Geçtiğimiz hafta bu köşede eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel''le ilgili skandalı yazarken aklıma yaklaşık 6-7 ay önce ortaya çıkardığımız "kayınvalide skandalı" geldi. Bütün endişem kayınvalide skandalında olduğu gibi bu haberin de görülüp görülmeyeceğiydi. Çünkü kayınvalide skandalında neredeyse kimi çevreler tarafından suçlu konumuna getirilmiştim. Ancak sonunda kimin haklı olduğu ortaya çıktı.Gazi Erçel skandalında ise bütün medya kuruluşları gerekli hassasiyeti gösterdi ve bunu dikkate
Geçtiğimiz hafta bu köşede eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel''le ilgili skandalı yazarken aklıma yaklaşık 6-7 ay önce ortaya çıkardığımız "kayınvalide skandalı" geldi. Bütün endişem kayınvalide skandalında olduğu gibi bu haberin de görülüp görülmeyeceğiydi. Çünkü kayınvalide skandalında neredeyse kimi çevreler tarafından suçlu konumuna getirilmiştim. Ancak sonunda kimin haklı olduğu ortaya çıktı.
Gazi Erçel skandalında ise bütün medya kuruluşları gerekli hassasiyeti gösterdi ve bunu dikkate alan yetkili kurumlar harekete geçti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bulunduğu konumu kendi çıkarları için kullanan Erçel''le ilgili inceleme başlatılmasını istedi. Bu arada Erçel''den de çok ilginç açıklamalar geldi. Olayın "tesadüf" ve büyük bir "talihsizlik" olduğunu iddia eden Erçel, belki "talihsizlik" konusunda haklıydı ama "tesadüf" konusunda pek de haklı sayılmazdı. Çünkü Erçel gibi kilit görevlerde bulunan kişilerin attıkları adımlara çok dikkat etmeleri gerekir. Bu kriz döneminde, en az Erçel kadar hatta ondan çok daha kilit görevlerde olan, dalgalı kura geçileceğini çok daha önceden bilen birçok bürokratın şahsi hesapları ile ilgili tek bir tasarrufta bulunmadıklarını çok iyi biliyorum. İsmini açıklamayacağım bir bürokratın, çok yakınlarından gelen baskılara rağmen bir kamu bankasında bulunan şahsi hesabını dolara çevirmediğine şahit oldum.
Bu arada Erçel skandalıyla ilgili olarak geçtiğimiz Cumartesi günü Hürriyet gazetesi ekonomi yazarı Erdal Sağlam''ın yazdığı yazı dikkatimi çekti. Sağlam''ın iddiasına göre, "Erçel''le ilgili bilgiyi basına Erçel''in parasının bulunduğu bankanın, yani Halkbank''ın üst yöneticisi sızdırmıştı". Hatta bu girişimiyle "birilerine" mesaj vermek istiyordu.
Ancak, Sağlam''ın bu haberin kaynağını değilse de, kaynağın Halkbank üst yöneticisi olmadığını öğrenmesi için beni aramasının yeterli olacağını bilmesini isterdim. Çünkü bu haberin kaynağı benim. İkincisi, önümüzdeki günlerde yine Yeni Şafak gazetesi sütunlarında yer alacak bir haber, Erçel skandalını basına sızdıran kaynağın Halkbank üst yöneticisi olmadığını herkese gösterecek. Tahmine dayalı haberlerle kamuoyunu yanıltmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu arada Gazi Erçel''le ilgili bilgi sızdırılması ile ilgili haberler nedeniyle Banka Teftiş Kurulu Halk Bankası''nda inceleme başlattı.
Etibank dosyaları Üst Kurul''da bekliyor
Uzun bir süreç sonrası Etibank dosyası ile ilgili işlemler başladı ve bankanın eski sahibi Dinç Bilgin cezaevine girdi. Aslına bakarsanız Bilgin''le birlikte, her dosyada adı geçen, usulsüzlüklere imza atan birçok ismin daha tutuklanması bekleniyordu ancak bu kişiler ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Tabii ki bu yargının işi. Yargı elindeki dosyalar çerçevesinde görevini yapıyor.
Bu olaylar sonrası yaptığımız araştırmalar sonucunda Etibank''la ilgili dosyalardan sadece birinin (offshore işlemlerle ilgili olanı) İstanbul DGM''ye gönderildiğini, diğer dosyaların hâlâ Üst Kurul''da olduğunu ve DGM''ye intikal ettirilmediğini öğrendik. Bu DGM''ye gönderilmeyen dosyaların içeriğinden siyaset, bürokrasi ve medya çevrelerinden bazı kişilerin endişe ettiğini biliyoruz. Hatta şunu biliyor muydunuz? "Etibank''la ilgili Üst Kurul''da duran dosyaların içeriğinden başkan hariç hiçbir üyenin bilgisi yok." Çünkü bu dosyalar "başkan isterse" üyelerin önüne gidiyor. Bunun nedeni ise yönetmelik.