Kaldı iki ay… Kaldı kırk gün… Kaldı bir ay… Kaldı bir hafta derken, geldik bugüne.
Kaldılar geride kaldı.
Günler kuş olup birer birer uçtu.
Yarından sonra dananın kuyruğu kopacak.
Bu seçim çok önemli. Diyebiliriz ki hiçbir seçim bunun kadar önemli değil.
Öncekiler geçti gitti, gelecektekiler henüz gelmedi.
Geride kalan seçimlerin sonucunu değiştiremeyiz, bugün itibariyle gelecektekilerle ilgili plan yapmak bile zor.
Arada uzun bir boşluk var.
Şimdiye kadar pek rastlanmayan şekilde dört buçuk yıl seçimsiz geçecek.
Daha önce neredeyse her yıl bir seçim veya referandum yaptık.
Sandıktan çıkacak karar, önümüzdeki bu uzun süreyi etkileyecektir muhakkak.
Ya güçlü bir hamle dönemi yaşayacağız.
Yahut gerginlikle dolu bir dönem.
Bir sonraki seçimin yakına alınması için baskı dönemi de diyebiliriz.
Tartışmayla, sinir harbiyle geçirebiliriz.
İstediğiniz kadar basite almaya çalışın.
Gerçek çok farklı tezahür edecektir.
“Bu basit bir seçim. Sadece belediye başkanıyla muhtar seçeceğiz. Ülkenin kaderiyle ne alakası var?” diye düşünmek, kafayı kuma gömmek olur.
Farkında değil misiniz, “çok alametler belirdi”.
Gelen işaretler, kaos ile atılım arasında tercih yapmak zorunda olduğumuzu anlatıyor.
Her il ve ilçeye birer başkan, her mahalleye birer muhtar seçmekle kalmayacağız.
Bunun dışında bir anlamı olacak verilen kararın.
Yapacağımız seçimle, suyun üstünde görünen kısmından başka, bir de altında yer alan daha büyük bir kütleyi etkileyeceğiz.
“Det layn” diye konuşuyor az ötedeki top sakallı genç adam.
“De get lan” diye anlıyor olabilir onun öbür tarafında oturan.
Kaşlarını çatıp, yüzünü sağa sola çevirip, kulak kabartıyor.
Feribottayız. Topçular’dan Eskihisar’a doğru fışır fışır ilerliyoruz.
Anlaşılan o ki bir dergi çıkmak üzereymiş.
İkinci sayı için yazı göndermek istiyormuş, ilk sayıyı gören biri.
Ne zamana kadar vakti olduğunu öğrenmek için aramış, soruyor.
Bayılıyorum böyle detlaynlı konuşanlara.
Laf arasına gavurça iki laf sıkıştırmayı marifet saymıyorlar mı?
Tut paçasından, at denize. O zaman görür deti de laynı da.
Top sakallıdan önce binip ikinci kattaki feribot büfesinden alışveriş yapan genç kadınsa, ondan daha sinir bozucuydu.
“Bitmedi bunlar, bitmedi… Bitmeyecekler… Üf…” diye sinirle söyleniyordu.
Kime kızmış dersiniz?
Kendinden yirmi-otuz saniye önce gelip büfeden alışveriş yapan Arap turistlere.
Üç kadın. Üçü de esmer. Üçü de başörtülü. Son derece şık kadınlar. Büyük ihtimal Mısır’dan gelmişler.
Bizim “yerli malı”, onlara fena halde bozulmuş. İçinde büyük bir öfke biriktirmiş, görünce kusuyor.
Mısırlı kadın turistler söyleneni anlamasa bile, tavır apaçık.
O da paçasından tutulması gerekenlerden aslında.
Fakat biz kendimizi tutmayı seçiyoruz.
Turist kadınlar Mısırlı değil de İngiliz, Yunan, Fransız olsa, hiç şüpheniz olmasın bizimki onlara sırıtarak bakar. Yaranmaya çalışır. Yaltaklanır.
Nasıl bu kadar eminim? Örneğini çok gördük de ondan.
Bizim bu yerli malı, hayatında hiç Avrupa’ya Amerika’ya gitmedi mi acaba?
Orada bu şekilde muamele görseydi, nasıl karşılardı, neler hissederdi?
Yahut piramitleri merak ederek, Mısır’a gittiğinde…
Diyeceğim, sandık başına giderken, bunları da aklınıza getirin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.