Dikkatinizi çekti mi bilmem.Geçen hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Cezayir’e yaptığı ziyaretten hemen bir gün sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı aynı ülkede soluğu almıştı.Ne demeye gittiğini de tahmin edersiniz.“Onun dediğini yapma, sen bizi dinle”diye telkinde bulunmak için.Abu Dabi’nin sinsi mi sinsi bir Veliaht Prensi var malum.Muhammed Bin Zayed…Fotoğrafına bakarsanız, tipinin de karakteriyle uyumunu hemen fark edebilirsiniz.Bu adam, son yıllarda Ankara’nın özellikle
Dikkatinizi çekti mi bilmem.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Cezayir’e yaptığı ziyaretten hemen bir gün sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı aynı ülkede soluğu almıştı.
Ne demeye gittiğini de tahmin edersiniz.
Abu Dabi’nin sinsi mi sinsi bir Veliaht Prensi var malum.
Muhammed Bin Zayed…
Fotoğrafına bakarsanız, tipinin de karakteriyle uyumunu hemen fark edebilirsiniz.
Bu adam, son yıllarda Ankara’nın özellikle Arap dünyasına dönük her adımını sabote etmek için elindeki bütün imkanları kullanıyor.
Daha fenası ise, bu adamın Türkiye’deki seçim dışı yöntemlerle iktidar değiştirme çabalarına, darbe girişimlerine fiilen destek vermiş olması.
2017 Haziran ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da o güne kadarki sessizliğini bozarak Birleşik Arap Emirlikler yönetimine sert mesajlar verdiğini hatırlıyoruz.
Mesela o günlerde yaptığı konuşmalardan birinde Erdoğan şöyle şeyler demişti:
Peki bu paralar nerelere, nasıl harcandı, harcanıyor?
Bir kısmının kara propaganda amacıyla lobicilik faaliyetleri için harcandığını düşünebiliriz.
Yönetimlere yakın kanallarla, düşünce kuruluşlarıyla, uluslararası erişimi olan, genellikle İngilizce yayın yapan basın kuruluşlarıyla sağlanan temaslar üzerinden Amerikan stiline uygun yöntemlerle yürütülen lobi faaliyetleri için saçılan, sosyal medyada troller için harcanan paralar diye bir sıralama yapabiliriz.
Ama lobicilik faaliyetleri dışında FETÖ’cülerle sıkı fıkı olma hallerine dair örtülü/açık istihbarat bilgileri de mevcut.
Bu takıntının birden fazla nedeni var.
Ama burada da bir sıralama yapmak gerekirse, birinci sıraya Türkiye’deki yönetime dönük Arap sokağındaki geniş sempati alanının ürettiği rahatsızlığı koyabiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın kurmaylarından birinin tabiriyle, kendi halklarına karşı kendi oturdukları koltuklarda rahat değiller.
İlk örnek, Birleşik Arap Emirlikleri yönetiminin Türkiye karşıtı eylemlerde taşeron olarak kullandığı Muhammed Dahlan’ın terörden arananlar listesinde kırmızı kategoriye eklenmesiyle karşımıza çıktı.
Yani sözlü tepkilerin ötesine geçen bir başlangıç bu.
Diğer yandan, Libya’daki son gelişmeleri bir yönüyle de Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki kozların paylaşılması biçiminde yorumlamak isterseniz, bu fikrinize iyi bir destek bulabilirsiniz.