Yaklaşık 2 ay Kemal Derviş''in ekonomik paketini bekledik. Açıklanan umut paketi ile birlikte 10-15 milyar dolarlık destek bekliyoruz. Bu maddi destek gelir mi gelmez mi bilinmez ama sadece geçtiğimiz 19-21 Şubat tarihleri arasında yaşanan vurgunlara baktığımızda çok yüksek miktardaki kaynağı sadece birkaç gruba kaptırdığımızı görüyoruz. Buyrun hatırlayın:VURGUN 1: Devalüasyonu, "içeriden bilgi alma" (insider trading) yoluyla önceden öğrenen 4 adet bankaya, Merkez Bankası''nca 19-21 Şubat tarihleri
Yaklaşık 2 ay Kemal Derviş''in ekonomik paketini bekledik. Açıklanan umut paketi ile birlikte 10-15 milyar dolarlık destek bekliyoruz. Bu maddi destek gelir mi gelmez mi bilinmez ama sadece geçtiğimiz 19-21 Şubat tarihleri arasında yaşanan vurgunlara baktığımızda çok yüksek miktardaki kaynağı sadece birkaç gruba kaptırdığımızı görüyoruz. Buyrun hatırlayın:
VURGUN 1: Devalüasyonu, "içeriden bilgi alma" (insider trading) yoluyla önceden öğrenen 4 adet bankaya, Merkez Bankası''nca 19-21 Şubat tarihleri arasında 5 milyar dolar satıldı. Bu satışlara göz yuman, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, devalüasyon kararını en az 3 gün önceden öğrenen kişilerden birisi. Devalüasyon öncesi kurdan yapılan satış nedeniyle uğranılan kayıp en az 2 milyar dolar. Hukuka aykırı olarak elde edilen bu iki milyar doların, söz konusu bankalardan, derhal talep edilmesi gerekmez mi? Ayrıca bu bankaların bir kısmının, satın aldıkları dolarların, Merkez Bankası''na TL karşılığını bile yatırmazken, bir kısmı ise piyasadan yoğun biçimde borçlanarak dolar satın aldılar. Gazi Erçel''in, devalüasyonu biliyor olmasına rağmen, toplam rezervlerin neredeyse %25''ini bulan tutarda dolar satışına izin vermesi, ülke kaynaklarını belirli gruplara peşkeş çekmesi anlamına gelmiyor mu?
Merkez Bankası devalüasyonun yapıldığı 21 Şubat ve izleyen günlerde dolar kuru ısrarla, serbest piyasanın %15 daha üzerinde belirledi. Halbuki yapılması gereken tam tersi davranıp, kurun yükselmesinin engellenmeye çalışılması değil miydi? Burada soygunun diğer ayağı gerçekleştirilmiştir. Devalüasyon öncesi kurdan dolar satın alanların, Merkez Bankası''nın yardımıyla elindeki dolarları yüksek kurdan satmaları sağlanmıştır.
VURGUN 2: İkinci skandal da; yine 19-21 Şubat tarihleri arasında Ziraat Bankası''nda yaşandı. Ziraat, bir özel bankaya tam yüzde 7 bin 500 faizle 3 katrilyon lira borçlandı. Uygulanan faizin günlük tutarı %20 ve 3 gün için ödenen faiz tutarı yaklaşık 1.8 katrilyon lira... Yani o günkü kurla 2 milyar dolar. Merkez Bankası 19-21 Şubat tarihlerinde Ziraat Bankası''nı maksatlı olarak fonlamadı ve bankanın yüksek faiz ödemesi için adeta elinden geleni yaptı. Halbuki Merkez Bankası bankayı yüksek faizle fonlasa bile, para devletin cebinde kalacaktı. Merkez Bankası üst düzey yöneticileri bile bu davranışın usulsüz olduğunu kabul ediyor.
Bir diğer konu da; Ziraat Bankası''nın nakit açığı 1 katrilyon lira iken gerekmediği halde 3 katrilyon lira borçlanması ve adeta söz konusu özel bankaya daha fazla faiz ödemeye çalışması. Yoksa Ziraat, bir bankayı batmaktan mı kurtarmıştı?
Kısacası söz konusu bu uygulamalar ile yaklaşık 2 ay içersinde devlet 4 milyar dolar zarara uğratıldı. Son derece açık olan bu vurgunların incelenmesi ve soruşturulması yalnızca 1-2 günlük iştir.
Kim bu vurguncu siyasi?
Ne 19 Şubatmış ama... İnsan hayatının sadece 24 saatini oluşturan bir günde neler olabileceğini 19 Şubat günü bize kanıtladı. Ülke ekonomisi açısından kara bir gün olarak değerlendirilebilecek 19 Şubat kimilerinin yüzünü güldürdü. Bu kriz fırsatçılarının bir kısmının maskeleri düştü ve düşmeye devam edecek.
İşte onlardan bir örnek daha:
Meşhur 19 Şubat günü yani dalgalı kura geçilmeden sadece bir gün önce, yani devalüasyon kararının alınacağının üst kademedeki yöneticiler tarafından bilindiği günlerde, Halk Bankası''nın Köroğlu/Ankara Şubesi''nden, bankanın Fon Yönetimi''nden özel kur alınmak suretiyle, birisine eski kurdan 1 milyon 350 bin dolar ve 3 milyon 500 bin mark satıldı. Bu satışın arkasından dolar 1 milyon liraya, mark da 500 bin liranın üzerine çıktı. Yani birisine yaklaşık 1 trilyon lira kazandırıldı.
Olayın bir diğer yönü daha var: Aldığımız bilgilere göre; Halk Bankası Köroğlu Şubesi''nden döviz satılan kişi çok ünlü bir siyasinin yakın akrabası imiş. Ancak bu işlerin ortaya çıkabileceğini düşünerek siyasi yakını kendi ismini kullanmak yerine söz konusu işlemi bir aracı üstüne gerçekleştirmiş. Şu anda bu siyasiyi ve yakınını yazamıyoruz ancak yaptığımız araştırmalar sonuç verdiğinde kısa bir süre içersinde bu isimleri sizlerle paylaşacağımdan emin olabilirsiniz.