Türkiye terörü bitirmekte kesin kararlı. Lamı cimi yok, terör örgütüne geçit verilmeyecek. İçeride ve dışarıda destekleyenler de ayağını denk almak zorunda. Aksi hâlde bu bir Dem’dir gelir geçer ve nice ‘Dem’ler görürüz.
Zamanın behrinden beri kıyasıya mücadele ediyoruz. Kırk yıl az mıdır?
Başlangıç tarihinde doğanlar, yolun yarısını aştı, emeklilik hesabında gün saymaya başladı.
Aralıksız mücadele içinde çok canımız yandı. Çok sabrettik, çok tahammül ettik. Şehit vermeyen köyümüz kalmadı. Sabır sınırı aşıldı.
Bir süredir vaziyetin müttefiklerimiz tarafından anlaşılmasını, idrak edilmesini istiyor ve bekliyoruz.
Kararlılık var, taviz yok.
Anlayan anlar, anlamayan sonradan anlar.
Babası, birinci sınıfa giden Ahmet’e sorar:
“Elinde sekiz ceviz var. Dördünü ben istedim, sende kaç ceviz kalır?”
Ahmet hiç hesap yapmadan “Sekiz tane” diye cevap verince, anlamadığını zannedip soruyu tekrar eder.
Yine aynı cevabı alınca sinirlenir.
“Oğlum, dördünü ben istedim ya!”
Ufaklık gayet sakin cevaplar:
“Sen istedin ama ben vermedim ki.”
*
Terörist başı örgüte “silah bırakın, örgütü feshedin” diyebilir.
Yakalanıp Türkiye’ye getirilirken uçakta devlete hizmet etmek istediğini de açıkça dile getirmişti. O sahneyi görenler unutmamıştır.
O gün, bugün müdür?
Dem Partililer ile görüşmesinde, örgüte öyle bir talimat vermeye niyetli-meyilli-istekli olduğunu belli etti.
Fakat mesele bir cümlelik midir? Örgüt nasıl karşılayacak?
“Tamam patron, sen ne dersen o” diyecek ve cevizleri verecek mi?
Yoksa “Kimse cevizi benim kadar sevemez” mi diyecek?
Terörist başının kurduğu örgütün üstünde ne kadar etkisi var, hep beraber göreceğiz.
Hep beraber demekle, ilgili ilgisiz herkesi kast ediyoruz.
Örgüttekiler, partidekiler, dağdakiler, bayırdakiler, evdekiler, çarşı pazardakiler, markettekiler, yemektekiler, hepsi… En başta da kendisi.
Narin davasında mahkeme kararını verdi.
En çok merak edilen husus, cinayet sebebiydi. Onu kimse öğrenemedi.
Üç kişi ağırlaştırılmış müebbet, bir kişi dört buçuk yıl hapis cezası aldı ama küçük kızın niçin öldürüldüğü belli değil.
Dereye saklanmış bir ceset var, verilen cezalar var, sebep yok.
Sanıklar her aşamada farklı ifade verdiler, tuhaf savunmalar yaptılar. Cinayet saatinde evde uyuduklarını bile söylediler. Filmlere fıkralara konu olan ve aslında çok nadir rastlanan uykuda gezenler gibi bunlar da uyur gezer hâldeyken bir de cinayet mi işlemişler?
Eğer öyle değilse, katil başkası olmalı.
Uykuda olduğunu söyleyenler, ceset taşıyan ve delilleri karartan Nevzat’ı suçluyor, katilin o olduğunda birleşiyor. “İki uyurlar” uykudayken nasıl biliyorlar küçük kızı kimin öldürdüğünü? Orasını biliyorlarsa, sebebini de bilirler ama o konuda tek cümle gelmiyor.
Mahkemenin sonraki aşamaları daha çok merak edilecek.
Bir Roman vatandaşımız Suriye’ye gitmiş, bir süre kalıp dönmüş. Gelince ona “Em dört yolunu gördün mü?” diye sormuşlar.
“Em dört yolunu da gördüm, em beş yolunu da gördüm beya” diyeceğini beklerken, şöyle cevap gelmiş:
“Are you asking about the M-four way?”
(Me dört yolunu mu soruyorsun?)
Roman şair burada demek istiyor ki…
M’yi em diye söylüyorsun da dördü niye four, yolu niye way diye söylemiyorsun? Türkçede em diye bir harf yok, o harf dilimizde me diye söylenir.
Biraz dikkat.
Yetmezse, biraz daha.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.