Kökü mâzide olan

04:0012/05/2020, الثلاثاء
G: 12/05/2020, الثلاثاء
Mehmet Şeker

Mehmet Nuri Yardım’ın “Edebiyatımızın Güleryüzü” adlı lâtif eserinden iki hoş nükteyle başlayalım bugün. İlki Yahya Kemal’den, diğeri Ahmet Mithat Efendi’den bugüne ulaşan hatıralar.Ziya Gökalp, Yahya Kemâl’i “Şark’a batmış bir zihniyet içinde” görür ve onu şöyle suçlar:“Harabîsin, harabâtî değilsinGözün mâzidedir, âtî değilsin.”Beyatlı ise -sonradan hepimizin zihninde yer edecek olan- o şahane cevabı verir:“Ne harâbî, ne harabâtîyimKökü mâzide olan âtîyim.”***Ahmet Mithat Efendi bir gün uşağına

Mehmet Nuri Yardım’ın “Edebiyatımızın Güleryüzü” adlı lâtif eserinden iki hoş nükteyle başlayalım bugün. İlki Yahya Kemal’den, diğeri Ahmet Mithat Efendi’den bugüne ulaşan hatıralar.

Ziya Gökalp, Yahya Kemâl’i “Şark’a batmış bir zihniyet içinde” görür ve onu şöyle suçlar:

“Harabîsin, harabâtî değilsin

Gözün mâzidedir, âtî değilsin.”

Beyatlı ise -sonradan hepimizin zihninde yer edecek olan- o şahane cevabı verir:

“Ne harâbî, ne harabâtîyim

Kökü mâzide olan âtîyim.”

***

Ahmet Mithat Efendi bir gün uşağına seslenir: “Boş hokkayı al da gel.”

Uşak gider, beş okka soğan alıp gelir.

Ahmet Mithat “Evladım” der, “Beş’i boş’tan, okka’yı da hokka’dan çıkardın diyelim. Peki ama soğanı nereden buldun?”

Uşak saf saf cevap verir: “Bakkaldan efendim.”

***

Mehmet Nuri Bey’in eserlerinde, geçmişten günümüze uzanan pek çok lâtife bulunur. Fakire de yer vermiştir eksik olmasın. Zaten zengin-fakir fark etmez, esas olan mevzudaki şıklıktır onun için.

Bir zamanlar, malûm, zengin evlerinin hizmetli kadrosu epeyce geniş olurdu.

Uşak, hizmetçi, aşçı, bahçıvan, şoför, dadı, mürebbiye…

Beyefendi evden çıkmaya hazırlanırken, uşağa seslenmiş: “Çizmelerimi getir evladım.”

Az sonra, uşak elinde iki çizmeyle gelmiş.

İki sağ tek.

Adamcağız biraz bön, beyefendi onun hâlini bildiği için, olabildiğince sabırlı.

“Evladım, bu çizmelerin ikisi de sağ tek. Git, düzgünce bir çift al gel hemen.”

Uşak gitmiş, gelmiyor. Vakit uzayınca seslenmiş:

“Evladım, nerede kaldın?”

“Efendim, buradakilerin ikisi de sol tek. Ne yapacağımı şaşırdım.”

***

Varsayalım bu bir fıkra… Bendeniz bunun gerçeğini yaşadım.

Askerlik sırasında, botlarla koşmak zor oluyor diye şikâyetler artınca, komutandan izin çıktı: “Spor ayakkabıyla koşabilirsiniz”. Ve hemen ardından bir not: “Yalnızca koşuda giyilecek.”

Arkadaşlarla beraber çarşıya gittik, spor ayakkabı aldık.

Kışlaya geldiğimizde, elimde sallaya sallaya getirdiğim kutunun içinden iki tane sağ tek çıktı.

Ortada uşak yok, beyefendi yok, fakat tıpkı fıkradaki gibi, iki sağ tek sırıtıyor. Az daha kahkaha atacaklar.

***

Bir hafta beklemek gerekti; her gün dışarı çıkmaya imkân mı var?

Paşa babamızın çiftliğinde değiliz nitekim Tugay Komutanı Filanca Tuğgeneralin kışlasında askeriz.

Hafta sonu gittim ayakkabıları aldığım dükkâna.

Dedim bir yanlışlık olmuş, bunların ikisi de sağ.

“Nası yani?” diye tepki gösterdi ayakkabıcı.

Ayıptır söylemesi, benden şüphelendi.

Baktı, baktı… Elindeki iki sağ tek ayakkabıyı evirdi, çevirdi…

Bir şekilde onu kandırmaya niyetlenmişim gibi davrandı; bir ipucu yakalamaya çalışıyor.

Fakat ne şekilde kandırabileceğimi kafasında toparlayamadı.

***

Böyle bir konuda hile yapma imkânım olabilir mi?

Ne maksatla?

İki çift ayakkabı almış olmam gerekir.

Sol teklerini kendime saklayıp, iki tane sağ ayakkabıyı ona götürmem gerekir.

Diyelim ki öyle bir muzipliğe giriştim.

Bundan ne kazancım olabilir?

Elimde kalan iki sol tek ayakkabı ne işime yarayacak?

Çözümsüz, manasız bir durum.

Kendince bir mantık yürütmeye çalıştıysa da içinden çıkamadı.

Beni herhangi bir şeyle suçlayamadı.

Aradı taradı… Sol tekleri de bulamadı. “Olmuş bir karışıklık” dedi; “Demek İstanbul’dan böyle gelmiş.”

Çaresizce ve gönülsüzce parayı iade etti.

Başka bir dükkâna gittim mecburen; bu defa pakete girmeden önce hem sağı, hem solu denedim.

Fakat o kuşkulu bakışlar, hâlâ aklımdadır. Aradan asırlar geçmesine rağmen.

#Mehmet Nuri Yardım
#Ayakkabı
#Dükkan