Öp bakayım cici annenin elini

04:005/02/2021, Cuma
G: 4/02/2021, Perşembe
Mehmet Şeker

Şöyle bir sahne düşünelim: Adamın karısı vefat etmiş. Aradan bir zaman geçmiş. Günün birinde, yanında bir kadınla eve geliyor.“Bak çocuğum, bu cici annen. Öp bakim elini…”Öksüz kalmış çocukların, böyle bir durumda nasıl karşılık vermesini beklersiniz?“Oh ne güzel, bizim de yeni bir annemiz oldu” deyip sevinçten havalara mı uçarlar?Öylesine binde bir rastlanır.Daha çok, üzülür ve tepki gösterir çocuk kısmı.Ağlayan, kaçıp uzaklaşan, odasına kapanan çocuğu sakinleştirmek de kolay olmaz.Kolay değildir,

Şöyle bir sahne düşünelim: Adamın karısı vefat etmiş. Aradan bir zaman geçmiş. Günün birinde, yanında bir kadınla eve geliyor.

“Bak çocuğum, bu cici annen. Öp bakim elini…”

Öksüz kalmış çocukların, böyle bir durumda nasıl karşılık vermesini beklersiniz?

“Oh ne güzel, bizim de yeni bir annemiz oldu” deyip sevinçten havalara mı uçarlar?

Öylesine binde bir rastlanır.

Daha çok, üzülür ve tepki gösterir çocuk kısmı.

Ağlayan, kaçıp uzaklaşan, odasına kapanan çocuğu sakinleştirmek de kolay olmaz.

Kolay değildir, başka bir kadını annesinin yerine koymak.

Zira insanın annesi bir tanedir, babası da.

*

Yeni anayasa sözü edilince, aklıma bunlar geldi.

Bazıları yeni anne ile yeni anayasa arasında fark görmez.

Peşin reddeder.

İhtiyaç olduğunu görse, gerekliliğini bilse de kabullenmekte zorlanır.

Kiminin de hiç umurunda değildir.

Yeni anayasa yapılırsa, bana ne faydası, ne zararı olacak diye bakar.

Mala davara etkisini ölçer.

*

Bir kısmının tepkisini ise ilk anda tahmin edebiliriz.

Duyar duymaz saydırmaya başlar:

Yeni anayasa mı?

Ne münasebet!

Ortada darbe yok, muhtıra yok, ne anayasası?

Nereden çıktı?

Darbe yapmadan anayasa hazırlanır mı hiç?

KUMAR

Kumardan kazanmayı kim umar?

Öyle bir şey görülmüş müdür? Kazananın da kaybettiği bir hastalık…

Müptelâsı da böyle olduğunu gayet iyi bilir tabii ki. Fakat kendini kurtarması zor.

*

Şu yasaklı günlerde bile, kumarbazlar bir yolunu bulup masa başına oturuyor.

“Al papazı, ver kızı…”

Sonrası malûm: Polis baskını, ceza, kapıya mühür…

Bir kahvehâne, dün itibariyle beşinci defa mühürlendi. Beş defa mühürlenmek nedir arkadaş!

Her seferinde mührü söküp içeri giriyorlar, vazifeye devam.

Uyuşturucudan beter.

Kahvehâne sâhibinin söylediği ibretlik: “Ben bu koronaya inanmıyorum.”

Söz konusu hastalığı bir inanç meselesi olarak görüyor kahveci. Mekânı da hiç kapamadığını söylüyor.

Her gün binlerce kişinin öldüğünü söylüyor polis. Öteki ‘bana ne’ diye bakıyor. “Ben ölmedim ki” dese yeri.

*

Son baskında kumarbazlardan biri, ikinci kattaki mekânın penceresinden atlayıp kaçtı.

Bir başkası ise daha önce “Haydi, ben kaçar” deyip atlamıştı.

Kamera arkasından takip ediyordu. Hayır, kameraman atlamadı, sadece çekmekteydi.

Aşağı atlayan atletik kumarbaz, ayağa kalktı, koşmaya başladı. Bu defa önüne yüksek bir tel örgü çıktı. Onu da tırmandı, geçti. Koşa koşa uzaklaştı.

Polis arkasından bağırıyordu: “Kendini öldüreceksin!”

*

Şimdi bize eğlence gibi görünüyor ama bu konu ciddi arkadaşlar.

Bir hastalık olduğunu herkes biliyor fakat tedavi yoluna gideni görmedik.

İhmale gelmez. Kumar ocak batırır, aile söndürür, yuvalar yıkar…

Bu örnekte gördüğümüz gibi, bir de ucunda ölüm tehlikesi beliriverir bazen.

Ya bunlara birer “kumarbaz kartı” verilmeli yahut tedavisinin yolu bulunmalı. Ya da ikisi birleştirilmeli.

Şöyle olabilir: O kartla, kumarhane gibi görülen yerlere gidip oynayacaklar fakat mahsusçuktan. Gerçek gibi.

Esasen orada tedaviye alınmış olacaklar. Her hafta kapıya mühür vurmakla nereye varılır?

(Kendimi tutamadım, yine şaka yaptım. Ama bunu kahveciyle kumarbazlar başlattı.)

#Anayasa