|
Kendi özür dileyemiyor mu?

Özgür Bey, kamuoyunda Dilruba’nın sözlerini sahiplendiğine dair oluşan kanaatin yanlış olduğunu, o sözleri sahiplenmediğini söyledi ve rahatsız olanlardan onun adına özür diledi.

Söylediklerini değil ama Dilruba’yı sahipleniyor.

Onun fikirlerini dile getirme hürriyetinden bahsediyor.

O hürriyet birkaç numara bol gelmiş.

Milletin yarıdan fazlasına hakaret etmişti o kadın.

Hakarete maruz kalanların her biri 1’er liralık tazminat davası açsaydı altından kalkamazdı.


HAK GELİNCE

BAE merkezli Al Arabiya’nın haberine göre, Arap Birliği’nin 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda Hakan Fidan kürsüye çıkarken Suriye heyeti salonu terk etmiş.

Mantıklı… Hak gelince, batıl zail olur.


SEL NEREYE GİTSİN ERENLER?

İzmir Menderes Çukuraltı mahallesini sel bastı. Arabalar sürüklenmiş, yan yatmış, devrilmiş. Evlerin içine çamurlu su dolmuş. Dükkânlar perişan.

Su akar, yolunu bulur derler. Hiç şaşırmadan akar, aşağı iner. Yukarı çıkmaz. Bakmayın siz Mustafa Kutlu’nun yıllar önce bir kitabına “Yokuşa Akan Sular” adını vermesine.

Menderes’teki mahallenin adına dikkat edersek, niye sel bastığını anlarız.

Mahallenin adı çukur bile değil. Çukurun da altı. Daha ne olacaktı?


NASREDDİN HOCA’NIN BULUTU

Hocamız ve yanında bir grup köylüsü, davete icabet maksadıyla bir yere giderler. Tarif üzerine gittikleri için bulmak kolay olmaz, biraz dolaşmışlardır.

Köylülerden biri “Zor oldu ama sonunda bulduk” deyince Hoca cevap verir: “Bir dahaki gelişimizde hiç zorlanmayız zira ben bir işaret koydum.”

Köylüler “Nedir işaretin” diye sorunca Hoca şöyle der: “Tepemizdeki şu beyaz bulut.”

Köylüler bulutun sabit olmadığını, orada kalmayacağını, bir saat sonra bile rüzgâr sebebiyle yer değiştireceğini söyleyince, “Hah işte” der Hoca, “Dünyada her şey böyledir. Sabit değildir, geçicidir, yerinde kalmaz. Şu bulut gibi bir süre sonra kaybolur gider.”


SİNİRSEL YAPMIŞ

Marketin önünde genç bir Çingene kadın, çocuklarıyla boğuşmaya yakın bir hâlde. Bir tanesi bebek arabasında uyuyordu.

Aşırı sıcaktan bunalmış kadın, arabanın iki yanından sarkan market poşetlerini yerleştirmeye çalışırken, beş altı yaşındaki büyük kız olimpiyatlara hazırlanır gibi, gelen geçene dikkat etmeden etrafta koşturup duruyor.

Kadın ona “Gel buraya!” diye bağırınca, arabadaki bebek uyanacak sandım. Hiç tınmadı, uyumaya devam etti. Büyük kız da gelmedi. Koşmaya, sadece başını çevirip bakma süresince ara verdi. Sonra yine cadde boyunca bir o yana bir bu yana seyitti. Fazla da uzaklaşmıyordu. Ayaklarında eski naylon terlikler vardı.

Kadının kucağındaki de başını annesinin kolundan sarkıtarak ciyak ciyak bağırıyordu. Ortalığı yıkmaya niyetlenmiş sanki.

“Dur be dur!” dedi kadın “Yeter artık, zırlama! Hay bu çocuğun bağırması yok mu sinirsel yaptı beni.”

Hepsinin bir arada fotoğrafları çekilse, bir anne ile üç yavrusu değil, dört kardeş bir arada sanılır.


PROGRAM KONUKLARI

Falanca kanalda: Özay Larus, Hakan Britanika, Abdullah Gogıl

Filanca kanalda: Mesut Hakkı Caşin, İsmail Hakkı Pekin, Zafer Hakkı Şahin

(Zafer’in de hakkını vermek lâzım.)

#Siyaset
#Özgür Özel
#Mehmet Şeker
5 gün önce
Kendi özür dileyemiyor mu?
Osimhen'le birlikte sistem değişecek
Futbolcular tercih etti
Rüya dili
Kültüre ihtiyacımız var mı? (2)
Arkadan mı gideceğiz yeni bir yol mu açacağız