Tünele karşı çıkanların sesi cılız kaldı

04:0011/10/2016, الثلاثاء
G: 16/09/2019, الإثنين
Mehmet Şeker

Öğretmen bir matematik sorusu soruyor. A'dan B'ye giden aracın ne kadar zamanda ulaşacağı…



Herkes parmak kaldırırken Ali'nin başı önde.



Ali mahcup.



Eve gidince dedesine danışıyor. Dedenin cevabı çok tanıdık: “Otobandan bastın mı, on dakikada ordasın.”



Annesi ise otobüsleri tavsiye ediyor.



Ali rolündeki çocuğun, usta oyuncular gibi oynadığını kabul etmek durumundayız. Hakkını veriyor.



*


Fakat bir husus gözden kaçmış görünüyor.



Ali'nin bakışları cin gibi maşallah; o soruyu bilemeyecek biri değil.



Kâğıt kalem kullanmadan cevabını bulacak bir çocuk.



40 kilometre hızla giden bir aracın, 100 kilometrelik yolu ne kadar zamanda gideceğini üç saniye içinde bilir.



Ben hemen buldum mesela.



Yaklaşık dört saatte gider.



Çünkü burası İstanbul.



Trafiğin insanı çileden çıkardığı şehir.



Biz de kendi bulunduğumuz yere göre hesap yapıyoruz tabii.



*


15 Temmuz darbe girişimi gecesi Mustafa Cambaz'ın şehit olduğunu öğrendiğim anda yola çıktım, 17 kilometrelik yolu beş buçuk saatte zor gittim.



Tamam, o gün olağan üstü bir durum vardı.



Normal zamanda da bir buçuk saati geçiyor.



O mesafenin dört katı olan Silivri'ye bir saatte gidebiliyoruz ama sıra Boğaz'ı geçmek olunca sıkıntı büyük.



Bir de trafiğin yoğun saatleri olunca, adım adım ilerlemek zorundayız.



İnsan kendini kum saati içindeki bir kum tanesi gibi hissediyor köprülere yaklaşırken.



Yavuz Sultan Selim Köprüsü büyük araçlar için mecburi olunca, trafik bir nebze rahatladı.



Fakat yetmiyor.



*


İki gün önce Boğaz'ın altından geçen tünelden ilk geçiş yapıldı.



Direksiyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardı, yanında Başbakan Binali Yıldırım.



20 Aralık'ta bağlantı yolları da tamamlanmış olarak tünel açılacak.



Sabırsızlıkla bekliyoruz o günü.



Asya Avrupa arasını bir de Boğaz'ın altından otomobillerle geçelim.



*


Geçiş ücretini pahalı bulan bazı vatandaşlar, o tünelin sadece zenginlerin işine yarayacağını düşünüyor.



Düşünmekle kalmayıp dile getiriyorlar.



Gem vuracak halimiz yok… Herkes istediğini düşünsün, düşündüğünü söylesin.



Ancak, bir elini cüzdanına, bir elini vicdanına koysun konuşurken.



*


Boğaz üzerine ilk köprü yapılırken de benzer gerekçelerle karşı çıkanlar vardı.



İkinci köprü ve üçüncü köprü yapılırken de.



(Ki şimdi o köprülerden ilkinin adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, ikinci Fatih Sultan Mehmet, üçüncü Yavuz Sultan Selim.)



Gezi olayları denen rezil kalkışma, üç beş ağaçtan mı ibaretti?



Hatırlayacak olursak, köprüye karşı çıkıyorlardı.



Hava limanına karşı çıkıyorlardı…



Ülkeyi ileri götürecek ne kadar büyük proje varsa, hepsinin iptalini talep ediyorlardı.



Tünele karşı çıkanların sesi bu defa cılız kaldı. Gösteri falan yapan olmadı.



*


Birileri karşı çıkacak diye köprüler ve tüneller yapmaktan vazgeçemeyiz.



İstanbul trafiği derken, sadece bir şehrin trafiğinden söz etmiyoruz.



Hem bütün ülkeyi ilgilendiren bir kilit noktası, hem de uluslar arası boyutu var buradaki geçişlerin.



On seneye kalmaz, ikinci tünel için de kazma vurmak gerekebilir.



İstanbul nüfusu bu hızla artarsa, Boğaz'ın altı ve üstü yeni tünellerle yeni köprülerle donatılır.



*


Köprünün yoğun trafiğinde, saatler boyunca harcanan yakıt tutarını hesap edersek, sonuç ne çıkar?



Belki daha düşük, belki denk.



Ayrıca çok daha önemli olan zaman faktörü var.



Orada harcanan zamanın değerini 15 liranın altında olan ücretle karşılaştırmak mümkün mü?



Bu mukayeseyi yapan herkes geçecektir fikrimce.



Ama diyelim ki o tüneli sadece zenginler kullanacak.



O durumda köprülere giden yollar bize kalacak demektir, fena mı?



Hem ne kadar zenginimiz olduğunu öğreniriz bu sayede, hem de araç miktarı azalmış yollarda rahat rahat ilerleriz.


#15 Temmuz gecesi
#Mustafa Cambaz
#Tüneller