İstanbul’dan Ankara’daki bir arkadaşınıza ulaştırmanız gereken bir dosya var.
İçi önemli evrakla dolu.
Ne yaparsınız?
Kargoya verir, ücretini öder, gönderirsiniz.
Sonra da arkadaşınıza telefonla haber verir, bilgileri de e-posta ile mesaj atarsınız.
Ben de öyle yaptım.
Ankara’daki arkadaşım Yavuz Selim’e kargo ile gönderdiğim dosyayı, ona haber verdim.
“Hangi kargo” diye sorunca, şöyle cevap verdim.
“Arasın da seni çabucak bulsun diye Aras Kargo ile gönderdim.”
*
Birkaç gün içinde dosyanın ulaşacağını, içindeki belgeler sayesinde, onları orada bekleyen işlerin yürüyeceğini ve büyük bir yükten kurtulmuş olacağımı ümit ederken, bir hafta kadar sonra kapı çaldı.
Karşımdaki delikanlı “Kargonuz var” dedi, “Dokuz lira ödemeniz gerekiyor.”
İyi, ödeyelim dedim, on lira uzattım.
“Bozuğunuz yok muydu?” demesin mi? Sanki yüz lira vermişim.
“Tamamdır” derken, baktım ki verdiği kargo, benim gönderdiğim.
Üzerindeki kendi yazım.
*
“Bir yanlışlık var” dedim, “bunu ben göndermiştim.”
“Yok abi” dedi, “İade bu.”
“Allah Allah… Niye iade olsun ki?”
“Valla ben bilmem” dedi, “benim işim, sadece verileni adrese teslim etmek. İsterseniz merkezi arayalım.” Hemen çevirdi numarayı, yok çevirmedi, tuşladı.
“Adreste bulunamamış, o yüzden iade olmuş” açıklamasını yaptı.
Adres, dağın başı değil. Ankara, Gölbaşı.
Başşehrimizin, on dakika mesafesi.
Telefonla Yavuz Selim’i aradım. Yarım saate yakın konuştuk. Olan biteni tek tek anlattı.
Bu bir kargo macerası. Böyle anlatman iyi güzel de, cümle âleme ibret olsun diye yazıp gönder.
Öyle yaptı. Ankara’daki alıcı cephesinde neler yaşanmış, birinci ağızdan görelim.
*
Bir gün sonra telefonuma bir mesaj geldi. “Sayın Müşterimiz, … nolu gönderiniz Mogan Şubemize ulaşmıştır. Kargo, mesai saatlerinde adresinize teslim edilecektir.” diyordu.
Mesajın sonuna da Mogan Şubesi’nin telefonu eklenmişti.
O gün, gün boyu ofisimdeydim. Kargo paketinden bir haber yoktu.
Ertesi gün, mesajın sonundaki telefon numarasını aradım. Cevap veren olmadı…
Sonra aklıma geldikçe, tekrar tekrar aradım.
Maalesef, hiç birinde kimseye ulaşamadım. Unutmadan belirteyim ki, o gün de ofisten hiç ayrılmadım.
Üçüncü gün, bina görevlisini aradım, ona sordum.
Kargodan habersizdi. Tekrar o numarayı çaldırdım. Yine cevap veren olmadı.
*
Bu sefer Aras Kargo’nun “Müşteri Hizmetleri”ni aradım. Durumu anlattım.
Kargo paketi bana getirilmiş, adreste kimse olmadığı için ihbarname bırakılmış.
Ancak, paket adresteymiş. Şubeye gidildiği takdirde paketi alabilirmişiz.
Bir de şubeye “kesin” ulaşabileceğim yeni bir telefon numarası verdi.
O numarayı da defalarca çaldırdım, ama yine şubeden bir yetkiliye ulaşamadım.
*
Saat 17:00’ye geliyordu. Aklıma geldi, işten dönen oğlumu aradım.
Durumu anlattım ve paketi alıp getirmesini söyledim.
On beş dakika sonra oğlum aradı; şubeye gittiğini ancak paketin iade edilmiş olduğunu söyledi. Telefonu konuştuğu yetkiliye vermesini istedim.
Karşımdaki benimle sanki dalga geçiyordu.
Gelmişlermiş, adreste yokmuşuz, ihbarname bırakmışlarmış, dört gün de beklemişlermiş, kimse gelmeyince paketi göndericiye iade etmişlermiş…
*
Her ne kadar, üç gün boyunca adreste bizzat olduğumu, adreste olmama rağmen bana herhangi bir ihbarnamenin de bırakılmadığını, kendilerine telefonla üç gün boyunca ulaşamadığımı ve bugün dört gün değil üçüncü gün olduğunu söylesem dahi, karşımdaki hanımefendi bir “duvar”dan farksızdı…
*
Siz olsaydınız ne yapardınız? İşinizin aksadığına mı yanarsınız, yaşanan tersliklere, aksiliklere mi?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.