Şu Almanlar var ya, hiç kafaları çalışmıyor.
Sadece Almanlar mı?
İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Amerikalılar, Japonlar, Koreliler…
Bunlar da hesaptan anlamayan türden.
Yüz küsur yıldır otomobil yapıyorlar.
Biz de hiç zahmete girmeden, parayı bastırıp alıyoruz.
Her şeyi çok fazla bilenlerimiz, Türkiye olarak bu zamanda otomobil sektörüne girmemizin pek mantıklı olmadığını söylüyorlar ya, o yüzden.
Onlardan daha iyi değerlendirecek kim var?
*
Yakın zamana kadar yaygın kanaat, otomobil işine başlamak için kolları sıvamamızın gereksiz olduğu, hem de bizim iyi bir otomobil yapabilecek kapasitemizin bulunmadığı yönündeydi.
İhracat değerlerine bakınca da tuhaf bir tablo çıkıyor karşımıza.
En büyük pay, otomotiv sektörünün.
Yabancı markaların ülkemizdeki fabrikalarında yapılan otomobiller, dünyanın her tarafına satılıyor.
Ancak kendi markamız yok.
*
Evvelce yapabileceğimize inanan kadrolar bu işe soyundu ve akıl almaz bir gayretle, 130 gün içinde, bütün imkânsızlıklara rağmen Devrim adlı otomobil yapıldı.
Üstelik, elde bir çekiç ve bir penseden başka alet olmamasına rağmen.
Her şeyi sıfırdan.
Sonra?
Benzin konulmamış gibi çocukların bile inanmayacağı bir gerekçeyle, projeden vazgeçildi.
Aslında Devrim markası, tam bir ihanet tablosudur.
Kimler engelledi, kimler baskı yaptı, nasıl vazgeçildi, bütün ayrıntısıyla bilmiyoruz.
Basının nasıl dalga geçtiği arşivlerde duruyor.
*
Depoda benzin bitti diye bir otomobil projesi nasıl yatar?
Bugün yolda giderken yakıtı biten otomobilleri, kaldığı yerde bırakıp terk etmek bile bu kadar mantıksız değil.
*
1960’ların başında giriştiğimiz o sevdadan vazgeçmeseydik, bugün dünyanın en iyi markalarından birine sahip olacaktık.
Bizden çok sonra başlayan ülkeler, aldı başını gitti.
Yukarıda saydıklarımızdan başka Hindistan, Çin, Rusya, İran da kendi araçlarını yapıyor.
Biz niye yapmayalım?
Yaparız, hem de en iyisini üretiriz.
Kamyon, traktör, helikopter, uçak, tank, insansız hava aracı, silah vs üretmeyi en ileri seviyede başaran bir ülkenin, otomobil yapamayacağını savunmak, akla ve mantığa uymaz.
O görüşte olanların cümleleri arkasında başka şeyler aramak gerekir.
Yalnızca aşağılık kompleksiyle izah edilemez.
*
Daha birkaç sene öncesine kadar, “otomobil üretecek babayiğit aranıyor” şeklinde ortaya bir irade konulmasaydı, aynı düzen devam edecektik.
Bana kalırsa, yerli otomobil markası üretmek için babayiğit olmak da şart değil.
Biraz vatan sevgisi, biraz sermaye, biraz da kararlılık.
Hepsini çiğden koyacaksın, kısık ateşte kaynayana kadar bekleyeceksin.
Gerisi kendiliğinden gelir.
Kısa süre sonra bir bakmışsın, önünde cillop gibi otomobil duruyor.
Kendi emeğin, kendi sermayen, kendi teknolojinle ürettiğin.
Yerli ve millî.
Ondan sonra gelsin seri üretim.
Ağını kur, dünyanın dört bir yanına sat.
Fabrikalar gece gündüz çalışır da talepleri karşılamak için günde 24 saat az gelir.
Böyle bir otomobil markasına sahip olmak, İHA üretmekten daha zor değil.
*
Yalnız, önemli bir hususta gayet net şekilde karar vermek gerekir.
Üretilen otomobillerde cam filmi olacak mı, olacaksa hangi koyulukta?
Ben onun da yerli film olmasını tercih ederim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.