Hüsrana uğrayan kelime

04:0025/05/2019, Cumartesi
G: 25/05/2019, Cumartesi
Mehmet Şeker

“Bunu konuşmakta bir mahsur yok” denildiğinde cümle içinde yanlış bir kelime kullanmış oluyoruz.O yüzden böyle bir cümledemahzurkelimesi yerinemahsuryazmak, Türkçe için mahzurlu bir durumdur.Ziramahzur, sakınca demek.Mahsurise, kuşatılmış.“Kar yağışı nedeniyle yolda mahsur kaldı” denilir mesela.İşte bu mahsur, Arapçahsrkökünden geliyor.Hsr’den gelen bir kelime dehasır.“Hasır iskemle”deki hasırdan bahsederken, iskemlenin üstünü örten, kuşatan bir örtü veya örgüden bahsetmiş oluyoruz.Aynı kökten gelen

“Bunu konuşmakta bir mahsur yok” denildiğinde cümle içinde yanlış bir kelime kullanmış oluyoruz.

O yüzden böyle bir cümlede
mahzur
kelimesi yerine
mahsur
yazmak, Türkçe için mahzurlu bir durumdur.
Zira
mahzur
, sakınca demek.
Mahsur
ise, kuşatılmış.


“Kar yağışı nedeniyle yolda mahsur kaldı” denilir mesela.

İşte bu mahsur, Arapça
hsr
kökünden geliyor.
Hsr’den gelen bir kelime de
hasır
.

“Hasır iskemle”deki hasırdan bahsederken, iskemlenin üstünü örten, kuşatan bir örtü veya örgüden bahsetmiş oluyoruz.

Aynı kökten gelen bir kelime de
hisar
.

Hisar, çevrilmiş, kuşatılmış, korunmuş yer manasında.

Fatih Sultan Mehmet’in Rumeli Hisarı’nı yaparken amacı herhalde oturmak değildi!

Amacı, önce neferlerini korumak, sonra Bizans’ı
muhasara
altına almaktı elbette. (Muhasara da aynı kökten: kuşatmak.)
İlginç bir kök bağlantısı da
inhisar
.

Eskiden Tekel İdaresine “İnhisarlar İdaresi” denirdi.

Buradaki
inhisar
; sınırlandırmak, bir alanda toplamak demek.
Adı üstünde,
tekel
hâline getirmek, yetkiyi ve ürünleri tek elde bir araya getirmek, yetkiyi kuşanmak.
İnhisar edilen şey,
münhasır
hâle gelmiş olur.

Münhasır, tek bir ele almak demek.

Mesela, “Bu konuda münhasıran şunu söylemek istiyorum” cümlesi ile “tek bir konuya yoğunlaşmak istiyorum”u kastetmiş oluyoruz.

Kaldı ki tek bir konuya yoğunlaşmış olan bir kişi, cümlelerini münhasıran o konuya “
hasretmiş
” olur.

Bununla beraber hasret, hasar, hüsran sözcüklerinin yukarıdaki kelimelerle bir ilgisi yok.

Hasar
, Arapçada
hsr
kökünden geliyor.

Malum zarar, kayıp demek.

Hüsran
zarara uğrama, kayba uğrama anlamında.
Hasret
de bu kökten.

Hasret çeken bir kişi, sevdiği bir kişinin, mahallin veya eşyanın yokluğunu hisseder.

Yok olan bir kişi ya da eşya, artık kayıp haldedir.

Gurbette hasretlik çekip sılaya yani sevdiği köyüne dönen kişi, köyüne döndüğünde evinin hasara uğradığını, hele bir de yavuklusunun orada olmadığını görünce ne hisseder? Yokluk hisseder.

Neye uğrar? Pek tabii ki hüsrana.

Kaldı ki hasret kelimesi de hüsrana uğramış.

*

Fikri Akyüz’ün yeni çıkan Dile Gelenler kitabından bir bölüm seçtik.

Kıymetli yazarımız kelimelerin eğlenceli ve şaşırtıcı mazisine işaret ediyor.

Birbiriyle olan ilişkileri, akrabalık dereceleri…

*

Yeryüzünde tamamen öz/yalın olan bir dil yok.

Diller mutlaka birbiriyle etkileşim halinde.

Komşu insanlar birbirini görüyorsa, söylediklerini duyuyorsa, kelimeler de aynı şekilde irtibata geçer, bir alışveriş başlar.

Öz dil meraklısı iseniz, yalnızca birkaç yüz kişinin konuştuğu kabile dillerine bakmanız gerekir.

İşte bu yüzden bizim dilimiz de zaman içinde Arapçadan Farsçaya, Latinceden Fransızcaya, İngilizceye kadar pek çok dille etkileşim halinde olmuş.

Olmaya da devam ediyor.

Etkileşim abartılı hâle gelirse, sakıncalı durumlar doğar.

O durumda bir gün gelir, nerede o öz dil için çırpınanlar deriz.

Ayar, denge her yerde karşımıza çıkıyor.

*

Kelimeler hüsrana uğramasın.

Dili hem sevmek, hem korumak, hem de geliştirmek mümkün.

Bozmadan büyütmek, yaralamadan ilerletmek…

Zira “dil, cevher dolu bir maden”.

Ne mutlu, kıymetini bilene.

#Mahzur
#Mahsur
#İnhisar
#Dil
#Kelime