Bir taraftan, hilâfet başta olmak üzere, siyasi, Dini, ictimâî müesseseleri tarumar edilmiş Sünnî dünyanın zaman içerisinde, Hâriciliği çağrıştıran çatışmacı,marjinal bir akide/siyaset tarafından neredeyse rehin alınmış olması; diğer taraftan İran’ın uluslar arası ve bölge siyasetinde, siyasal mezhepçi, gettholar ve çatışma hatları oluşturmaya yönelik çatışmacı/yayılmacı siyaseti bölgeyi felâketin eşiğine getirmiştir. Ayrıca, IŞİD/DAİŞ gibi Hâricî akide ve siyaseti, tahribatı esas alan yıkıcı/silahlı örgütlerin bölge ve İslâm aleminde ön almaları, belli bölgelerde alan hakimiyeti tesis etmeleri siyasal/toplumsal fay hatlarını hareketlendirdiği gibi olası felaketlerin eşiğine getirmiştir. Irak-İran Harbi dahi kapsamı geniş bölgesel bir çatışmayı beraberinde getirmemişti. Bugün gelinen nokta ise korkutucu bir sürece işaret etmektedir.
Yemen, Çok farklı topluluk ve mezhepleri barındıran bir ülkedir. Şialığın Ehl-i Sünnet mezheplerine en yakın bir kolu olan Zeydiyye mezhebi mensupları (Zeydiyye, Hz. Hüseyn’in (Ra.) torunu İmam Zeyd bin Ali’ye nisbet edilen mezhep. İmam Zeyd, İmam Ali Zeynelâbidîn’in oğlu ve İmam Muhammed Bakır’ın kardeşi olup, muhtemelen H. 80’inci yılda dünyaya gelmiş. Kuvvetli bir tahsil görmüş, Emevilere karşı ayaklanarak H. 121 veya 122 Tarihinde şehid edilmiştir. Bkz. Muhammed Ebu Zehre, İmam Zeyd.) , Şafiiler ve Haricî-İbaziye mezhebi mensupları en başta gelenidir. Şafiiler ve Zeydiler nüfus olarak birbirini dengeleyen yapıda olagelmişlerdir. Tarihte bu unsurlar bir hayli mezhep çatışmaları içine girmişlerse de, zaman içinde savaşmamayı bir muvazaa ve barış içinde birlikte yaşamayı öğrenmişlerdir.
Son yıllarda ise ülkede Şii-Sünni çatışmaları baş göstermiş olup, bugünkü tablo ortaya çıkmıştır. Yemen’in Suudi Arabistan’a sınır, kuzey bölgesinde, Sa’ade vilayeti çevresinde yer alan Husîlerin, Husî aşiretler konfederasyonunun son dönemlerde alevlenen ayaklanması çok ciddi mezhep çatışmalarını beraberinde getirmiştir. Zeydî olan Husîlerin son 30-35 yılda, İran’la oluşan bağların etkisi ile Zeydî mezhebini bırakıp, İsna-Aşeriyye-Ca’fer’i mezhebini kabul etmeleri ve bu çerçevede örgütlenmeleri sonucunda bugünkü çatışmalar patlak vermiştir. Asıl mezhepleri olan, Zeydiliği bırakıp, Şiileşme sürecinin ardından Siyasi olarak İran’ı arkasına alan Husîler, Arap Baharı’nın, 1980’den beri ülkeyi yöneten Ali Abdullah Salih’in devrilmesinin oluşturduğu kaostan da faydalanarak, başkent San’a’ya kadar ilerleyip önce başkenti, ardından Ta’iz ve çevresini kontrolleri altına almışlardır. Sünnî-Şafiiler ise son 30-40 yılda Suûdî Arabistan’ın Selefîlik/Vahhâbilik propagandası etkisiyle, büyük çoğunlukla katı Selefî/Vahhâbî çizgiyi benimsemiş. El-Kâide gibi silahlı örgütler faaliyetleriyle bölgede oldukça etkin hale gelmiştir. Bu şekilde Husî aşiretler konfederasyonu ve hareketi bağlamında oluşan İsna-Aşeri-Ca’ferî topluluğu ve Suudi Arabistan’ın etkisi ile Şafiiler arasında yaygınlaşan katı Selefî/Vahhâbîlik ve bu marjinal akideyi esas alan silahlı örgütler önü alınmaz gerilim ve çatışmaların kaynağını teşkil etmekte ve bu çelişki ve çatışmaları diri tutmaktadır.