Kötü komşu ev sahibi yapar, kötü müttefik ülkeyi silah sahibi eder.
İstersin vermez, parasını ödersin teslim etmez.
Lütfedip verdiklerine de şart koşar; şurada kullanamazsın, burada kullanamazsın.
Oturup beklersen olmaz.
Ayağa kalkman ve neye ihtiyacın varsa, kendi imkânlarınla karşılaman gerekir.
Şükürler olsun, artık kendi silahlarımızı yapıyoruz.
Tank, top, tüfek, İHA, SİHA, helikopter, gemi ve diğerleri…
*
Sultan Alpaslan’ı düşünelim.
Malazgirt muharebesi için hazırlık yaparken, Bizans’a elçiler göndererek haber salsaydı ve onlardan silah isteseydi, nasıl olurdu?
“Ordumu topladım, hepsini tam anlamıyla silahlandırmak için, sizden şu miktar kılıç ve kalkan, şu miktar mızrak, şu kadar iyi besili at istiyorum. Parasını da peşin gönderiyorum” deseydi…
Ne cevap alırdı?
*
Yahut Sultan Mehmet, henüz Fatih olmadan, Konstantinopolis’i kuşatmak üzereyken, Bizans’tan silah talebinde bulunsaydı…
“Şehrin surları çok güçlü. Eldeki mevcut toplarla, o kalın ve sağlam duvarları yıkmamız mümkün değil. Büyük toplar döktürmek zorundayım. Elinizdeki malzemeleri bana satın. Bedelini hemen Eft Alya ile gönderiyorum, lütfen gecikmeyin” diye mektup yazsaydı…
Olur muydu?
*
Osman Bey ve Orhan Bey’den başlayıp, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman için de, diğer bütün güçlü liderler için de bu şekilde örnek vermek mümkün.
Mustafa Kemal, İngiliz’den, Fransız’dan, Yunan’dan silah ve cephane almaya niyet etseydi diye bir düşünelim.
*
Abartılı bir şaka gibi duruyor.
Şimdiki halimizin ne farkı var?
Düşmandan silah talep edilmez.
Bunun neresi şakaya benziyor?
*
Kâğıt üstünde müttefikimiz görünenlerle savaş içindeyiz.
Savaşın şekli çoktan değişti.
Bir yerde aynı masa etrafında oturuyoruz.
Karşılıklı hal hatır soruyor, gülücükler saçıyoruz.
Yemekler yeniyor, içilecekler içiliyor.
Görüşülecekler görüşülüyor…
Kameralar önünde uzun uzun tokalaşıp muhabirler isterse tekrar ediyor, poz üstüne poz veriyoruz.
Ama öbür yanda askerlerimiz çarpışıyor.
Onlar kendi askerleri yerine, piyonlarını sürüyor karşımıza.
Destekledikleri çapulcuları gönderiyorlar.
Ellerindeki silahlar, cephaneler, hep müttefiklerimizin hediyesi.
Üstlerindeki kıyafetler bile.
Yedikleri içtikleri bile.
Bizim parasıyla istediğimiz silahları vermezken, ülkemizi bölmek için uğraşan o çapulculara bedava veriyorlar.
Tırlar dolusu; üç beş tır değil, binlerce.
*
Böyle bir tabloyu pembe bulutlar içinde göstermek mantıklı olabilir mi?
Görmezden gelmek, akla sığar mı?
Bu işler böyledir deyip sıradan görmek mümkün mü?
Çaresine bakmak zorundaydık.
Kendi yağımızla kavrulmak, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundaydık.
Öyle de yaptık, şükürler olsun.
Düşmandan silah alınmaz, güçlüysen kendin yapacaksın.
Kendin yapıyorsan güçlüsün.
Aksi halde elini açıp beklersin; gelmeyince de ağzını açıp bakarsın.
Emek veren, kafa yoran, alın teri dökenlerin hepsine müteşekkiriz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.