Korkak bürokrasi, devleti zalimleştirir

04:001/03/2019, Cuma
G: 1/03/2019, Cuma
Mehmet Şeker

Değerli arkadaşım M. Ali Verçin, bugün son derece önemli ve milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren görüşleriyle misafirimiz. Der ki…Bankalar verdikleri bütün kredileri her zaman tahsil edemezler. Hayatın olağan akışı içinde bazen, işler herkes için istendiği gibi gitmez ve taahhüt edilen borçlar da ödenemez olur. Bankalar da borçlarını ödeyemeyen bu müşterilerinden alacaklarını, varsa önce teminatları nakde çevirerek tahsil etmeye çalışırlar. Bu teminatların yetmediği durumlarda haciz ve diğer mekanizmalarla

Değerli arkadaşım M. Ali Verçin, bugün son derece önemli ve milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren görüşleriyle misafirimiz. Der ki…

Bankalar verdikleri bütün kredileri her zaman tahsil edemezler. Hayatın olağan akışı içinde bazen, işler herkes için istendiği gibi gitmez ve taahhüt edilen borçlar da ödenemez olur. Bankalar da borçlarını ödeyemeyen bu müşterilerinden alacaklarını, varsa önce teminatları nakde çevirerek tahsil etmeye çalışırlar. Bu teminatların yetmediği durumlarda haciz ve diğer mekanizmalarla tahsilât yapmaya çalışırlar. Ancak düşük meblağlı alacaklar için zaman ve kaynak ayırmak istemezler.



Uzun zaman alan tahsil etme süreçlerinden dolayı genellikle küçük alacaklarını, bu tip alacakları satın alarak tahsil etmek için kurulmuş, Varlık Yönetim Şirketlerine satarlar. Bu şirketler de bu alacakları çok ucuza satın alır ve sabırla tahsil etmeye çalışırlar. Burada ne bir zulüm, ne de bir haksızlık söz konusu.

Bu alacakların tutarı 2017’de 9, geçen yıl da 7 milyar TL civarındaydı. Haber, bu miktarın bu yıl en az %33 artabileceği hakkında. Şimdi esas anlatmak istediğim konuya gelelim.

Bankalar, bu yıl, diyelim ki, 10 milyar TL alacaklarını satmaya karar vermiş olsun. Satarken de alabileceği oran yüzde beştir (%5). Yani 500 milyon TL. Kalan 9,5 milyar TL’yi de zarar yazarlar.

Şimdiye kadar en az 1,5 milyon gerçek ve tüzel kişiye ait alacaklar bu varlık şirketlerine satılmış durumda. Bu şirketler de alacak ve faizlerini tahsil etmek için her şeyi yaparlar. Zaten kredibilitesini kaybetmiş, bir daha iş kuramayacak ve bankalardan kredi alamayacak bu insanlar için hayat çekilmez olur.

Çok kritik bir soru: Peki bankalar bu alacaklarını %5’e satmak yerine, kendi müşterisine %10 önerirse ve müşteri de ne yapıp edip, bulup buluşturup bankaya bu borcun %10’u kadar para ödese, acaba banka bu müşterisini ibra edebilir mi, aklayabilir mi?

Cevap: Hayır.

Çünkü geçmişte, bazı banka sahipleri, bu haklarını kendi kontrollerindeki bazı şirketlerde kullanarak suiistimal etmişler; bunu gören bürokrasimiz de bu yolları tamamen tıkamak için, böyle kesin ve sert bir mevzuat yazmış.

Öneri Mevzuat Maddesi: “Banka kanunî takipteki alacaklarını, bizzat müşterileriyle pazarlık ederek dilediği fiyata satabilir ve bu alacağını terkin ederek müşterisini ibra edebilir. Bu madde 100.000 TL’ye kadar olan alacaklar için geçerli olup banka özkaynaklarının %1’ini aşamaz.”

Eğer bu değişiklik olursa, kanaatimce, bankalar hem daha fazla tahsilât yapabilirler hem de toplumu rahatlatabilirler. Çünkü varlık yönetim şirketleri 5 TL’ye satın aldıkları alacakları 100 TL, artı gecikme faiziyle tahsil etmeye çalışırlar. Bu tahsil etme süresinin de bir sonu yoktur.

Müşterisiyle bir tarih yaşamış olan bankalar, yaklaşımlarını bir “sosyal sorumluluk” projesine çevirebilirler.

Belki de dindar insanlar, “borçlular” için zekâtlarından bir pay ayırabilir.

Bu kanayan yarayı dindirmeyip işi rast gitmemiş vatandaşları bürokrasinin ve hukukî süreçlerin karşısında çaresiz ve desteksiz bırakmamak gerekiyor.

Bir düzenleme kurumu olarak devlet, nitelikli ve adil olmanın yanı sıra şefkatli de olmalıdır.

Sosyal bir hukuk devletinde, düşene bir tekme de devlet atmamalı.

Bir ülkenin kalitesi, orta sınıfların esenlik düzeyiyle değil, en alttakilere, marjinallere ve her türlü işi rast gitmemişlere ne kadar sahip çıkıldığıyla ölçülse yeridir.

Borcunu ödeyemediği için verdiği teminatın icradan satılması örneği:

Diyelim ki bir vatandaş bir başka vatandaştan banka kredisiyle 1.000.000 TL’ye bir arsa satın almış olsun.

İşi bozulduğu için daha ilk taksitte ödeme güçlüğüne düşen bu vatandaşın, teminat olarak, ipotek verdiği bu arsa icradan satıldığında; vatandaştan satış bedelinin %9,9’u kadar satış harcı, %0,5’i kadar ihale damga resmi, %2 cezaevi harcı, %1 tellâliye, %18 KDV, %2 tapu olmak üzere satıştan gelen gelirin %33,4’ü, yaklaşık üçte biri devlete gitmektedir.

Bir daha anlatmayı deneyeyim: Değeri 1 milyon TL olan ve 1 milyon TL’ye satılan arsadan gelen gelirin %33,4’ü (334.000 TL) vergidir.

Yani banka ekspertiz değeri borç kadar olan arsa teminatını nakde çevirmiş ve avukatlık ücretleri hariç eline sadece 666.000 TL geçmiştir. Avukatlık ücretleri ve diğer bazı masraflardan sonra bu rakam daha da düşecektir. Banka, yasal zorunluluk olduğu için, mecburen, bakiye alacağı için kanunî takibe hacizler ve icralar yoluyla devam edecektir.

Müflise, düşmüşe, tek tekmeyi atan devlet değil. Vatandaşların çoğu icradan satılan mallar için, “Mazlumun âhı bana geçmesin” şiarıyla bu mülklerin ihalesine girmemeyi ve bu malları almamayı bir erdem olarak değerlendirmektedir; bu ihalelere katılım az olduğu için de, bu mallar icrada ucuza satılmaktadır.

*

Vatandaşa Sesleniş: Muhteremler, günah ve kötü olduğu için hoş görülmeyen şey, insanları borca batırıp mallarına icra yoluyla el koymaktır. İşi rast gitmediği için malı icrada satılan bir insana yapılabilecek en büyük iyiliklerden biri, icraya girip malı değerinde satın almaya çalışmaktır; fiyat yükseltmelerine katılmaktır. Böylece borçlunun icrada satılan mallarının değeri yükseleceğinden, borcunu kapatması kolaylaşacaktır. İcrada satılan malları satın alma imkânı bulunanların icra ihalelerine katılması bir iyiliktir ve sevaptır. İcra ihalelerine katılan ve malları değerinde almaya çalışanlardan Allah razı olsun.

*

Sonuç: İşi bozulandan, düşenden, müflisten yararlanmaya çalışmak sosyal bir hukuk devletine yakışmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız her zaman hükümeti “sahipsiz kalmışların sahibi” olarak niteledi. Bunu dünya çapında da pek çok kere ispatladı. Burnumuzun dibinde bize yakışmayan bürokratik zulümleri de görmezden gelmemek gerekiyor. İşi iyi gidenler her türlü iyileştirmeyi zaten bir hak olarak görürler. Ancak mağdur ve mazlumlar kendilerine yapılan iyilikleri ebediyen unutmazlar. En az bir milyon mazlum/mağdur aile… İşte vaka, işte fırsat.

#M. Ali Verçin
#Banka
#Tahsil
#Düzenleme