yayımlayan Avusturya asıllı İngiliz vatandaşı Dr. Alois Sprenger (öl. 1893) başta olmak üzere, İskoç asıllı İngiliz Sir Wiliam Muir (öl. 1905), Alman oryantalist George Weill ve Hollandalı R.P.A. Dozy ve İngiliz D.S. Margoliouth ilk akla gelenler.

Bunlardan iki isim hadislerin kahir çoğunluğu üzerine bir çizgi çekerken, son isim sünnet ve hadisin tamamının üzerini çiziyor. Hz. Peygamber''in Kur''an dışında sünnet ve hadis diye hiçbir şey bırakmadığını söylüyordu.

Oryantalistleri hadis alanına bu kadar çok eğilmelerinin nedenlerinin başında, bu alanda işlerine yarayacak bir ''maden'' bulmuş olmaları olsa gerek. Kur''an üzerinde bu kadar durmalarının nedeni budur.

Bu, Kur''an konusunda dişe dokunur oryantalist çalışmaların olmadığı anlamına gelmez. Theodor Nöldeke''nin Kur''an Tarihi üzerine kaleme aldığı Geschichte des Qorans isimli kitabı, Kur''an konusunda en ciddi ilk çalışma sayabiliriz. Ancak oryantalist müktesebat içerisinde Kur''an üzerine kaleme alınmış eserlerin en ünlüsü Türkçe çevirisini Prof. Dr. Abdulhalim en-Neccar''ın Arapça tercümesinden cezaevi günlerimizde gerçekleştirerek İslam Tefsir Ekolleri adıyla yayınladığımız De Richtungen der İslamich en Koranaust egung. Bu eser bir Macar Yahudisi olan İgnaz Goldziher''e (öl. 1922) ait.

Hadis kaynakları konusundaki çalışmalarıyla da meşhur olan Goldziher asıl birikimini İslam tefsir ekollerinden en ünlüleri olan rivayet, kelami, tasavvuf mezhebi ve modernist tefsir okullarını ele almış. Kitabının girişine eklediği bölümde tefsirin doğuş tarihinde geçirdiği merhaleleri işlemiş.

Ünlü oryantalist Luis Massıgnon''un ''Goldziher''in şaheseri'' dediği bu eserinde Goldziher, hep bir tezi isbatlamanın peşinde olmuş; Kur''an''ın Tevrat''a dayandığı, dolayısıyla Yahudi kültüründen neş''et etmiş olduğunu. Peki, bu tezinde olanca çabasına ve ancak dikkatli bir gözün fark edeceği kurgulamalarına rağmen başarılı olabilmiş mi? Kesinlikle hayır. Dahası, olanca garazkârlığına rağmen, o Kur''an''ı Allah''ın yerleştirdiği ''ilahi kelam'' tahtından indirmeyi başaramamış, aksine Kur''an. Bir art niyetliyi dahi kendisine hizmet ettirmeyi ve kendisine hayran etmeyi başarmıştır.

Goldziher''in İslam dünyasında ulaştığı şöhrete bakınız ki, 1911''de Kahire Üniversitesi''nin planları kendisine yaptırılacaktır. Dahası var. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi''nde bir İslam İlimleri Medeniyeti Kürsüsü kurulması teklif edildiği zaman, bu kürsü için tasarlanan ''İslam Akaidi'' dersinde tefsir ve hadis Goldziher''in eserleri esas alınarak öğretilecektir.

Ben Goldziher''in eserinin hiçbir yerinde ne Kur''an''a, ne İslamı değerlere karşı, en ufak bir hakarete rastlamadım.

Ne dersiniz; yerli ''yersiz'' oryantalist ruhlular, akıl hocaları olan yabancı oryantalistlerden daha mı acımasız ve dahi insafsız oluyorlar?

*********

Not: Yazarımız Mustafa İslamoğlu''nun dün yayınlanması gereken yazısını bugün yayınlıyoruz. Yazarımız ve okuyucularımızdan özür dileriz.