Sıradan, küçük, herkesin ilgisini çekmeyen, basit bazı tabiat olayları, yakından dikkatle takip edildiğinde, olağanüstü güzellikte görünebilir.
Tencereye sütü koydum. Ocağı yaktım. Biraz sonra ısınmaya başladı. Sütün yüzeyinde bir kıpırdanma…
Minik, ince çizgiler oluşuyor. Çizgiler ahenkle hareket ediyorlar. Kımıl kımıl.
Tencerenin içinde neler oluyor kim bilir? Şu bir litre sütün dili olsa da anlatsa…
Dışarıdan bakınca, süt kaynıyor der geçeriz. Acaba o ateşe maruz kalan süt, ne gibi kimyasal işlemler geçiriyor, ne maceralar yaşıyor?
Yağı ayrılıp yüzeye çıkıyor, kaymak oluşuyor, tamam. Bildiğimiz bu kadar. Bir şey daha biliyoruz; çok kaynatılırsa taşar. Hepsi bu.
Çizgiler çoğalınca, biraz kalınlaştılar ve kabarcıklar oluşmaya başladı. Küçük hava kabarcıkları, hareket hâlinde. Milim milim kıpırdanıyorlar.
*
O kabarcıklar, sütün içinde var mıydı evvelce? Neresindeydi? Bakınca niye göremiyorduk? Kimyacılar bunu bilir. Belki toplum mühendisleri ve siyasetçiler de. Kaldırım mühendisleri ne bilsin?
Bu arada, en büyük kaldırım mühendisi üstat Necip Fazıl’dır. Şiirini bile yazmış. “Kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi…”
Lâkin bizim haberimiz yok. İlgilenmiyoruz. Ayrıca ne işimize yarayacak ki diye düşünürüz aklımıza gelse. Belki biraz araştırsak öğreniriz de…
Kabarcıkların hareketi arttı. Birleşip büyük bir kabarcık oluşturdular.
Uzaklarda daha minikleri de var ve pek çoklar. Fakat onlar, yüzeyin kıyı tarafında kendi hâlinde yaşayıp duruyorlar. Durumlarından memnun görünüyorlar. Bir şikâyetleri yok gibi.
Oluşan büyük kabarcık etrafında, yeni küçükler meydana geldi. Onlar da şimdi ikişer üçer birleşiyorlar.
Büyük kabarcık, bir an önce patlamak istiyor. Yukarı yukarı uzatıyor başını. Etrafındaki kaymak tabakası kalınlaştı.
*
İşte patladı. Sonunda patladı. Belliydi. Balon gibi söndü. Kendi kayboldu gitti, geride izi, eseri kaldı. Tencerenin orta yerinde bir delik açılmış oldu. Kaymak tabakası delinmiş oldu. Bütünlüğü bozuldu.
Şimdi orta yerdeki delikte hiç kaymak yok. Ortadan dış dünyaya açılan büyük bir delik, fokurtuyla kendini büyütmeye ve hep daha yukarıya çıkmaya çalışıyor.
*
Ateş arttıkça, bir fıskiye suyu gibi görünüyor süt. Video çekimi yapılsa ve ağır gösterimde seyretsek, hızlıyken göremediğimiz görüntüler çıkar karşımıza.
İki parçaya bölündüğünü, üst kısımda ara sıra belli aralıklarla bir şapka oluştuğunu daha net görebiliriz.
Sanırım alt kısımdaki büyük parça, yukarı doğru hamle yaptıkça, piramidi andırıyor.
Şu anda bir kepçe veya kaşıkla müdahale etsek, kaymak tabakasını dağıtsak, kaymağı sütün içine dağıtmaya niyetlensek ve biraz da yukarı kaldırdığımız kepçeyle yahut büyük kaşıkla aldığımız sütü, küçük bir şelale gibi döksek, hiç fena olmaz.
Kaynama şiddetini bir nebze azaltabiliriz böylece.
Bu süt, artık önceki süt değil. Çiğlikten ayrıldı. Pişmiş oldu.
Bıraksak taşar. Ocağı da söndürür.
Alttaki ateşi kendimiz azaltıp bir süre daha hafif ateşte kaynamasını sağlasak, karıştırmadığımız müddetçe yüzeyde tekrar kaymak tabakası oluşacaktır. Bu kaçınılmaz. Tabiatın kanunu.
*
Kaymak sevmeyenler, yağsız süt içmeyi tercih edenler vardır; bir de kaymak sevenler.
Her iki kesim de yüzeyde oluşan kaymağı ayırabilirler. Ne garip. Birbirinin zıddı gibi görünenlerin aynı davranışı sergilemesi… Sanki mantık dışı.
Fakat değil. Sanmakla olmuyor ki. İşte o yüzden ‘sanki’ deniyor. “Makla olmuyor” kısmı çıkınca geriye kalan: Sanki.
Süt kaynadı. Altını kapattım. Artık yoğurt da yapılabilir, peynir de. İstersek bu hâliyle de içilebilir. Tercihe bağlı.
Taşırmadığıma şükredeyim ve kendimi tebrik edeyim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.