Buradaki örtülü atıf, tabii ki, CHP’nin vesayet düzeninden beslenen, o yüzden de sandıktan yüksek oy almaya diğer partiler kadar ihtiyaç duymayan bir parti hüviyetine sahip olması idi.
Geçtiğimiz cuma günü Cumhuriyet Halk Partisi’nden üç milletvekilinin (İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy, Yalova Milletvekili Özcan Özel) istifa etmesi, büyük olay oldu.
Sonuçta 138 olan milletvekili sayısı, 135’e düşmüş oldu.
Bu haliyle parti açısından sarsıcı bir durum ortaya çıkar mı?
Yok, çıkmaz.
Ona bakarsanız, CHP yönetimi bir önceki seçimlere girme riski ortaya çıktı diye 15 milletvekilini istifa ettirip İYİ Parti’ye geçirtmişti.
Bu üç milletvekilinin, parti kuracağını açıklayan Muharrem İnce ile birlikte hareket edecekleri biliniyor.
Halbuki, yakın zamana kadar CHP’nin önde gelen isimleri, İnce’nin parti kuracak cesarete sahip olmadığını söylüyorlardı.
Gelinen nokta itibarıyla İnce’nin vazgeçmediği, vazgeçmeyeceği ayan beyan ortaya çıkmış durumda.
Ancak CHP’ye oy veren kitleler, yani taban için aynı şeyi söylemek çok kolay olmasa gerek.
Kılıçdaroğlu yönetimi, Meclis grubu ve teşkilatlarda güçlü bir kadrolaşmaya gittiği için, Muharrem İnce gibi bir ismin buralara nüfuz etmesi kolay değil.
Bu durum, parti yönetimini güçlü halde tutuyor, kaybedilen seçimlere rağmen koltuklar korunabiliyor ancak tabandaki hoşnutsuzluklar, böyle bir siyaset anlayışıyla örtülebilecek durumda değil.
İstifa eden üç milletvekilinden biri olan ulusalcı/Kemalist çizgideki Mehmet Ali Çelebi’nin şu sözlerini, tabanda yaygın şekilde karşılık bulan rahatsızlıkların dışavurumu olarak okuyabiliriz:
Özet olarak bu cümlelere, CHP’nin HDP ile işbirliği yapması ve Atatürkçü çizgiden uzaklaşmasına karşı gösterilen bir refleks olarak bakılabilir.
Bu rahatsızlıkların, Meclis grubunda ya da Canan Kaftancıoğlu’nun reflekslerine göre şekillendirilmiş olan teşkilatlarda yaygın şekilde karşılık bulduğunu söylemek zor.
Ancak CHP’ye sadece Meclis’teki milletvekilleri ya da teşkilatlarda görevi olanlar oy vermiyor sonuçta.
AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a muhalif olmak, şimdiye kadar diğer rahatsızlıkların önüne geçmiş olsa da, bunun, bundan sonra da böyle devam edeceğinin tam bir garantisi yok.
Gelelim bu tablonun seçmen davranışlarına yansıyan yönüne.
Konsensüs’ün yaptığı ankete göre İnce’nin parti kurma çabalarını olumlu bulanların oranı yüzde 25 düzeyinde.
Bu, yüzde 25 oy verme anlamına gelmiyor tabii.
Konsensüs’ün başındaki isim olan Murat Sarı, henüz partisini kurmadığı için İnce’nin partisine oy verir misiniz sorusunu sormadıklarını söylüyor.
AK Parti’nin her ay birden fazla şirkete düzenli olarak yaptırdığı anketlerde ise, ucu açık sorularda yüzde 5-6 oranında Muharrem İnce ismi çıkıyor.
İzmir’de bu anketler yapıldığında, Muharrem İnce’ye oy veririm diyenlerin oranı ise yüzde 18’i buluyor.
İzmir’de yüzde 18 rakamı ortaya çıkıyorsa, bu oyların kahir ekserisinin CHP’den kopacak oylardan oluştuğu tahmin edilebilir.
Seçim barajı yüzde 5’e düşse, İnce’nin partisinin bu barajı aşma ihtimali hiç de uzak değil.
Tabii asıl soru İnce’nin kuracağı partinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl davranacağı sorusu.
İttifaklara açık mı olacaklar?
Seçimlerin ikinci tura kalmasına mı oynayacaklar?
Seçimler ikinci tura kalırsa, hangi safta konuşlanacaklar?
Bu sorular üzerinde fikir egzersizi yapmak ayrı bir yazı gerektiriyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.