Cevabı bilinmeyen soru

Çam sakızı kıvamındaki konu ile başlayalım.

Konumuz CHP.

KK, Mİ’yi GB koltuğuna oturtacakmış ama sonradan vazgeçmiş.

Güven vermediğini tespit etmiş.

İyi etmiş.

Lâkin burada bir soru geliyor hemen akla.

GB koltuğunu Mİ’ye verdiğinde, KK nereye gidecekti?

Boşlukta sallanıp durur bu soru.

BAŞ ÇAŞIT

İnsanlar çeşit çeşit.

Bazıları ise çaşıt.

(Casus, hain, ara bozmak niyetiyle söz taşıyan dedikoducu kimse.)

Kimi insanlar arasındaki ilişkileri bozar, kimi ülkelerin.

Tramp, ikinci gruba girenlerden.

Birbiriyle iyi anlaşan hiçbir iki ülkeye tahammül gösteremezken, sonunda -kaçınılmaz olarak- kendini ve ülkesini zora sokuyor.

Beceriksiz kovboy.

Kötü niyetli sığır çobanı.

İşte bu kısım da yavaş yavaş çoban armağanı kıvamına gelmeye başladı.

*

İran ve Irak da kendi aralarındaki ticarette ABD Doları kullanmaktan vazgeçti.

Bütün dünyada yapılması gereken bu aslında.

Mecburi istikamet.

İki komşu ülke, aralarındaki alışverişte, ne diye on bin kilometreden fazla mesafedeki ülkenin parasına ihtiyaç duysun ki?

En mantıklı olan, ticaret hangi ülkeyle yapılıyorsa, o ülkenin ve/ya kendi ülkemizin parasını kullanmak.

Bu fikrin sahibini biliyorsunuz.

Çekirge, doların çok yükselmesi karşısında bir fikir buldu.

Gidip hocasına danıştı.

“Hocam, dolar bu kadar yükseliyorsa, biz niye dolar basmıyoruz?”

“Evladım, o başka bir ülkenin parası.”

“O halde biz niye kullanıyoruz?”

Hoca bir güldü, bir güldü…

Karnını tuttu gülerken.

Göbekli biri sayılmaz ama güldükçe göbeği zıplıyordu çünkü.

“Yahu Çekirge, bazen bir tuhaf laflar ediyorsun ki… Ne diyeceğime karar vermekte zorlanıyorum.”

“Hocam, sizi güldürdüğüm için çok mutlu oldum ama sizce de çok fazla yükselmedi mi?”

“İstediği kadar yükselsin. Bizi tekrar borç alan ülke haline getirmek isteyenlere karşı blok halinde direneceğiz. Değil başka bir ülkenin parasını, kendi ülkemizin parasını bile keyfimizce basamayız. Karşılığı olması gerekir.”

“Haklısınız da Hocam, ABD de karşılıksız basıyor.”

“Bak işte bunu iyi dedin Çekirge.”

“Hem öyle bir dolar basalım ki, ışığa tutunca içinde Atatürk görünsün.”

“İyice uçtun. Bari Tramp olsun deseydin.”

“Sözü ne yere bağlayacağız Hocam?”

“Para basmak çözüm değil diyelim, bitirelim.”

Düğünde havaya ateş açtı, bir çocuğu vurdu.

Düğünde havaya ateş açıldı, iki kadın vuruldu.

Düğünde havaya ateş edildi, üç kişi vuruldu.

Bazen gelin ya da damat da vuruluyor; vurulanların yarısı ya hastanede ya da yolda ölüyor.

O insanlar “havaya” ateş ediyorsa, ötekiler nasıl vuruluyor?

Uçuyorlar mı? Düğünlerde havada mı dolaşıyorlar?