Gazeteci Edip Ali Yavuz, Demirel Herkesi Güldürdü adlı kitabında, beş yıl boyunca adım adım takip ettiği Süleyman Demirel''i anlatıyor. (İmla hatalarına kafayı takmazsanız, çok hoş bir kitap okumuş olursunuz.) Önemli tespitlerde bulunuyor Yavuz...Demirel''in hayatını ve söylediklerini bir bütün olarak ele almak mümkün değildir. Eğer böyle bir genellemeye gidilirse, temel bir yanılgının içine düşmek kaçınılmaz olur. Demirel''in söz ve tavırlarını zaman ve zemine göre değerlendirmek en doğrusudur."Bakın
Gazeteci Edip Ali Yavuz, Demirel Herkesi Güldürdü adlı kitabında, beş yıl boyunca adım adım takip ettiği Süleyman Demirel''i anlatıyor. (İmla hatalarına kafayı takmazsanız, çok hoş bir kitap okumuş olursunuz.) Önemli tespitlerde bulunuyor Yavuz...
Demirel''in hayatını ve söylediklerini bir bütün olarak ele almak mümkün değildir. Eğer böyle bir genellemeye gidilirse, temel bir yanılgının içine düşmek kaçınılmaz olur. Demirel''in söz ve tavırlarını zaman ve zemine göre değerlendirmek en doğrusudur.
"Bakın şu söylediklerime dikkat edin. Şunları şunları yapacağım. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hatta bu söylediklerimin altını çizin ve başbakan olunca bunları bana hatırlatın" diyerek kendinden emin bir tablo çizer.
Yıllar geçer, Demirel başbakan olur. Ziyarete gelenler, ellerinde altını çizdikleri metne bakarken, yapılan icraatların bunun tam tersi olduğunu farkederler. Zor da olsa randevu almayı başarır ve makamına çıkarlar:
"Efendim, Güniz Sokak''ta bize bir takım vaatlerde bulunmuş ve bunların altını çizin, zamanı gelince bunları yapacağım. Yapmazsam bana hatırlatın demiştiniz. Şimdi size bunları hatırlatmaya geldik" derler.
Demirel bu altı çizili satırların kendisine hatırlatılmasından pek memnun olmaz. Daha doğrusu işi bu kadar ciddiye alacaklarını tahmin etmez.
Konuyu hemen toparlayıp konuşmaya başlar:
- O metin yanınızda mı?
- Evet efendim yanımızda.
- Çıkarın o metni ve elinize bir kalem alın. Aldınız mı?
- Aldık efendim.
- Tamam. Altını çizdiğiniz o satırların şimdi de üstüne bir çizgi çekin!
İşte size bir Demirel klasiği. Siz siz olun, Demirel''in yanına geçmişte söylediği sözlerin yazılı olduğu bir metinle gitmeyin! (Demirel Herkesi Güldürdü Birey, 0212.511 33 69)
Pul ve mühür
Birinci satır : PUL KÜLTÜRDÜR,
İkinci satır : BİLGİDİR SEVGİDİR,
Üçüncü satır : SERVETTİR FİLATELİ
Dördüncü satır : ABONESİ OLUN
Postadan gelen zarfın üzerindeki yazı bu şekilde. Kırmızı mürekkepli mühürle vurulmuş.
Önce ifade bozukluğuna dikkatinizi çekelim. Burada ikişer kelimelik dört satırdan oluşan iki cümle var. Birinci cümle "Pul kültürdür, bilgidir, sevgidir, servettir." İkinci cümle ise: "Filateli abonesi olun."
Noktaların hiçbiri konulmadığı için, tek cümle gibi gözüküyor. "Bilgidir"den sonra da virgül ihmal edilmiş.
"Bu kriz ortamında noktaya virgüle kim kulak asar?" derseniz, bu tür mühürlerdeki hataların kriz yokken de vurulduğunu hatırlatmamız gerekir.
İşin daha ilginç tarafı şu: Zarfın üzerinde pul namına bir şey yok. Sadece mühür... Hani pul kültürdü, bilgiydi, sevgiydi, servetti...
Desenize hiç biri kalmadı!..
O sayılanlara ulaşmak için, ille de filateli abonesi olmak mı gerekiyor?
Uzaya gidiş
Nasa, geriye dönmemek üzere uzaya birisini gönderecektir. İlk olarak bir mühendise teklif etmişler. Mühendis "Bana bir milyon dolar verin. Aileme vereyim, hiç değilse onlar rahat etsin" demiş.
Doktora teklif etmişler. Doktor "Bana iki milyon dolar verin. Bir milyon doları tıbbi araştırmalar kurumuna veririm. Bir milyon dolar da aileme bırakırım" demiş.
Politikacıya teklif etmişler. Politikacı yetkililerin kulağıma eğilerek "Bana üç milyon dolar verin. Bir milyon dolarını ben alırım. Bir milyon dolarını size veririm. Mühendisi göndeririz." demiş.
Derviş kararlı ama...
Abartmadan söyleyelim, Kemal Derviş, Cumhurbaşkanı Sezer kadar güven veren ve temiz görünüşlü biri. Kendine güvenen, kararlı, çalışkan ve iyi niyetli...
Amma velakin, bir kova deniz suyunun içine bir bardak temiz su dökmekle, bütün suyu temizlemiş olur muyuz?
Az kalmıştı
Adama sormuşlar: "Hiç âşık oldun mu?" Demiş ki: "Tam âşık oluyordum, babası geldi..."
Savcıya sormuşlar: "Hortumcuyu tutukladınız mı?" Savcı cevaplamış: "Tam tutukluyordum ki, bir telefon geldi..."