Yeni Şafak

Beyhude Ömrüm

21:0024/09/2001, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Şeker

Çukurdaki tarlayı biçiyorduk.Tarla kasabaya giden yolun kıyısında idi. Yoldan geçen davar-mal girmesin diye taşını ayıklayıp bir yığma duvar çekmiştik. Duvarın üzerini zamanla karamuklar, kuşburnular, yaban gülleri sardı. Birkaç bodur meşe, alıç ağaçları, üst başta bir iri ahlat ve rahmetli babamın diktiği o yalnız kavak.Öteki ağaçlar zaten susuz da yetişir ya, bu kavak burada nasıl yeşermişti acaba.Dediklerine göre babam uzun bir zaman tâ aşağıdaki dereden katır sırtında su taşıyıp durmuş.Cenab-ı

Çukurdaki tarlayı biçiyorduk.
Tarla kasabaya giden yolun kıyısında idi. Yoldan geçen davar-mal girmesin diye taşını ayıklayıp bir yığma duvar çekmiştik. Duvarın üzerini zamanla karamuklar, kuşburnular, yaban gülleri sardı. Birkaç bodur meşe, alıç ağaçları, üst başta bir iri ahlat ve rahmetli babamın diktiği o yalnız kavak.
Öteki ağaçlar zaten susuz da yetişir ya, bu kavak burada nasıl yeşermişti acaba.
Dediklerine göre babam uzun bir zaman tâ aşağıdaki dereden katır sırtında su taşıyıp durmuş.
Cenab-ı Hak rahmetini esirgemedi bizden; ekinler iyi, neredeyse bele vuracak.
Güneş tepemize dikilmiş.
Sarısıcak bastırıyor, Temmuz'u Ağustos'a bağlayan günler.
Ev halkına ilaveten komşu kadınlardan birkaçı orak işinde bize yardıma gelmişlerdi. Oğlan yarımşar saat ara ile katırı getiriyor, bağladığım sapları birlikte yüklüyoruz. Katır patika yoldan yokuşa vurduğunda biraz soluklanıp ardısıra bakıyorum.
Oğlan serpilip, gelişti.
Genç irisi maşallah, Allah tuttuğunu altın etsin. Oğlan uşağı köylük yerde evin direği.
Yorulmuşum.
Canım su, yeşil erik, ekşi elma, soğuk ayran... işte böyle şeyler istiyor.
Bir ağaç gölgesi, bir cigara.
Oğlan orta yokuşa vurdu, katırın ardında dolana dolana gidiyor.
Ben de gideyim artık şu ahlatın gölgesine çökeyim biraz.
Tarla kuşları, tilki tavşan, yılan çayan ne varsa canlıdan yana, bir ağaç dibi, bir kaya gölgesi bulup duldaya çekilmişler.
Ağustos böceklerinin cayırtısı sürüyor.
Yürüdüğüm yerde bir iki başak koparıp avucumda ufalıyorum. Daneler kabuktan kurtulup biriktikçe içime bir sevinçtir doluyor. Bir heyecan işte. Yumağa üfürüp sapı-samanı ayırıyorum. İşte bir avuç buğday danesi. Sıcak, dolgun, sarışın.
Eğilip kokluyorum.
Ne var bunda acaba?
İnsanoğlunun kaç bin yıllık dostu herhal.
Toprak bir, buğday iki.
Bir kaçını ağzıma atıp çiğniyorum.
Mübarek nasıl da lezzetli.
Susuza ekiyoruz, tarlalarımız çukur, yamaç, kıraç. Tabi mahsul az çıkıyor. Lâkin iri daneli, görkemli.
Bu yıl da artık Allah'ın izni keremi ile yiyeceğimiz çıktı sayılır.
Şu harmanı bir atlatıversek, yağmurlar gelmeden.
Gidip ahlatın gölgesine çökmeli.
Çöküp bir cigara sarmalı.
İyi çalıştık bugün.
Efendi bu kadın milleti erkekten yavuz, dayanıklı. Şunlara hele! Nasıl da çalışıyorlar. İki büklüm, eğilip kalkarak olgunlaşıp başlarını bükmüş başaklara nasıl da saldırıyorlar. Kapçıklar, başak tozları göz çukurlarında birikiyor, genizlerini yakıyor.
Ahlatın gölgesinde bir yandan tütün sararken bir yandan da köyün evlerine bakıyorum.
Yahu bu köyü buraya kim kurmuş acaba? Dağın başına yani, köy kurulur bir yer değil. Sade havası, bir de Akpınar'ın suyu. Eskiler Mahmut Bey'in mezrası diyorlar. Kimmiş Mahmut Bey bilen yok. Aşağıda dere boyunda çiftlikleri varmış; yazın serin diye bizim köye çıkarmış. Demek ondan kaldı bu işler. Sülalesi, marabası, derken çoğaldı millet, meşeyi söküp tarla açtı, yamaçların taşını ayıklayıp sürdü, yavan ekmek bulgur aşı ile geçinip geldi.
Yoksa güneşte parlayan şu konak misali evler nasıl yapılırdı yani. Tâ nerelerden kereste getirtilip Ermeni ustalara nasıl yaptırılırdı... Demek bir yer mamur olacaksa bir bey eli değmek gerek.
Eh kimse dünyaya kazık çakacak değil. Mahmut Bey'in de saltanatı dağılmış, kendi gitmiş adı kalmış. Bir de bu dağ başında bu güzel evler. Yeni bina yapacak olanlar hep ona özenmiş; kesesine göre benzerini, ufağını, ama güzelini yapmak istemiş.
Bir ara gözüm komşunun küçük oğluna takılıyor.
Gûya boyundan büyük tırmık ile kadınların biçip geçtikleri yerde kalan başakları toplayacaktı.
Tırmığı atmış bir yana, başakları unutmuş.
Elinde bir ince övendire köstebek yuvalarını eşeliyor.
Kara, zayıf, sığırcık cücüğü gibi, bir oğlan. Arada bir ağzının içinde gevelediği türküyü kesip, övendireyi köstebeklerin yığıp kabarttığı toprağa var gücü ile indiriyor. Bu sırada bildiği bütün küfürleri peşpeşe sıralıyordur. Sonra tüm köstebekleri ürkütüp kaçırttığına kanaat getirerek doğruluyor.
O ne!..
Şimdi de kara kargalar, saksağanlar.
Vay gidinin kuşları, görürsünüz siz.
Sağa sola çalınıp bir kucak taş topluyor küçük oğlan.
Bir nara patlatıp Çamlıbel'den inen Köroğlu'nun keleşleri gibi kargalara saldırıyor. Onları bire kadar kırmadıkça bu oğlana rahat yok.
Ulan aferin sana.
Sen şu densiz kargaları tepele, ben de şu cigaramı bitireyim. Az sonra gelir bir su dökersin, abdesti alır, namaza dururuz.
* * * * *
Mustafa Kutlu'nun yeni çıkan "Beyhude Ömrüm" adlı kitabının ilk satırlarını okudunuz.
Uzun Hikaye'den daha uzun bir hikaye bu.
Severek okuyacağınızı düşünüyorum.
Amerika'dan bakınca
Toprağın üzerine bir sopa dikin. O sopanın doğusunda kalanlar doğudadır, batısında kalanlar batıda.
Amerika'dan bakınca, Türkiye'dekilerin hepsi aynı kefede değerlendiriliyor.
Doğudaki doğudadır, ortadoğudaki Ortadoğu'da.
Ali Bulaç'la Ali Kırca arasında fark yoktur.
Abdurrahman Dilipak'la Toktamış Ateş, M. Ertuğrul Yavuz'la Ertuğrul Özkök, Taliban Ahmet'le Tuncay Özkan aynı kategoriye girer Amerika'dan bakınca.
"Hepimiz Arab'ız" diyenler haklı.
İslam'ın ılımlısı olmayacağını düşünenlerle, İslam'ın terörle bağdaşmayacağını ve barış demek olduğunu düşünenler arasında ayrım gözetmeye, ne bombaların düzeneği vardır, ne de Amerikan generallerinin.
Kurtlar da panikte
Şarköy'ün Bulgur Köyü'nde bugüne kadar rastlanmamış bir olay gerçekleşti.
Sıcaklığın 30 derece civarında olduğu şu günlerde, bir kurt sürüsü köye saldırmış. Bir ahırdaki dört koyunu telef edip ikisini de kaçırmışlar ajansın haberine göre.
Demek ki dağdaki kurtlar da perişan.
Demek ki onlar da ekonomik krizin ardından, dünyada bir savaş ihtimali belirdiğini görünce paniğe kapıldı.
SAKIN ŞAŞIRMAYIN
Bir İngiliz gazetesinin haberine göre, Başkan Buş, eskiden Usame'nin kardeşi Selim bin Ladin'le ticaret yapmış. Yakında Usame'nin Başkan Buş'un seçim kampanyası sırasında yüklü bir bağış yaptığını duyarsanız şaşırmayın.
#Amerika
#İslam
#Usame Bin Ladin
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.