Yarın AK Parti’mizin genel merkez yönetiminin belirleneceği olağanüstü kongresi var. Ankara’da genel merkeze yakınlığıyla bilinen kimi gazeteci-siyasetçi arkadaşlarımızın kongreye dair yazılarını ve yorumlarını okuduğumda üzülmedim dersem yalan olur. Güya kongrede MKYK ve MYK listelerinde kayda değer bir değişim olmayacakmış! Madem öyle niye vaktinde değil de olağanüstü kongre? Bir başka deyişle, AK Parti’nin tepe yönetiminde köklü bir değişim olmayacaksa olağanüstü kongreye gitmek niye? Umarım
Yarın AK Parti’mizin genel merkez yönetiminin belirleneceği olağanüstü kongresi var.
Ankara’da genel merkeze yakınlığıyla bilinen kimi gazeteci-siyasetçi arkadaşlarımızın kongreye dair yazılarını ve yorumlarını okuduğumda üzülmedim dersem yalan olur.
Güya kongrede MKYK ve MYK listelerinde kayda değer bir değişim olmayacakmış!
Madem öyle niye vaktinde değil de olağanüstü kongre?
Bir başka deyişle, AK Parti’nin tepe yönetiminde köklü bir değişim olmayacaksa olağanüstü kongreye gitmek niye?
Umarım o yazılanlar doğru çıkmaz.
*
Milletin ve AK Parti tabanının beklediği şey, köklü bir değişimdir.
Hükümetteki köklü değişimin millette nasıl bir karşılık bulduğu biliniyor. Şimdi aynı şey parti üst yönetimi için de bekleniyor.
Başka türlüsü olursa milletin ve dahi AK Parti sosyolojisinin beklentilerine karşılık verilmemiş olur.
Hükümet değişiminin oluşturduğu yeni heyecan dalgası parti yönetimindeki değişimle taçlandırılırsa, bu yeni heyecan AK Parti’yi yerel seçimde güçlü bir umuda dönüştürür.
Tabii ki tecrübe önemli. Ama tecrübe statükonun kendisine dönüşürse oligarşik bir yapı kaçınılmaz hale gelebilir. Siyasal oligarkların oluşmamasını temin edecek bir yapılanma, olmazsa olmaz bir öneme sahip. O yüzden siyasal bir kast sisteminin oluşmaması için yeni siyasal aktörlerin, millette ve AK Parti sosyolojisinde karşılığı olan aktörlerin ön plana çıkartılması elzem. Şayet bu yapılmazsa tecrübenin yeniyi boğması, başka bir tabirle, siyasal kast düzeninin değişimin-yenilenmenin önünü kesmesi kaçınılmaz hale gelir.
*
Güçlü isimlerle çalışmak şart.
Toplumda karşılığı olan isimleri ön plana çıkartmak şart.
Söyleyecek sözü olan ve AK Parti politikalarının belirlenmesi sürecine aklıyla ve yüreğiyle katkı sağlayacak isimlerle çalışmak şart.
Güçsüz insanlar partiyi de güçsüzleştirirler.
Eleştirel akıl yerini her koşulda onaylayıcı akla bırakırsa AK Parti’nin milletle olan bağı da çözülür.
Siyasette bir yere gelmek için koşulsuz onaylayıcı ve yaltaklanmacı anlayışı yeğ tutan isimleri bu süreçte kapının dışında tutmak şart.
*
Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek aktörlere ihtiyaç var.
Güçlü kişiliği olan, birikimi ve temsil yeteneğiyle göz dolduran, eleştirel aklıyla parti politikalarının belirlenmesine katkı sağlayan bir kadro hareketine ihtiyaç var.
Güçlü Türkiye için güçlü AK Parti kadrolarına ihtiyaç var.
Onun bunun eteğine tutunarak bir yere gelme hesabı yapanlarla güçlü bir Türkiye inşa edilemez.
Hesabî olanlarla değil hasbî olanlarla yol yürümek şart.
Hasbî olanlar kendi şahsî geleceklerini düşünmedikleri için parti içi platformlarda partisi için gerekli her türlü eleştiriyi yapmaktan kaçınmazlar. Varsa gördüğü bir yanlışa itiraz ederler. Doğrusunu kendince gösterirler. Cesur olurlar. Ama partisine ve davasına da dışarıda aslanlar gibi sahip çıkarlar. Belirlenen parti politikalarını yüreklice sahiplenirler. İhanet etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.
*
Kibri ortadan kaldırmak için kadroların belirlenmesi sürecinde seçici olmak şart.
O yüzden daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, güç tekelinin oluşmasına zinhar geçit vermemek lazım.
Gücü bir tek insanda toplarsanız o insanı kibre doğru itmiş olursunuz.
Sonrasında kibirden şikâyet etmeniz ne anlamlı olur ne de etkili olur.
Kibre yol açacak yapılanmalardan evvela kaçınmak lazım.
Yani kibre götürecek yolları kapamak şart.
Sözgelimi, ilinde milletvekili olan birini aynı zamanda partinin en yetkili ve etkili yöneticisi konumuna getirirseniz, güç tekelleşmesine yol açmış olursunuz.
Milletvekilliği zaten bir güçtür. Bir de ona genel merkez yöneticiliği gücü verirseniz o vakit kibre dönüşme ihtimali çok yüksek bir sürece de kapı aralamış olursunuz.
Milletvekillerini Meclis çalışmalarıyla ve seçim bölgeleriyle sınırlı tutan bir yapılanma, en doğru ve en işlevsel yapılanmadır.
Gücü güçle dengelemek en doğru yöntemdir.
Gücü dağıtmak, gücün terbiyesi için en gerekli yoldur.
Sonuçta insanız hepimiz. Aşırı güç ve yetki, diğer bir tabirle, kontrolsüz güç bizi kontrolden çıkartabilir.
Belirli bir makama geldikten sonra bazılarının ne oldum delisine dönüşmelerinin sebebi de budur.
*
Biliyorum yarınki kongrede bu dediğim harfiyen gerçekleşmeyecek. Yani milletvekillerini sadece yasama organındaki ve seçim bölgesindeki görevle sınırlı tutacak bir yapılanma köklü bir biçimde gerçekleşmeyecek. Ama tahminim o ki bu dediğim sisteme kademeli bir biçimde tedricen geçilecek. Öyle tahmin ediyorum ki MKYK listesine milletvekillerinden alınacakların sayısı bu kez oldukça sınırlı olacak. Umarım ve dilerim bu sınır çok dar olur. Ve sonraki süreçte de tamamen yasama organındakiler ile parti yöneticilerinin birbirinden ayrı olduğu daha sağlıklı ve verimli bir teşkilat yapılanmasında karar kılınır.
Yarınki olağanüstü kongrede köklü bir değişim olur mu?
Hükümetteki köklü değişimin yol açtığı heyecanın farkında olan Reis’in aynı heyecanı partide gerçekleştireceğini varsayıyorum…
Bu olağanüstü kongre topyekûn bir değişim ve tasfiye kongresi olmayacak elbet; ama köklü bir değişimin ve yenilenmenin kongresi olacak gibi görünüyor.
Umarım yanılmam.
Ve dilerim MKYK ve MYK’da çok az bir değişiklik yapılarak yola devam edilecek öngörüsünde bulunan o arkadaşlarımız haklı çıkmazlar.
Şimdiden hayırlı olsun diyorum.