Kimin ipiyle kuyuya indiğini bileceksin Çekirge

04:0028/04/2018, Cumartesi
G: 28/04/2018, Cumartesi
Mehmet Şeker

Toplumu yönlendirmek, siyaseti şekillendirmek arzusu içinde olanların, gözden kaçırdıkları bir ayrıntı var.Hesap hendese bilmek yetmiyor.Konu bir bina inşa etmek olsa, kolaydı.Demirini, betonunu, ağırlığını, alanını hesap edersin, temelden başlar ve en sonunda çatıyı çatar çıkarsın.Ancak bu başka.İşin içinde kimya var, sosyoloji var, psikoloji var.Tarihle felsefeyi de unutmayalım.Coğrafya desen, zaten mutlaka hesaba katılması gereken husus…*Seçim söz konusu olduğunda, sandığın kimyası, seçmenin

Toplumu yönlendirmek, siyaseti şekillendirmek arzusu içinde olanların, gözden kaçırdıkları bir ayrıntı var.

Hesap hendese bilmek yetmiyor.

Konu bir bina inşa etmek olsa, kolaydı.


Demirini, betonunu, ağırlığını, alanını hesap edersin, temelden başlar ve en sonunda çatıyı çatar çıkarsın.

Ancak bu başka.

İşin içinde kimya var, sosyoloji var, psikoloji var.

Tarihle felsefeyi de unutmayalım.

Coğrafya desen, zaten mutlaka hesaba katılması gereken husus…

*

Seçim söz konusu olduğunda, sandığın kimyası, seçmenin her türlü lojisi devreye girer.

Şu partinin oyu yüzde şu kadar, bu partininki de bu kadar; çarp, topla, böl, çıkar ile ortaya çıkan sonuç, sandıktan çıkacak olanı tam olarak vermez.

“İki dülger bir duvarı dört günde tamamlarsa, dört dülger kaç günde bitirir?” sorusunu yanlışsız çözen bir çocuk, bu kalıbı tam anlamıyla kavradığını düşünürken benzer bir soru ile karşılaşsa…

Mesela…

“İki kişi bir yolu dört saatte yürürse, dört kişi kaç saatte yürür?”

Bunu da aynı mantıkla çözmeye çalışırsa, elbette sonuç yanlış çıkar.

Demek ki hesap yaparken mantık da gerekiyor.

*

Eğer bu hususlar göz ardı edilirse, yüzde 60 veya yüzde 70 civarında oy almayı garanti görmek, kaçınılmazdır.

Bir de tabii, kime ne kadar güveneceğini, kime ne kadar inanacağını bilmek gerekir.

Kimin ipiyle kuyuya indiğini iyi hesap etmezsen, netice hüsran olduğunda, oturup ağlamayacaksın.

Sen ağlarken başkaları haline güler çünkü.

*

“Adayımız Erdoğan’a laf yetiştirmeyecek. Kavga edilecekse, ben edeceğim.”

Bu açıklamanın sadece başlığını görmek yetiyor.

Sonrasına bakmasak da olur.

Bir şey kaybetmeyiz.

Bu başlık, başka birinin aday olacağını ilan etmenin dolambaçlı yolu.

*

Adayın kim olacağını, eşinin dahi bilmediğini ilan etmek de eğlence programındaki bir cümleye benziyordu.

Ordu sefere çıkarken, istikameti kimse bilmiyordu; ne demişti sultan?

Nereye gittiğimizi sakalımın bir kılı dahi bilmez.

İlham kaynağı iyi de…

Burada biraz farklı bir vaziyet var gibi gibi.

*

Sorarlarsa: “Eşin bilmiyor da, sen biliyor musun?”

Ne diyeceksin?

Belki yine bir zarf gelir, açar öğrenirsin.

Karagözle Hacivat, Nasrettin Hoca, Keloğlan gibi kahramanlarımız neden hiç unutulmaz, her dönem revaçtadırlar?

İzleri sürüyor da ondan.

*

Kızını zorla everen babalara lânet okumak mesele mi?

Kızın yaşı küçük, verdiği adamsa epey ileri yaşta.

Belki gönlünden geçen biri var kızcağızın, belki onu seven biri de.

Fakat baba kendi kararını diretiyor, zorla kendi seçtiğine veriyor kızını.

Acıklı bir durum.

Ya bir gecede genel başkan iradesiyle zorla başka partiye gönderilen vekillerin hali nedir?

Zor dostum zor; bu işler, ince işler.

Yanlış hesap Bağdat’tan döner diye, hesaptaki hatayı erken fark ettiğinde, Bağdat’a kadar gitmen gerekmez.

Yol yakınken de dönebilirsin.

Zira başkasının ipine tutunarak indiğin kuyudan çıkamamak da var.

Şimdiden uyaralım ki sonra “Niye baştan söylemediniz?” sitemine muhatap olmayalım.

#Toplum
#İnanç