Gerçekten, aynı dili mi konuşuyoruz?

04:002/10/2018, Salı
G: 2/10/2018, Salı
Mehmet Şeker

Meclis açıldı. Gelse o şuh meclise denilen kim varsa hepsi geldi. Hayırlı olsun. İki önemli konu var gündemde. Biri af konusu, diğeri yaklaşan yerel seçim. Kimse kaybetmek istemiyor. Dolayısıyla ittifaklar söz konusu.CHP baştan beri “yasal bir ittifak olmayacak” diye tutturdu.Ne yani? Yasa dışı ittifak mı olacak, kanunsuz bir iş mi tutacaksınız? Elbette hayır.Sandık ittifakı, millet ittifakı, seçmen ittifakı, vatandaş ittifakı gibi tanımlar getiriyorlar… Lakırdı bunlar.Hem “İttifak arayışımız yok”

Meclis açıldı. Gelse o şuh meclise denilen kim varsa hepsi geldi. Hayırlı olsun. İki önemli konu var gündemde. Biri af konusu, diğeri yaklaşan yerel seçim. Kimse kaybetmek istemiyor. Dolayısıyla ittifaklar söz konusu.



CHP baştan beri “yasal bir ittifak olmayacak” diye tutturdu.

Ne yani? Yasa dışı ittifak mı olacak, kanunsuz bir iş mi tutacaksınız? Elbette hayır.

Sandık ittifakı, millet ittifakı, seçmen ittifakı, vatandaş ittifakı gibi tanımlar getiriyorlar… Lakırdı bunlar.

Hem “İttifak arayışımız yok” de, hem HDP ile görüş, İP ile görüş. Hangi parti nerede güçlüyse, ona yüklenileceğini ilan et. Sonra da yasa masa… Esas dava, tasa.

Kanun dediğiniz, yasa dediğiniz, kul yapısı. İhtiyaca göre değişebilir. Daha önce defalarca yapıldığı gibi.

Aynı ülkedeyiz, aynı dili konuşuyoruz güya.

Gerçekteyse fark var. En basiti, biri elma deyince, diğerinin zihninde canlanan elma değil, başka bir nesne.

*

Coğrafyayı kaderle ilişkilendirmek, sıradan bir tespit değil. İklim, siyaset, insanların fizikî yapısı ve dilleri, ister istemez coğrafyadan etkilenir.

Her coğrafyanın yörenin kendine has bir konuşma şekli vardır.

Şiveler, lehçeler, ağızlar birbirine pek benzemez; ağızlar da öyle.

Her ne kadar, şive, lehçe, ağız kavramları birbirine karıştırılsa da, bazen bunlardan biri “dil-lisan” anlamına kullanılsa da bir şekilde anlaşma sağlanır.

*

Doğrusunu görmek için sözlükteki tanımlara bakalım.

Lehçe: Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt. Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar. Lehçelerde, ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçe’nin lehçeleridir.

Şive: Bir dilin izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış koludur. Ayrılıklar, lehçede olduğu kadar değildir. İstanbul’da “gelirim” derken, Türkistan şivesinde “kelür men” denir. Ayrılık yazı diline girmiştir.

Ağız: Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Karadeniz ağzı, Konya ağzı gibi.

*

Ülkeler, bölgeler, şehirler, ilçeler bir yana, köyden köye fark bulunur bazen. (Hatta partiden partiye bile ayrışır.)

Yazarken kurala uygun yazılsa bile, telaffuzda sözler değişir.

Ankaralılar kendi memleketinden bahsederken, ‘Angara’ derler.

Kastamonulular, ‘Gasdamonu’…

Kırşehirliler, ‘Gırşeer’…

Trabzonlular, ‘Drabzon’…

Denizliler, ‘Dengizli’…

İstanbul durur mu, onlar da ‘Istanbul’ derler; i’nin noktasını görmezden gelir, atarlar.

Kayserililer, ‘Gayseri’…

Konyalılar, ‘Gonya’…

Bazı Kütahya köylülerinin, ‘Kütanya’ dediklerini gördük…

Sivaslılar ‘Suvaz’dan vazgeçmez.

Gaziantepliler için, şehrin adı ‘Entep’dir. Gazilik baki.

Tokatlılar ise, ‘Toğat’ der hep. Özellikle kendi aralarında konuşurlarken.

*

Nişantaşı’ndaki dükkânında avize satan bir Tokatlı, avizelerden bahsederken, “Bu yoğuş malı” dediğinde, o sözü duyan müşteri şaşkınlığa düşer, onun neden bahsettiğini anlamakta zorlanır. Düşünür ki “Yoğuşmalı tabiri, kombiler için kullanılır. Avize nasıl yoğuşmalı olabilir? Yoksa bu, aydınlatmada yeni bir teknoloji mi?”

Hâlbuki adamın kastettiği, o avizenin Şişhane yokuşunda bulunan diğer dükkânda yapılmış olmasıdır.

Tokatlı, aslında “Yokuş malı” demektedir.

Umurbeyliler de kendi ilçelerinden bahsederken, ‘Gemlik’ yerine ‘Gemnek’ derler.

“Bu gızılcıkları Gemneğe bazara götürüp satalım da cebimiz iki guruş para görsün.”

*

Trabzon’da bir öğretmen, karnelere not verecektir. Çocukların sınav notlarını hesaplamış, kanaatini kullanmış, bütün notları tespit etmiş. Sıra gelmiş listeyi doldurmaya.

Birine 7 verecek. Yazmış onu. Verilen notun rakamla yazılması yetmiyor, yanına bir de yazı ile yazılacak.

Bizimki tereddüt etmiş. Arkadaşına danışmış.

“Ha bu çocuğa 7 vereceğum.”

“Ver.”

“7’yi yazdum. Yalnız yanına da malûm, yazı ile yazmak gerektur. “Ha bu 7, yazıyla nasi yazılayi? Drabzon’un D’si ile mi, Diyarbakır’ın D’si ile mi?”

Arkadaşı düşünmüş, o da içinden çıkamamış.

“En iyisi, sen git onu müdür yardımcisuna danış.”

Gitmiş müdür yardımcısına, anlatmış durumu. Can alıcı soruyu sormuş.

“Ha bu 7, yazıyla nasi yazılayi? Drabzon’un D’si ile mi, Diyarbakır’ın D’si ile mi?”

Müdür yardımcısı düşünmüş, düşünmüş… Problemi kökten çözecek cevabı vermiş:

“Ver ona sekiz…”

#Türkçe
#Dil