O demir soğuyacak… Soğusun da, nasıl? Kendi haline bıraksak yeter mi?
Hep beraber üflesek, bir nebze faydası olur mu?
Yoksa soğuk sular mı dökmeli?
Alttaki ateşi tekrar harlatanları ne yapalım?
Ya şarlatanları parlatanları?
*
Demirci dükkânındaki yazı şöyleydi:
“Demir, tava geldi; kömür bitti
Akıl, başa geldi; ömür bitti.”
Yine iyi.
Ömrü biterken bile aklı başına gelmeyenler var.
*
Safranbolu’da görmüştük onu.
Usta, hayat tecrübesini, mesleğiyle bağlantılı olarak, birkaç kelimeyle ortaya sermiş.
İsteyen nasiplensin diye.
Dükkândaki yazının imlâsı yoktu, o kısmı hediyemiz.
Zira ihtiyaç var.
Aksi hâlde tav nedir bilmeyen, tava gelmenin ne olduğunu anlamayanlar, “Demir tavayı kim getirmiş?” gibi sorularla çıkıyor.
*
“Bu aziz millet… Bu necip millet…”
Gibi ifadelerle söze başlayan hatiplerin cümleleri, bazıları için anlamsız.
Hattâ yanlış.
Daha ‘millet’ tarifinde bile anlaşamıyoruz.
Dil birliği desek, farklı dil konuşanları dışlamış oluruz.
Din birliği desek, en hassas tele dokunmuş oluruz ki çıkacak patırtının sınırı bulunmaz.
Kısaca herkesin dini kendine deyip geçmek zorundayız.
Zaten hep öyle bir mecburiyet vardı.
“Senin dinin sana, benim dinim bana.”
*
Onu da geçtik. Sırada ne var?
Ülkü birliği, ideal birliği, hedef birliği?
Geçiniz.
“Ne ülküsü, ne ideali, ne hedefi?” diye itirazlar yükselir.
Daha ilk adımda ayrışma başlayıverir.
Irk konusu zaten hiç mevzu edilemez.
Türk’üm diyen Türk; İngiliz’im diyen, Alman’ım, Yunan’ım, Japon’um vs diyen Türk değil.
O yüzden daha köşesiz tanımlar yapmak gerek.
Hepimiz aynı gemideyiz gibi.
Aynı gemide olanlara millet denilecekse, içeriden geminin gövdesini burguyla delenleri nasıl izah edeceğiz?
Ya trende, otobüste, metroda, metrobüste olanlar; kendi aracıyla gidenler?
Onlar da aynı millet mi?
Gördük, metrobüste millet birbirinin üstünü ıslatıyor.
*
İmamoğlu daha mazbatasını almadan, İstanbul halkının sevinçten uçtuğunu, herkesin birbirine nazik davrandığını söylemişti.
Kuşlar uçuyor, çiçekler açıyordu.
Böcekler, kelebekler durur mu?
Mart bitmiş, Nisan gelmiş, tam bir bahar havası.
Mazbata verildiği gün, gündemi yakından takip eden bir arkadaşımız, metrobüslerdeki durumun nasıl olduğunu sorunca, şöyle cevap yazmıştım:
“Herkes ayakta yolculuk ediyor. Birbirine yer verecekler diye oturan yok. Koltuklar boş.”
*
Kızgın demiri soğutmak için önce millet tarifinde birleşmek gerektiğini düşünüyorduk.
Galiba ondan da vazgeçmemiz gerekiyor.
Geriye ne kaldı?
Kızgın demiri soğutmak, tek tarafın vazifesi değil; her kesimden çaba şart.
Ancak görüyoruz ki demirden daha kızgın olanlar var aramızda.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.