Hatıralar olmasa, hayattan geriye ne kalır? Ağaçların bile hafızası var. Ortadan kesince, hangi yıl ne kadar büyüdüğünü, kurak mı yağışlı mı geçtiğini halka halka anlatıyor. İnsanların, toplumların hafızası ise elbette daha geniş.
Nesilden nesile aktarılanlar, sonrakilerin hayatını kolaylaştırmak için.
Tecrübelerin ışığı yolu aydınlatmasa, her nesil aynı sıkıntıları yaşamak zorunda kalırdı.
İlerlemek ne mümkün, öyle bir durumda, yerinde saymak kaçınılmaz.
Nasıl olurdu?
Mesela her on yılda bir darbe yaşamaya devam ederdik.
Epey bir zaman her on yılda bir darbeler yaşadık ama bir hususa dikkat etmek gerekir, darbelerin şekli bile değişti.
Değişmek zorundaydı.
60 darbesinde başbakan ve iki bakan idam edildi, 72 muhtıra ile geçiştirildi, 80 darbesinde gençler asıldı, 97’deki çağa ayak uydurmak için ‘postmodern’ oldu, 15 Temmuz’da ise gerçekleşemedi.
Diyebiliriz ki Adnan Menderes’in idamı, R. Tayyip Erdoğan’ı korudu.
Zira koca bir millet, elleriyle seçtikleri başbakanın idamına ses çıkaramamıştı ve o utancı yıllar boyunca hafızasında sakladı.
Günü gelince de gereğini yerine getirdi.
Tankın karşısına dikildi.
*
Hafızamızı kaybetmezsek, önümüzdeki on yıllar içinde olabilecek herhangi bir teşebbüs karşısında, daha farklı ve daha tecrübeli davranacağımız aşikâr.
Tecrübenin üstüne eklenecek bir şeyler de olacaktır.
Tıpatıp tekrar edilmez çünkü.
Hayatın her alanında böyle.
Araba modellerinin de yıllar içinde yavaşça değişmesi buna iyi bir örnek.
Aynı şekilde yazı da değişir, şiir de değişir, mizah anlayışı da değişir.
Otuz yıl önce gülünen şeylerle bugünküler birbirine benzemez.
Yüz yıl öncekiyle elli yıl önceki de farklıdır.
Ne var ki Nasreddin Hoca gibi bir klasiğimiz var; her dönem için kaynaktır.
Bugün aramızda Hoca’nın torunu gibi davrananlara rastlamaktayız.
Birikimlerin sonraki nesiller üzerindeki etkisini biliyorsak, öykünmekten kaynaklandığını düşünemeyiz.
*
Hoca ile aynı yolda yürüyenlerden biri de ‘yalaza’ ustası Taraklı Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman.
Öğretmenlik yaptığı yıllarda taksitle eski bir motosiklet almış.
Bir gün motosiklete bir arkadaşı binince, yavaş gittiğini, bir arıza olabileceğini söylemiş.
Gösterdiği usta motoru elden geçirmiş, o günden sonra hızlı gitmeye başlamış.
Şöyle anlatıyor Tacettin Başkan:
Artık rüzgâr gibi gidiyordum. Bir gün civar köylerden birindeki cenazeye yetişmeye çalışırken, motosiklet hafif yana yatıyordu. İkide bir oturuş şeklimi düzeltiyordum. Bir dereye hızlı girince, buji ıslandı, motor istop etti. Kenara sürdüm, baktım ki bizim egzoz yok…
Geriye doğru yürüdüm, bir kilometre ötede egzozu buldum. O sırada uzaktan bir araba ile tanıdıklar geldi. Daha geride yol ortasında bir parça daha olduğunu söylediler. Herhalde o da senin motordan düşmüştür dediler.
Bir o kadar daha yürüdüm. Baktım ki arkaya oturacak kişinin ayak koyma pedalı ile amortisör düşmüş. Ben o yüzden yana kayıyormuşum giderken. İyi ki o dereye hızla girmişim de motor istop etmiş. Yoksa köye varana kadar elimde sadece gidon kalacakmış.
Arkadaşlar sordu…
Yahu yol boyunca motosiklet parça parça dökülürken, sen hiç fark etmedin mi?
Etmedim.
Egzoz düşünce, sesini de mi duymadın?
Azizim, ben sesten hızlı gidiyordum, nasıl duyayım?
*
Daldan dala atlar gibi yıllar öncesinden bugüne geldik.
İleriye ne kalır, hangi kısımlar tekrar yaşanır, kim bilir…
Malûm, bazı hadiseler tekrar ediyor; herhalde yeterince anlaşılmamış olduğundan.
Mesela sorsak, Paris kaçıncı defa yanıyor? Doğru cevap nedir?
Ya tekrar yanacağını bilmek için şair mi olmak gerekir? Ne demişti şair…
“Henüz vakit varken, gülüm / Paris yanıp yıkılmadan, / henüz vakit varken, gülüm, / yüreğim dalındayken henüz…”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.