Kardeşim Mustafa şehit oldu

04:0019/07/2016, вторник
G: 13/09/2019, пятница
Mehmet Şeker

Vatanı kurtardık çok şükür ama


Canım arkadaşım, yiğit kardeşim, yüzlerce şehidimiz gibi göğsünü siper etti; o hayasız akın dursun diye.



Başkomutan'ın emri var, evde durulmaz deyip yürüdü.



Şerefsizce darbeye kalkışanların iki kurşunuyla toprağa düştü.



O gece, 01.15'te konuştuk.



“Nerdesin Mustafa?”



“Çengel'deyim abi. Karakolun önündeyiz. Müthiş bir kalabalık var. Fena karıştı burası. Taramaya başladı şerefsizler.”



“Biz de Vatan'dayız. Emniyet'in önünde. Aman gözünü seveyim dikkatli ol.”



“Merak etme.”



“Allah'a emanet.”



“Sesini duyamıyorum. Sivil vatandaşın üstüne sıkıyorlar. Haydi görüşürüz.”



Tam olarak böyle işte.



Kısacık.



Hayatı gibi.



Son konuşmamızmış meğer. Nereden bilirdim?



*


Çok söylenir, “kardeşten ileri” olmak diye bir şey var.



Biz hakikaten öyleydik.



Bir erkek kardeşim yoktu ve olsaydı da bu kadar yakın olabilir miydik bilmem.



Bir bakışla anlaşırdık Mustafa'yla.



Tek kelimeyle her meseleyi çözerdik.



*


O dar beyinlilerin darbe teşebbüsü olmasaydı, Cumartesi günü Mustafa Karaalioğlu'na taziyeye gidecek, hem de Cambaz'ın geçen ay çıkan kitabını götürecektik.



Çarşamba veya Perşembe için de bir Ankara planımız vardı.



Ayaş'a gidip fotoğraf çekmekti niyetimiz.



Ankara'da arkadaşlara uğrayacaktık.



Şenol'a, Şaban'a, Yavuz Selim'e…



Bir de uzun vadeli bir planımızdan bahsedeyim.



Hedefimiz komşu olmaktı.



Nasibe bakın ki o şahadet şerbetini içerek Efendimiz'e (s.a.v.) komşu gitti.



Meğer bütün planların üstünde bir plan varmış.



*


Türkiye'nin Ulu Camileri kitabı Mustafa'nın göz nuru.



Bütün ülkeyi dolaştı, bütün ulu camileri kayda aldı.



Yüz binlerce fotoğraf çekti.



Onun ardından “İstanbul'un çeşmeleri” üzerine çalışmaya başladı heyecanla.



Bitmek üzereydi.



Meğer ilk kitabı, son kitabı olacakmış.



Tekrar söylemek zorundayım.



Meğer bütün planların üstünde bir plan varmış.



Anlıyor musunuz?



Bunu bilhassa dar beyinlilerin anlamasını isterim.



*


Yavuz Selim ve Mustafa ile beraber Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis'e gittik geçen sene.



Kim bilir kaçıncı yolculuğumuzdu.



Arabada radyoyu açtık, Erdoğan konuşuyor.



“Helal be” dedi Mustafa.



Sonrasında söylediği söz, işte bugün anlam kazandı.



“Ben bu adam için canımı veririm arkadaş…”



Mesele o adam değil esasen, vatan.



Ve Mustafa, bu vatanı canından çok seviyordu.



Her karışını.



Bir çakıl taşı almak isteyenin gözünü oymaya hazırdı.



*


Mustafamız şehit oldu, bizi bıraktı, gitti.



Geride kalana Allah sabır versin.



Nasıl zor şu satırları yazmak, bilemezsiniz.



Ellerim titriyor.



Mustafa karşımdan bana bakıyor.



Yazdığım satırları görmüyorum.



Senelerimizi beraber geçirdiğimiz bu gazeteye son gelişini ve son defa ayrılışını görmeliydiniz.



Al bayrağa sarılmıştı.



Ellerimiz üstünde taşıdık.



*


Cenaze namazı, diğer iki şehidimizle beraber Marmara İlahiyat Camii'nde kılındı.



Çok kıymetli arkadaşım Erol Olçok ve oğlu 16 yaşındaki Abdullah, köprü üstünde şehit edilmişlerdi.



Törene katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gözyaşlarını tutamadı. Konuşmakta zorlandı.



*


Şehit sayımız artıyor.



Darbeciler tamamen bitene kadar bize uyku haram.



Ülkenin her yerinde camilerden şehitlerimiz için sala verildi.



Mustafa'nın fotoğrafladığı bütün camilerden okundu salalar.



81 ilde, 85 bin camide: “Essalatü vesselam…”


#Mustafa Cambaz
#Drbeciler
#Erol Olçok