Tavşanın akademisyenliği

00:004/05/2001, Cuma
G: 11/09/2019, Çarşamba
Mehmet Şeker

Sahne 1: Tavşan, önündeki daktiloyla "takada-tukada" bir şeyler yazmaktadır.Tilki oradan geçmektedir ve tavşanın ne yazdığını merak eder:"Tavşan kardeş ne yazıyorsun?" Tavşan, "Bir tavşan bir tilkiyi nasıl yer üzerine bir tez yazıyorum" der.Tilki, bunu duyunca kahkahalarla güler. "Olur mu öyle şey? Bir tavşan bir tilkiyi nasıl yiyebilir?" diye sırıtarak sorar.Tavşan da, "Gel de yuvamda göstereyim" der. Beraberce tavşanın yuvasına girerler.* * *Sahne 2: Tavşan yine önündeki daktiloyla "takada-tukada"

Sahne 1: Tavşan, önündeki daktiloyla "takada-tukada" bir şeyler yazmaktadır.

Tilki oradan geçmektedir ve tavşanın ne yazdığını merak eder:

"Tavşan kardeş ne yazıyorsun?" Tavşan, "Bir tavşan bir tilkiyi nasıl yer üzerine bir tez yazıyorum" der.

Tilki, bunu duyunca kahkahalarla güler. "Olur mu öyle şey? Bir tavşan bir tilkiyi nasıl yiyebilir?" diye sırıtarak sorar.

Tavşan da, "Gel de yuvamda göstereyim" der. Beraberce tavşanın yuvasına girerler.

* * *

Sahne 2: Tavşan yine önündeki daktiloyla "takada-tukada" yazmaktadır. Tavşanın ne yazdığını merak eden oradan geçen kurt sorar:

"Tavşan kardeş ne yazıyorsun?"

Tavşan, "Bir tavşan bir kurdu nasıl yer üzerine bir tez yazıyorum." Bunu duyan kurt da kahkahalarla güler. "Böyle şey olur mu?" der.

Tavşan da, "Gel de yuvamda göstereyim" der. Birlikte tavşanın yuvasına girerler.

* * *

Sahne 3: Yerde tilki ve kurdun kemikleri görülür... Aslan, yediği kurt ve tilkinin kemiklerinden kürdan yapmış, dişlerini karıştırmaktadır.

* * *

Buradan çıkarılması gereken sonuç: Tezinizin içeriği, tezinizin doğruluğu, tezinizin geçerliliği, tezinizin ne olduğu, tezinizin ne olmadığı hiç önemli değildir. Önemli olan, tez danışmanınız ve tezinizin arkasında kimler olduğudur.

Selâm verilince, almak lazım

Adamın biri vardır hani gayet meşhur... Fıkralarda dolaşır. Kim olduğunu tam olarak bilen yoktur ama, epey komik bir adamdır o.

Bugün anlatacağımız "adamın biri" diye başlıyor ama aynı kişi değil galiba.

Çünkü bunu ismini belirtmeden bize gönderen okurumuz, "Bu olay gerçektir" diye not düşmüş. Diyor ki "Bu adam, annemin teyzesinin kızının kayınbiraderidir." (Kısaca ''akrabamızdır'' dese de olurdu.)

Neyse, biz ''olay''a geçelim.

Adamın biri, hayatında ilk defa camiye gidiyor. Cemaatle kılıyor. Namazın sonunda imam selam veriyor:

- Esselamünaleyküm verahmetullah.

Bizimki cevap veriyor: Vealeykümselam.

KISSADAN HİSSE

- Bu fıkraları boşuna anlatmıyoruz kardeşim! Kıssadan hisse meselesi. Biz açıkça belirtmesek de, sen hisseyi çıkaracaksın!

- Tamam da, bizim payımıza düşen yüzde kaç hisse?

İNSANLIĞIN BÜYÜK VE MUHTEŞEM ESERİ, BİR AMAÇLA YAŞAMAYI BİLMEKTİR.

Montaigne

Mühendislerin arabası

Bir makine =mühendisi, bir elektrik mühendisi ve bir de bilgisayar mühendisi binmişler arabaya gidiyorlar.

Yolun yarısına geldiklerinde araba bozuluyor. Makine mühendisi ''ben hallederim'' deyip yatıyor arabanın altına, birkaç yere çekiç vuruyor, vida sıkıyor... Biniyorlar arabaya, durum aynı; hâlâ bozuk.

Bu sefer elektrik mühendisi hemen atlıyor, ''bana bırakın'' diye.

Kabloları kontrol ediyor, elektrik aksamına bakıyor, biniyorlar arabaya ama tık yok gene. Makina ve elektrik mühendisi, bilgisayar mühendisine dönüyorlar.

Sıranın kendisine geldiğini ''şıp'' diye anlayan bilgisayar mühendisi şöyle bir çözüm öneriyor:

- Arabadan çıkıp bir daha girsek?

Başkan halkın arasında

Arkadaşımız Ömer Asal, unutamadığı öğrencilik yıllarından hoş bir hatırasını paylaşıyor...

İzmir''de Kamu Yönetimi üçüncü sınıftaydım. Sabah saat sekiz civarı otobüs durağında bekliyoruz. Dönemin İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, (zaman zaman halkın arasına çıkar ve sorunlarını dinlerdi) yanında birkaç bürokratla beraber durağa geldi ve bana "Günaydın delikanlı" dedi.

- Günaydın efendim.

- Öğrencisin galiba.

- Evet, öğrenciyim.

- Nerede öğrencisin?

- İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi''nde.

- Muhasebe nasıl, muhasebe?

- Ehh, idare eder sayın başkanım.

- Muhasebeyi öğren, yoksa aç kalırsın!..

Bu diyaloğu İlahiyat Fakültesi öğrencisi arkadaşlarımın yanında anlatmıştım. Daha sonraki bir arkadaş toplantısında, İlahiyat Fakültesi''nde okuyan arkadaşım Feyzullah Akdemir, Cuma namazını Alsancak Hocazade Camii''nde kıldığını, cami çıkışında Burhan Özfatura ile cami bahçesinde karşılaştığını ve arasında şöyle bir diyalog geçtiğini anlattı:

- Delikanlı, sen öğrencisin galiba.

- Evet öğrenciyim efendim.

- Nerede öğrencisin?

- İlahiyat Fakültesi''nde.

- Tefsir nasıl, tefsir?

- Ehh idare eder sayın başkanım.

- Tefsiri öğren yoksa aç kalırsın!..

* * *

Bu diyalogdan bir iki hafta sonra, bir zamanlar sivrisinek ve pis kokudan geçilmeyen ve Başkan Burhan Özfatura''nın çalışmalarıyla İzmir''in en güzel dinlenme ve eğlenme mekanlarından biri haline gelen İncraltı Turkuaz''da yine aynı arkadaşlarla beraberiz. Baktık, Başkan da orada ve bir ailenin yanında, bebek arabasının içindeki bebeği seviyor. Biz de uzaktan seyrediyoruz.

Arkadaşım Feyzullah "Ömer, Burhan Özfatura bebeğe ne diyor acaba?" dedi.

Ben "Bilemeyeceğim" deyince, Feyzullah "Şöyledir" diye tahmin yürüttü.

- Sen bebeksin galiba!

- Ağlama nasıl, ağlama?

- Eğer ağlamayı beceremezsen aç kalırsın ha!..