Türkiye Batum ve çevresinde iktisadi imtiyaz ve intifa haklarını kullandığı gibi; inşaat sektöründe, özellikle Batum’da göze çarpan şekilde, yatırımları bulunmaktadır. Yanı sıra, Türkiye’de çok sayıda Gürcü işçi çalışmaktadır. Karadeniz kıyılarındaki Gürcü işçi yoğunluğu artık göze çarpmaktadır.
Ancak, önceden belirttiğim gibi, Sarp sınır kapısındaki sorunlar, Gürcistan’daki karayollarının yetersizliği karayolu taşımacılığına dayanan ticaretin gelişmesini, olumsuz yönde ciddi oranda etkilemektedir.
Bu ekonomik ilişkilere rağmen, Türkiye Kars Antlaşmasının 6. Maddesinde yer alan Dini ve Kültürel garantörlük haklarını kullanmamakta ve kullanamamaktadır. Gerekçe olarak da Gürcistan/Tiflis hükümetinin rest çeken tutumu gösterilmektedir. Bu da Acara-Batum bölgesindeki, Müslümanları, Müslüman Gürcüleri dini alanda Türkiye’nin himayesinden yoksun bırakmaktadır.
1293 (1877-78) Osmanlı-Rus Harbi sonrasından beri süregelen göçlerle Müslüman nüfus bugüne değin zaten hep azalma göstermiş. Buna Müslüman Gürcü nüfusun yoğun olarak yaşadığı Batum merkezli Acara özerk bölgesi de dahil. Sovyet döneminde Komünizm’in baskısı ile Müslümanlık bir hayli geriletilmiş, bölgede “Din” ile alakaları büyük oranda kesilmiş kuşaklar yetişmiştir. 1991’de Doğu Bloku’nun çöküp Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından Gürcistan içindeki bir kısım özerk cumhuriyetler (Abhazya, Ossetya) zamanla bağımsız bir devlet haline gelmiştir. Bundan sonraki süreçte, Gürcistan’da, Hristiyan nüfus üzerinde kilise faaliyetleri gelişip serpilerek bir hayli örgütlü hale gelerek kilise kısa zamanda ülkeye damgasını vurmuştur.
Gürcistan’da Sovyet döneminde Dine, dini inanç sahiplerine yönelik baskılara ek olarak, E. Şevardnadze yönetimi devrilip M. Şaakaşvili hükümetinin yönetime gelmesi akabinde, ilk icraat olarak, Gürcistan bayrağının ortasına ve her dört köşesine haçlar yerleştirilmişti. Aynısı Acara bölgesinde de uygulanarak, Acara özerk bölgesi bayrağına da haç konulmuştur. Gürcistan’da tümüyle kilise ön plana çıkarılmış, tüm Gürcüler/Gürcü kimliği üzerinde kilise hegemonyası kurulmuş, Müslümanlara ciddi baskılar gelmiştir.
Acara’da Gürcü Müslümanlara yönelik hızla Hristiyanlaştırma faaliyetlerine girişilmiş, senelerce Komünist rejim altında dini kimlikleri gayet zayıflamış olan bazı Müslüman Gürcü köyleri topluca vaftiz edilerek Hristiyanlığa geçirilmiştir. Müslüman Gürcülere yönelik “ Sizler Osmanlı tarafından kılıç zoruyla, zorla/cebren Müslümanlaştırılarak, göç ettirilmiş Gürcülersiniz. Hristiyan aslınıza dönünüz” şeklinde yoğun misyonerlik propagandaları yürütülmekte, baskı yapılmakta, Müslüman Gürcü ailelerin çocukları baskı yoluyla kiliselerde vaftiz edilmektedir. Diğer taraftan da Din değiştirmeye direnen dindar-Müslüman Gürcülere bu sefer “Siz Osmanlı’nın buraya yerleştirdiği yabancıların, Türklerin vs. bakiyelerisiniz. Gidin Türkiye’ye ” denerek de baskı yapılmaktadır
Gürcistan’da yeni cami yapımlarına, restorasyonlarına izin verilmezken Ortodoks ve Katolik kiliselerinin baskısıyla Müslüman köylerine birer kilise dahi inşa edilmektedir. Batum’da önceden mevcut olup, Sovyet döneminde yıkılmış camilerin arsaları üzerine de kilise tarafından özellikle haç dikilmektedir. Sovyet döneminde yıktırılan Batum’daki Aziziye Camiinin yeniden ihyasına/yapımına kilisenin baskısıyla asla izin verilmezken, park haline gelen arsasına kilise tarafından büyükçe bir haç dikilmiştir.
Gürcistan’da şimdiki Tiflis yönetimi ve kilise, ülkede zaten %10’lara düşmüş olan Müslüman nüfusu iyice eritmeğe, ülkeden Müslümanlığı tümüyle kovmaya adeta ahdetmiş durumdadır. Hatta bunu, “Yaşlılar bir bir ölüyor, Müslümanların yeni kuşaklarını da Hristiyanlaştırıyoruz. Bu şekilde belli bir dönem sonunda, Müslümanlığı Acara-Batum’dan, ülkeden tümüyle silmiş/kovmuş olacağız” şeklinde açıkça dillendirmektedirler.
Gürcistan-Tiflis hükümeti, uyguladığı program ve baskılarla Acara bölgesini Müslüman Gürcü nüfustan hızla arındırmaya çalışmaktadır. Acara’daki cami imam ve görevlilerinden yeni cami yapımına ihtiyaç olmadığına dair zorla imza dahi alınmaktadır. Türkiyeli olup, Acara bölgesinde Dini faaliyetlere zamanında destek verenler ise, Türkiye’ye rağmen, sınır dışı edilip, Gürcistan’a bir daha sokulmamaktadır. Hatta, türkiye’deki Gürcü Müslümanlara bile ciddi bir şekilde el atılmış durumdadır. Türkiye’deki sol/Marxist kökenli bir Gürcü derneğinin bastırdığı Türkiye’deki önemli Gürcülerle ilgili bir kitapta birçok Gürcü asıllı bazı işadamlarının papazlarla poz verip resim çektirmiş olduğu halde fotoğrafları yer almıştır. Yanı sıra, Türkiye’deki geçmişi Sol/Marxist kökenli Gürcü derneklerinin çoğu, Saakaşvili döneminde haçlar yerleştirilen bayrağı Gürcü kimliğinin sembol bayrağı olarak kullanmakta ve Gürcülere dayatmaktadırlar. Bu yönde, Türkiye’deki bazı gürcü aileler de kiliselere gidip vaftiz olarak din değiştirmişlerdir. Yanı sıra, Türkiye’den Gürcistan’a Gürcüce eğitim için gönderilen, bazı Gürcü/Acar ailelerin çocukları, Gürcistan’da hristiyanlaştırılmakta ve din değiştirmiş olarak Türkiye’ye avdet etmektedirler. Açıkça ifade etmek gerekirse, Gürcistan’da/Acara’da Müslümanlığa yönelik küçük çaplı bir Endülüs vak’ası/trajedisi yaşanmaktadır. Hele ki, Türkiye’deki Gürcüler üzerinde, milliyetçilik damarı üzerinden yürütülen, Gürcü kimliğini kilise ile, Hristiyanlıkla bütünleştiren/özdeşleştiren faaliyetlerin, eski Sol/Marxist kökenli dernekler aracılığıyla yürütülmesi ve artış göstermesi; Acara bölgesindeki trajedinin, Endülüsleşmenin, Müslüman Gürcü vatandaşlarımız özelinde, Türkiye’ye taşınmasına kapı aralamaktadır.
Oysaki, Gürcülerin/Gürcistan’ın İslâm’la tanışmaları bir hayli eski olup, Hulefâ-yı Râşidîn döneminde Kafkasya’da ilk İslâm fetihlerine kadar geriye gitmektedir. Hz. Osman’ın (r.a) ilk dönemlerinde Kafkasya’ya yönelik seferlerde; Tiflis ve çevresi ile temas kurulmuş, önce ashab-ı kirâmdan Habib bin Mesleme Tiflis ahâlisine bir emannâme/ahidnâme yazmıştır. Daha sonra ise Habib bin Mesleme’nin Emannâmesine dayanarak, Cerrâh bin Abdillah El-Hakemî de Tiflis ahâlisine/Gürcülere bir ahidnâme daha yazıp vermiştir. (Bkz. Ebu’l-Hasen Ahmed bin Yahya El-Belâzûrî, Futûhu’l-Buldân, Tahkik-Ta’lik: Rıdvan Muhammed Rıdvan, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut.1991. Shf. 204-208) Bir dönem sonra ise, Tiflis’in doğu bölgeleri tamamen Müslüman olur. miladi 736 tarihinde ise Kafkasya’da Müslümanlarlarla, Hazar Hanı’nın ordusu arasında vuku bulan savaşta ise Gürcüler/Tiflis ahalisi Müslümanlarla birlikte Hazarlara karşı savaşır.
Abbasiler devrinde, Özellikle Selçuklular devrinde Müslümanlarla Gürcüler arasında temaslarda artış görülmüştür. Selçuklular devrindeki Gürcü krallığı ile Müslümanlar arasında sıkı bir temas vuku bulmuş. Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Abhazya prensesi Gürcü Hatun ile evlenmesi bu ilişkinin zirve noktasını teşkil etmişti.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.