Kürtler ve Rumeli/ Balkanlar-1

04:0018/03/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
Müfit Yüksel

İlk bakışta böyle bir başlık okuyucuya garip gelebilir. Kürtler ve Rumeli/Balkanlar bağlantısı nasıl bir alaka diye sorulabilir. Yüzyılı aşkın ulus-devlet deneyimi farklı toplum kesimlerini birbirine o kadar yabancılaştırdı ki, tarihte güçlü bir şekilde var olan bu tür bağlantılar garipsenebiliyor. Hele, 90'lı yıllarda iyice artış gösteren, daha da alevlene etnik sorunlar bu yabancılaşmayı zirve noktalara taşımaktadır.Daha 25 yıl önce, Ağrı-Patnos doğumlu ailesi, aslen Bitlis''in Şatak Nahiyesinin

İlk bakışta böyle bir başlık okuyucuya garip gelebilir. Kürtler ve Rumeli/Balkanlar bağlantısı nasıl bir alaka diye sorulabilir. Yüzyılı aşkın ulus-devlet deneyimi farklı toplum kesimlerini birbirine o kadar yabancılaştırdı ki, tarihte güçlü bir şekilde var olan bu tür bağlantılar garipsenebiliyor. Hele, 90'lı yıllarda iyice artış gösteren, daha da alevlene etnik sorunlar bu yabancılaşmayı zirve noktalara taşımaktadır.

Daha 25 yıl önce, Ağrı-Patnos doğumlu ailesi, aslen Bitlis''in Şatak Nahiyesinin Yako köyünden olan Selâmi Yurdan, 1992''de Bosna''ya gidip şehîd olduğunda, yine kimse ona: “Sen Kürtsün! Sana ne Bosna davasından” dememişti. Bir zamanlar, Bingöllü Zaza gençler Afganistan''da, Bosna''da şehid olduklarında bu soru sorulmamıştı.

Üzüntü ile belirtelim ki, son yıllarda bu tür söylemler artık yüksek sesle dillendiriliyor. Bundan en çok payını almakta olanlardan biriyim.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanının ardından, Hersekli İsmail Bey ve Hersekli Ahmed Şerif Beyler Malatyalı Bedri Beyle birlikte “Şark Ve Kürdistan” adlı gazeteyi çıkartırken kimse onlara “ Şiz Hersekli Boşnaklarsınız. Size ne Şark'tan ve Kürdistan'dan” demiyordu. Hatta o gazetede Bediüzzaman'ın makaleleri de yayınlanmıştı. Çünkü o dönemler de Bile Şark/Kürdistan Ve Bosna-Hersek coğrafi olarak olmasa da , ruh ve medeniyet olarak bir bütünün parçaları mahiyetinde bir birine çok yakındı. Yine aynı tarihlerde Bediüzzaman Said-i Kürdî/Nursi Selanik'e gidip meydanda ünlü nutkunu irâd ederken, kimse ona “Sen Kürtsün sana ne Rumeli'den/Selânik'ten “ diye çıkışmıyordu. Bediüzzaman Sultan V. Mehmed Reşad'ın Rumeli seyahatinde bir Kürt heyetinin başında Kosova'ya kadar eşlik etmişti.

Tarihi kaynaklar incelendiğinde Kürtlerin Osmanlı ve Rumeli macerası neredeyse daha Osmanlı'nın kuruluş dönemlerine kadar gitmektedir. Orhan Gazi zamanında Bursa'ya gelen Kürt ulemâsından ve Metâli sahibi Allâme Kadı Siracuddin El-Urmevî'nin talebelerinden Mevlâna Tâcuddin El-Kürdî Davud-i Kayseri'nin vefatının ardından, İznik'teki Süleyman Paşa medresesinin müderrisi olmuş, kızlarından birini Şeyh Edebâli ile, diğer bir kızını da Çandarlı Halil Hayreddin Paşa ile evlendirmiştir. Ünlü Çandarlı Vezir sülalesi valideleri tarafından Tacuddin El-Kürdi'ye dayanmaktadır. Tâcuddin El-Kürdi Bursa'da bir medrese, Bursa-Kirmasti'de de bir köprü yaptırmıştır. (Bkz. Taşköprîzâde, Eş-şekâik En-Nu''maniyye, A. Suphi Fırat Neşri,1985:7-9; Oruç Beğ Tarihi, Yazma, Manisa İl Halk Kütüphanesi Yazmaları, 45-5506-2; Varak; 12a-b)

Kürtlerin Rumeli'ye geçişleri ile ilgili Timur dönemine ilişkin kayıtlarda şöyle bir bilgi yer almaktadır:

Timur Irak, Suriye Mezopotamya ve Anadolu'ya yönelik seferlerinde, girdiği şehir ve kasabalarda mezalim ve katliamlar sergilediğinden oraların halkları önemli oranda Timur''un ordusunun önlerinden kaçıp batı bölgelerine hatta Rumeli/Balkanlar''a sığınırlar. Rumeli''ye sığınanlar arasında Araplar ve Kürtler de vardır:

“Cümle uğrayacağı yerlerün halkı kaçup denizi geçüp Rûmili''ne döküldiler. Tâ hatta Arap''dan, Kürt''den, Türkmen''den ve Anatolı''dan adam kaçup Rûmili''ne geçdiler. Ol zamâna erişmiş âdemîler şöyle rivâyet itdiler kim: Rûmili''nde nice halk gördük kim, bizim aslumuz Arap''dur, ve kimi Türkmendür, kimi Kürt, kimi Anatolı. Kimi eydür: “Bizüm aslumuz Çağatay idi” dir. Kaçup Rûmili''ne gelmişlerdür. Ve hem Vâkı'' ekser Rûmili''nün şinlik (şenlik) olmasına bu(n)lar (sebep) olmışdur.” (Anonim Tevârih-i Al-i Osman, F. Giese Neşri, Breslau, 1922; Shf. 45-46; Latin Harfleriyle Neşri, Hazırlayan: Nihat Azamat, Marmara Üniv. Ed. Fak. Yay. 1992:49; Neşrî, Mehmed Efendi, Cihannümâ, Unat-Köymen Yayını, TTK Yayınları, Ankara, 1987)

Kürtlerle Rumeli arasındaki ilişki, iki, Osmanlı'nın doğusu ile Batısı arasındaki ilişki bu şekilde asırlarca süregelmiştir. Rumelili/Balkanlı Arnavut ve Boşnak paşalar Osmanlı coğrafyasının bir çok yerinde olduğu gibi, Kürdistan'ın çeşitli vilâyet ve sancaklarında Beylerbeyi ve vali oluyorlardı. Hatta Musul ve Diyarbekir vilâyeti başta olmak üzere o bölgeye yerleştirilmiş bir hayli Arnavut askeri bulunmaktaydı. Bunlardan ilki, Bıyıklı Mehmed Paşa'dan sonra Diyarbekir Beylerbeyliğine getirilen Boşnak Hüsrev Paşa'dır:

Bıyıklı Mehmed Paşa'dan sonra, Diyarbakır beylerbeyliğine Karaman beylerbeyi Boşnak Hüsrev Paşa tayin edilmiştir. Aslen Bosnalı, Sokollu ailesinden olan Hüsrev Paşa, 935/1528 tarihine kadar Diyarbekir beylerbeyliği vazifesini deruhde etmiştir. Hüsrev Paşa 938'de Halep beylerbeyi, 941'de Mısır vâlisi, 943'te ise Kanûnî'nin ikinci kubbe veziri olur. 952/1545 tarihinde vefat etmiş olup, İstanbul'da, Fatih-Bâlî Paşa'da, Mimar Sinan eseri olan cesîm türbesinde defnedilmiştir.

Hüsrev Paşa'nın hayratından, Diyarbakır'da bir Cami, Medrese ve hanı, Halep'te de bir camii vardır.

(Ayvansarâyî, Hadîka,1281:1/64;Ayvansarâyî, Mecmu'a, 1985:115-116; Ayverdi,1955:31-38; Sözen,1971; Beysanoğlu, Diyarbakır Tarihi, 1996:2/528-531; Tuncer,1996:107-126; Ülgen,1989:202)

Daha sonra, yine Diyarbekir ve Van'da Beylerbeyi olan diğer bir Boşnak Hüsrev Paşa daha vardır:

Husrev Paşa - Köse -: Harem-i Hümâyundan çıkıp 960 (1553) da Ayntâb beyi, sonra beylerbeyi, damad-ı padişâhî ve defterdar oldu. 967 (1560) tarihlerinde İran sefiri oldu. 970 (1562/3) de Diyarbakır valisi olup 978 de ayrıldı. Sonra 988 (1580) de Erzurum, 990 (1582) da tekrar Diyarbakır, 992 (1584) de Haleb ve 994 (1586) de Van valisi olup 995 (1587) de İran harbinde şehit oldu. Müşir ve müdebbir, serhat umuruna vakıfdı.Diyarbekir Van ve Bitlis'te birçok eseri vardı. Van'da kendi namıyla olan Camiin avlusundaki türbede medfun iken, Birinci Cihan harbinde Van'a Rus ordusu ile birlikte giren Ermeniler Camiyi ve türbeyi tahrip etmiş, Paşa'nın kemiklerini mezarından çıkarıp dağıtmışlardır.Bitlis şehir merkezinde yapmış olduğu eserlerden sadece bu hamamı, Han kapısı ve çarşısının bir kısmı kalmıştır. Camii ve diğer eserleri ise günümüze gelmemiştir. Bitlis Rahva yolu üzerinde yaptırdığı hanlardan Başhan, Alaman Hanları halen ayaktadır. Şerefnâme'ye göre, Hüsrev Paşa bu hanları, Rahva ve civarında çok fazla kar yağdığından, kışın seyahat edenlerin, yoğun kar ve tipiye maruz kalarak donduklarından dolayı inşa ettirmiş. Hüsrev Paşa'nın Bitlis-Güroymak (Norşin)'de yaptırdığı mescid ise halen ibadete açıktır.

Van'daki Camii ve Türbesi son yıllarda esaslı bir biçimde restore edilmiştir.

(Hüsrev Paşa için ayrıca bkz. Şerefhân, Şerefnâme, Farsça Metin, V. Veliaminof-Zernof Yayını, St. Petersbourg, 1860, Cilt.1, Shf. 349-350)

Bunların yanısıra, Kilis Kürt beyleri/mirleri ailesinden Canbulat/Canpolatzâdeler Kanuni Sultan Süleyman'ın Batı'daki seferlerinde özellikle Zigetvar seferinde yer almış bunlardan Hüseyin Paşa Bosna beylerbeyi olmuştur.
#Kürtler
#Balkanlar
#Rumeli