Yurt dışındayken başınız derde girerse, herhangi bir problemle karşılaşırsanız, çözmekte zorlandığınız bir sıkıntı yaşarsanız, koşa koşa ülkenizin konsolosluğuna gidersiniz.
Mutlaka büyük bir problem olması gerekmez.
Sıradan işlemler için de çözüm noktası konsolosluktur.
Pasaport kaybetme, evlilik işlemleri, herhangi bir belgenin onaylanması gibi.
*
Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı, ülkesinin İstanbul konsolosluğuna gitti geçen hafta.
İçinde bulunduğu durum, hayatî bir mesele değildi.
Sadece evlilik işlemleri için bir belge alacaktı.
Ancak, ortada hayatî bir mesele vardı.
Kendi hayatı tehlikede olabilirdi.
Bunun farkındaydı ve o yüzden nişanlısına telefonla bilgi verdi.
Başına bir iş gelebileceğini, birkaç saat içinde haber alamazsa, yetkililere haber vermesini istedi.
Olağan dışı bir durum.
*
İnsan, normal şartlarda, kendi ülkesinin toprağı sayılan konsolosluğuna giderken, güven duyar.
Normal şartlarda.
Burada kendi normlarını kafasına göre tayin eden bir anlayış söz konusu olduğu için, normalin başına ne zaman ‘a’ geliyor da anormal oluyor ve ne zaman kayboluyor anlamak zor.
Adam konsolosluktan içeri giriyor ve bir anda buharlaşıyor.
Günlerdir kayıp.
Herhangi bir haber de yok.
Ya içeridedir, ya gizlice kaçırılmıştır.
Üçüncü ihtimal ise öldürülmüş olması.
O durumda da elbette ortada bir ceset olması gerekir.
Tam Komiser Kolombo’ya göre bir durum.
*
Ankara’daysa Suudi Büyükelçi, Dışişleri’ne çağrıldı.
Ülkesindeki yöneticilerin soruşturma sırasında işbirliği izni vereceklerini bildirdiği hatırlatıldı.
Büyükelçi ise, bir danışayım dedi çıktı.
*
Aynı günlerde İnterpol Başkanı kendi ülkesinde kayboldu.
Ming Hongvei, 25 Eylül’de Fransa’dan Çin’e gitmişti.
Günlerce haber alınamadı.
Nihayet ortaya çıktı ki rüşvet almaktan soruşturma başlatılmış, gözaltına alınmış.
İddialar üzerine İnterpol’deki görevinden istifa etti.
*
Belki Cemal Kaşıkçı da ortaya çıkar.
Derler ki bir soru sormuştuk, günlerdir cevabını düşünüyordu.
Malûm, bu adam muhalif olduğu için, soru biraz zordu.
Sonunda cevabı hatırladı.
İşte burada. Alın, sizin olsun.
*
Olur mu olur…
Sıradan bir ülke konsolosluğundan söz etmiyoruz ki…
Orada yirmi küsur sene görev yapan ve zamanı geldiğinde emekliliğini isteyen çalışanlarına kapıyı gösteren, o kişilerin konsoloslukta çalıştığını inkâr eden ve tek kuruş ödeme yapmayan bir ‘yer’den bahsediyoruz.
Orada yirmi küsur sene çalışanlardan birini yakından tanıyorum.
Şimdi anlıyoruz ki onlar yine ucuz atlatmışlar.
İşleri halletmek, makul bir çözüm yolu bulmak için birkaç defa görüşmeye gittiklerini tahmin etmek zor değil.
O gidişlerinden birinde, gazeteci Cemal Kaşıkçı gibi ortadan kaybolabilirlerdi.
Allah korumuş.
Bu arada, hepimiz, sakız gibi kaybolan adamlarla meşgulken, hafta sonu Bosna Hersek’te seçimler yapıldı.
Devlet Başkanlığı Konseyi’nin yeni üyeleri belli oldu. Malûm, orada üçlü yönetim sistemi mevcut.
Boşnak üye: Şefik Caferoviç (SDA), Hırvat üye: Jelyko Komşiç (DF), Sırp üye: Milorad Dodik (SNSD)
Seçimin galibi, rahmetli Aliya’nın partisi SDA. Oy oranı yüzde 38,3 iken, en yakın rakibi SDP’nin oranı 16,3.
Orada yaşayan arkadaşlara sonuçları nasıl değerlendirdiklerini sordum.
Dediler ki “Federasyonda ABD ve AB kaybetti, Türkiye kazandı… Sırp bölgesinde ise Putin kaybetti, ABD ve AB kazandı.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.