Medeniyetlerin ve tarihin beşiği Ortadoğu, bunun ağırlığını/yükünü olabildiğince üzerinde taşıyıp hissediyor. Yanı sıra,stratejik konumu ve dünya enerji kaynakları açısından önemli bir zenginliği barındırması da buna eklenince geçen yazımda belirttiğim gibi başı beladan kurtulamıyor.
Filistin meselesi, Lübnan iç savaşı, Irak-İran savaşı, Körfez savaşları, Irak"ın işgali ile en son Suriye"deki iç savaş ve katliamlar ve Mısır meselesi bunlara eklenince içinden çıkılmaz hale dönüşüyor. Buna paralel olarak gelişen Kürt sorunu ile kaos tavan yapıyor.
Osmanlı döneminde, şöyle ya da böyle bir Pax-Ottoman denilecek bir yapı söz konusuydu.Bağdat-Şam gibi merkezlerde kargaşalıklar eksik olmazsa bile çok daha huzurlu bir yapı bölgede hüküm sürmekteydi.Harb-i Umumi sonrasında bölgede oluşturulan işgal ve yeni statü, İkinci Cihan Harbi akabinde ortaya çıkan yeni ulus-devletler ve askeri rejimler bu huzuru bozdu. Şimdilerde ise askeri rejimler ve diktatörlükler çökerken iyice kaos ortamına dönüşüyor.
Suriye"de 2,5 yıldır süren iç savaş; katliamlar, kan ve gözyaşı ile süregeliyor. Ülkede artık sapla saman birbirine karıştı. 1200"ü aşkın savaşan grup söz konusu. Tüm taraflar ve kesimler birbirine karşı son derece acımasız. Baas rejiminin acımasızlığını ve inanılmaz katliâmlarını burada tekrarlamayacağız. Herkes birbirine yönelik katliam sergiliyor. Artık birçok uluslar arası güç odağının eli bu ülkenin içinde. Burada taraf olmak da meseleyi çözmüyor. Acıları hafifletmiyor. Katliâmları durdurmuyor. Ülkede Ramazan ayında ve bayramda bile geçici ateşkes/mütareke sağlanamadı. Türkiye ise 2011"den beri tedrici olarak Suriye"deki denklemin dışına çıkarılıyor ve gün geçtikçe daha da etkisizleşiyor. Ülkenin bundan sonra, Baas rejimi devrilse bile üniter yapısını koruması neredeyse mümkün görünmemektedir. Hemen her şehir ve kasabada, hatta birçok köyde birbirinden bağımsız savaşçı gruplarının bulunması ve inanılmaz sayıdaki can kaybı ve sergilenen vahşet/katliâm göz önüne alındığında bunu tahmin etmek mümkün. Ulus devletler ve askeri diktatörlüklerin oluşturduğu üniter yapıların bölgeye huzur ve barış getirdiği asla söylenemez. Kürt sorunu bağlamında ise ele alındığında bu yapı ve II. Dünya Harbi sonrası statükonun çok acı bir tecrübeyi beraberinde getirdiği ortada. Ancak, şimdiki tablodan hareketle bundan sonraki sürece ilişkin öngörülerimizde hiç de huzurlu ve barış içinde bir gelecek göremiyoruz. Bu derece parçalanmanın , özellikle Kürtler bağlamında özgürlük getireceğine ilişkin savların gelecekte hiçbir karşılığı olmayacaktır. Bu kaosun özgürlük/özgürleşme doğuracağı beklentisi ham bir hayal olarak durmaktadır. Toplumlar saadeti kan ve gözyaşı üzerine inşa edemez.
Harb-i Umûmî"de Osmanlı"ya karşı İngilizlerle birlikte savaşan Mekke-i Mükerreme Emîri Şerîf Hüseyin Paşa"nın oğlu Şerîf Faysal (sonradan 1932"de Irak Kralı oldu. Kardeşi Şerîf Abdullah da İngilizler tarafından Ürdün kralı yapıldı), Filistin"e Yahudilerin yerleştirilmesi ile ilgili olarak, konjonktürel ve pragmatik bir tutumla "Onlar da bizim kuzenlerimiz"dir. Filistin"de hepimiz için yer vardır" demişti. Ancak 1948"de İsrail devleti kurulduğunda, Şerifler ailesi İsrail ile savaşmak zorunda kalmıştı.
En-Nusra ve uzantılarının Suriye"deki faaliyetleri ve çatışma biçimi ise çok daha çetrefilli bir durumun oluşmasına yol açıyor. Vahhâbî ekolün etkisi ile oluşan ideolojik/siyasi Selefîlik"ten gelen şiddet anlayışı; fecî savaş tablolarının oluşumuna sebep olmakta, aynı zamanda İslâmi vurgu dolayısıyle uluslar arası kamuoyunda yüce İslam Dini"ne karşı olumsuz imaj oluşturmaya yönelik küresel kara propagandalara elverişli zemin oluşturmaktadır. Suriye"nin kuzeyindeki, son dönemlerde Kürt örgütlerince"Rojâva=Batı" denile Kürt bölgesinde, PYD/YPG ile En-Nusra ve diğer İslâmî Kürt örgütleri arasındaki çatışmalar bu propagandayı daha da alevlendirmiştir. En-Nusra"nın sebep olduğu fecî tablolar, PYD ve uzantılarının bunu bir proganda malzemesi haline getirterek Yüce İslâm dini aleyhinde top yekun bir kampanyaya dönüştürmesi,kaos ortamını Kürtler arasında da yaygınlaştırma potansiyeli taşımaktadır.. Bu propaganda ve kampanyanın yaygınlık göstermesi Türkiye"deki Kürt sorununun çözümüne ilşkin süreci de maalesef tehdit etmektedir. Bununla sürecin sabote edilmesi de amaçlanmış olabilir.
Mısır"da ise, son günlerde olayların daha da büyüyeceği ve büyük katliâmların kapıda olduğuna ilşkin analizlerde bulunulmaktadır. Mısır"dan bize gelen bilgiler, Ordu"nun ve polisin bu yönde hazırlıklar yaptığı yönündedir. Ordu ve polisin İhvân ve diğer darbe karşıtlarına böylesine toplu bir kıyım hareketine direkt kalkışmaları, Ordu ve güvenlik güçlerinin iç yapısı göz önüne alındığında, onlar için de çok zor görünmektedir. Ancak, Ordu ve polis tarafından silahlandırılan, nüfuslarının 200.000 ile 300.000 arasında olduğu tahmin edilen, Baltacı gruplarının çok daha aktif bir biçimde sokak ve meydanlara salınması iç savaşı tetikleyici tehlike barındırmaktadır. Mısır"da çeşitli suç çete/gruplarından oluşan Baltacılar ile ilgili olarak, kısmet olursa, müstakil bir makale kaleme alacağım. Sonuç olarak, bu kadar karamsar bir tablodan sonra, bu mübarek Ramazan Bayramı"nda, daha huzurlu ve barış içinde bir Ortadoğu niyâzı ile tüm İslâm âleminin bayramını tebrik ediyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.