Himmet Dayı bir gün takıldı Osman’a. “Bakıyom da hep aynı yerde gılıyon namazını. Dideni çok mu özledin?”
Osman’ın dedesi birkaç ay önce vefat etmişti.
Dedesinin halısında namaz kılardı o gün bugün.
Cevap vermedi Osman. Mahcup oldu, yüzü kızardı. Başını eğdi.
Eğmeseydi, gözlerindeki nemi görecektik.
*
Vefat eden biri, evden alınıp camiye götürülürken, üstüne bir halı örtülürdü.
Defnettikten sonra halıya camide bir yer bulunur, oraya serilirdi.
Oğulları, torunları çoğunlukla orada namaza dururlardı.
Camilerin içi o yüzden rengârenk halılarla kaplı olurdu. İrili ufaklı halılar, bazen üst üste serilirdi.
*
Çizgili, yekpâre halılar sonradan çıktı. Eski halılar toplandı.
Bir kısmı titizlikle depolara kaldırıldı, korumaya alındı.
Bir kısmı müzelerde sergilenmeye başlandı.
Bazılarını da kötü niyetlilerin ‘kaybettiğini’ söylediler o zamanlar.
Ülkenin en tepesindekilerin yeğenleri topladı götürdü, Avrupalar’da sattı diye dedikodular tedavüldeydi.
Bilmem doğru, bilmem yalan.
Vebâli yapanın boynuna.
*
Nasip olursa Ayasofya tekrar ibâdete açılacak…
Gönlümüzden geçen en uygun târih, elbette 15 Temmuz.
Henüz karar alınmamış yahut verilmemiş olsa da halı siparişinden söz ediliyordu geçenlerde.
Ölçüsü alınmış dediler. Bu da kesin bilgi olmayabilir. Yaymaya gerek yok.
Üstlerine vazifeymiş gibi, Avrupalısından Amerikalısına, Rusundan Yunanına hepsinin pek ilgilendiği Ayasofya bizim için de özel bir anlam ve öneme sahip.
Dolayısıyla Ayasofya’nın halıları diğer camilerden farklı olmalı.
Evvelce camilerden toplanıp kaldırılan, her biri nadide sanat eseri olan çok değerli halılar, muhafaza edildikleri yerlerden getirilip serilmeli.
(Yayacaksak, bunu yayalım.)
Cümle âlem görsün, kıymetli halılarımız depolarda beklemesin.
Ayasofya’nın ardından diğer büyük camilerde de aynı şekilde târihî halılar kullanılsa çok şık olur.
Bilhassa sultanlara ait camilerde.
*
Halı deyince, bu güzelliği dünyaya Türklerin armağan ettiğini bilen kaç kişi kaldı?
Bir sen, bir ben, bir de bizim oğlanla bizim kız.
Diğerleri, dünyada ilk halının nerede dokunduğunu hatırlamaz.
Zira hatırlamak için unutmak gerekir. Unutmak için bilmek. Bilmek için öğrenmek.
Bugün dünya edebiyatında ve filmlerde halı söz konusu olduğu zaman, Türk’ün adı geçmemesinin ardında bir kasıt aramak, çok mu komploculuk sayılır?
*
Geçmiş asırlarda Osmanlı topraklarına gezmeye gelenlere halı hediye edilirdi.
Eski zamanlarda turizm diye bir olgu yoktu.
Yalnızca seyyahlar ve bazı meraklı zenginler başka ülkeleri gezip dolaşırdı.
Onlar memleketlerine döndüğünde, çoğunlukla o halı ile birlikte poz verir, bir tablosunu yaptırırlardı.
Bu tarz resimler o kadar çoktur ki dedi halı meraklısı aziz arkadaşım Şaban Abak, yüzlercesinden hatta binlercesinden bahsetmek mümkün.
Bir de sultanların özel olarak dokutup kendi adını taşıyan camilere hediye ettiği halılar var ki… Her biri şaheser.
*
Neyse, söz uzadı, toparlayalım.
Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Başta sözünü ettiğim Osman’ın dedesinin halısı acaba nerededir?
Kim almış, nereye götürmüş, nereye sermiştir?
Mâlûm, halı bozulan çürüyen bir şey değil, asırlarca yaşar.
*
Artık kimse mevta üzerine halı örtmüyor.
Bir gelenek kayboldu.
Zira halının gideceği yer kalmadı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.