Yönetime talip değilsen, git bahçende gül yetiştir; siyasette işin ne?

04:0027/04/2018, Friday
G: 27/04/2018, Friday
Mehmet Şeker

Oyundan maksat, ütmektir derler.Kazanma arzusu olmayanın, yarışta ne işi olabilir?En fazla ‘seyirci’ olarak bulunur.Siyasî partilerin varlık sebebi de yönetime talip olmak.Şayet ilelebet kıyıda köşede kalmak tercih ediliyorsa, ortada ciddi bir problem var demektir.Bir parti düşünün ki yapılacak seçimlerden ürküyor.Seçim kazanmak, iktidara gelmek gibi bir hedefi yok.Müzmin muhalif.*Böyle bir zihniyeti kendine elbise gibi giyinmiş, her zaman seçimden yenik ayrılmayı kabullenmiş, arada derede bir defa

Oyundan maksat, ütmektir derler.

Kazanma arzusu olmayanın, yarışta ne işi olabilir?

En fazla ‘seyirci’ olarak bulunur.

Siyasî partilerin varlık sebebi de yönetime talip olmak.


Şayet ilelebet kıyıda köşede kalmak tercih ediliyorsa, ortada ciddi bir problem var demektir.

Bir parti düşünün ki yapılacak seçimlerden ürküyor.

Seçim kazanmak, iktidara gelmek gibi bir hedefi yok.

Müzmin muhalif.

*

Böyle bir zihniyeti kendine elbise gibi giyinmiş, her zaman seçimden yenik ayrılmayı kabullenmiş, arada derede bir defa olsun seçim kazanmamış bir parti…

İçine nasıl sindiriyorsa, hâlinden memnun.

Parti yöneticilerinin en büyük hedefi koltuğunu korumak.

Yapılacak seçimde aday gösterecek bir isim bile çıkaramıyor içinden.

Bütün enerjisini, sağdan soldan adaylık için uygun birini aramaya harcıyor.

*

Kendine benzeyen, düşünce birliği içinde olduğu diğer muhalefet partileriyle işbirliğine gidiyor fakat yine bir isimde mutabık kalmaları söz konusu olamıyor.

Acınası bir durum.

Siyasetin de sosyolojinin de tabiatına aykırı.

Partinin başındaki kişi, Hasan Kaçan’ın dediği gibi, seçimde adaylığını koyarak rakibinin karşısına çıkamıyor da “Televizyonda karşıma çık konuşalım” diye meydan okuyor.

Iskontolu kahramanlık.

*

Abdullah Gül ismi etrafında dönüp durmaları da çok abes.

Bir numaralı rakip partinin kurucularından…

O partiden defalarca seçilmiş…

Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış…

Görev süresi dolunca kenara çekilmiş.

Yeniden sandık yolu görününce, ana muhalefet partisinin en büyük ihtimal olarak Gül’ü düşünmesi, bunca yıllık tarihi boyunca görülmemiş bir yanlışa düşmek anlamına gelir.

Neyse ki aralarından sözü geçen birkaç kişi itiraz etti de o düşünceden cayıldı.

*

Fakir bir kız evlenirken, komşusunun gelinliğini giymesi makul karşılanır.

Fakir bir delikanlı evlenirken, ağabeyinin damatlığını giymesi de…

Fakat bir siyasi partinin, rakip bildiği partinin eski cumhurbaşkanını, başbakanını aday olarak tercih etmesi, o kadar makul görülmez.

*

Bu ihtimali bir de Abdullah Gül açısından değerlendirmek gerekir.

Adı geçtiği ilk günlerde arkadaşlarla bir arada oturup konuyu tartıştığımızda, Gül’ün kesinlikle olmayacağını iddia etmiştim.

Nasıl bu kadar emin konuştuğumu sordular.

Bütün muhalif partiler ismi üzerinde anlaşsa bile olmaz dedim.

Kazanacağı belli olsa, yüzde 50+1 oyu alacağına dair elinde senet olsa bile aday olmayacağını savundum.

Nasıl yani dediler, fikrimi açıkladım…

Çünkü o kadar ihtimal az gelir.

Adaylığı kabul etmesi için yüzde 70, yüzde 80 garanti görmesi gerekir.

Aksi halde –kritik sınırdaki bir ihtimal için- riske girmez.

Sağlamcıdır.

*

Adı ilk geçtiği günlerde Gül’den kesin bir açıklama beklerdik.

Öyle bir ihtimalin söz konusu bile olamayacağını açık ve net bir şekilde ilan etmeliydi.

“Bakalım ne olacak” şeklinde düşünmeseydi, imkânsızlığı görür ve gösterirdi.

Hiç sesinin çıkmaması, bazılarına normal gelse bile benim açımdan bakınca şık değil.

Merak eden, gelsin buradan baksın.

Erdoğan’ın karşısında ihtimal olarak bile adının geçmesini kabullenmemesi gerekirdi.

Bu saatten sonra aday gösterilse de, seçilse de, göreve başlasa da benim için değeri yoktur…

Arz ettim.

#Seçim
#Abdullah Gül