Ali Babacan’ın AK Parti’nin içine Kürtler üzerinden yaptığı hamle, ziyadesiyle kurnazcaydı. Bir tür siyasi tuzaktı gündeme taşıdıkları.
Babacan’ın hesabı şuydu: MHP gündeme taşıdığı bu konular dolayısıyla sert tepki gösterecek, AK Parti de MHP’nin tepkisinden sonra suskun kalmayı tercih edecek, bu durumda kendisi kalkıp “Gördünüz mü AK Parti’de Kürt temsiline yer yok, Kürtlerin talepleri konusunda artık kulaklarını kapatmış, Kürtlerin dilleriyle ilgili taleplerini dahi bölücülük olarak gören bir ittifakın parçası AK Parti var!” diyecek. Böylelikle seçim sürecinde Kürtlere yönelik propagandasını AK Parti karşıtlığı üzerinden bu eksende sürdürecek.
Babacan’ın partisinin kuruluşundan itibaren Kürtlere yönelmesi ve bu çerçevede HDP ile yakın diyaloglar geliştirmesi önemle not edilmelidir. HDP’ye geçen seçimde oy veren veya şimdilerde kararsız duran Kürt seçmenlerin Reis’e tekrar yönelmeleri halinde ilk turda kaybedeceklerini bildikleri için Kürtlerin hassasiyetlerine oynuyorlar. Türklük üzerinden hala Kürt varlığının ve kimliğinin ötelendiği, inkâr edildiği algısını oluşturmaya çalışıyorlar.
İki ayaklı bir taktik oyundur bu. Birincisi, Reis’e destek veren Kürtleri Reis’ten uzaklaştırmak. İkincisi, Reis’e tekrar yönelebilecek Kürt seçmen desteğinin önünü kesmek.
AK Parti’nin siyasi aklı, bu tuzağı boşa çıkaracak söylem üstünlüğüne ziyadesiyle sahip elbette. Çünkü AK Parti sadece Türklerin değil Kürtlerin de partisidir.
Reis’in söylem üstünlüğü, sadece ilkesel anlamda değil, pratikte de kendini göstermiş bir üstünlüktür. Reis’in esas aldığı akide, herkesi Âdem’in çocukları olarak, Âdem’i de topraktan bilen, üstünlüğü ise şu veya bu ırka mensubiyette değil takvada gören, dolayısıyla farklı ırklara, dillere ve renklere mensup olanları takvanın dışında bir tarağın dişleri gibi eşit statüde kabul eden anlayışa dayanıyor. Uygulamada da Reis’in eline su dökecek bir başka lider yok. Ret, inkar, asimilasyon ve baskı politikalarını cesaretle sonlandıran, Kürtçeyi tıpkı Türkçe gibi kendinden bilip kamusal alana TRT KÜRDİ üzerinden dahil eden Reis’in Kürt kardeşleri konusundaki hassasiyetini test etmek kimsenin haddine değildir. Türkiye Kürtleri asla Reis’in kendileri için yaptıklarını unutmazlar. Kürtler zinhar nankör değildirler. Kürtler gerçekte kimin kendilerinin gerçek dostu olduğunu, kimlerin de kendilerini siyaseten istismar ettiklerini çok iyi bilirler.
Keşke AK Parti dışından Babacan’a verilen kimi cevaplar, bu oyun planını ve siyasi tuzağı bozacak içerikte olsaydı. Babacan’ın arayıp da bulamayacağı fırsatı ona sunmak, üstelik bunu Kürtleri ve Kürtçeyi yanlış anlaşılmaya müsait sorunlu ifadelerin muhatabı kılarak yapmak yanlıştı. O eski Türkiye’nin tehlikeli ve zararlı Türklük-Kürtlük tartışmalarına kapı aralayacak nitelikteki söylemleri çağrıştıran bir cevabi dile keşke tevessül edilmeseydi. O yüzden diyorum ki devletimizin bekası ve milletimizin birliği açısından henüz vakit varken bu tartışmanın mecrasını değiştirmekte yarar vardır. Aksi takdirde bu ülkenin birliğinin teminatı olan Kürtler üzerinden bölücü-çatışmacı senaryolar üreten odakların değirmenine bilmeden su taşınmış olur.
“Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz” söyleminin yeni dönemde çok iyi anlatılması bu yüzden olmazsa olmaz öneme sahiptir.
Türk-Kürt kardeşliğini örseleyecek sözlerden kaçınmak, bu ülkenin birliğinden yana olanların öncelikle boyunlarının borcudur.
Bu süreçte Türkiye Kürtlerinin sesi olalım ve birlikten yana olan yeni bir Kürt temsilini inşa edelim diye kurduğumuz Demokrasi ve Birlik Derneği’nin (DEMBİR-DER) çabalarının özellikle bu merkezde olması, kendi ülkemize duyduğumuz derin aidiyet ve sadakat duygusuyla alakalıdır. O yüzden birazdan söyleyeceklerimizin kardeşane ve dostane nitelikte bir uyarı olduğunun bilinmesini isteriz.
Bu bahiste etnik anlamda “Türk egemenliği” gibi bir kavram üzerinden konuşmak ziyadesiyle sorunludur.
Eleştirinin mantığı “Bin yıldır Türk’e ait olan egemenliği başka unsurlarla paylaşmaya cüret ediyor.” türünden bir anlayış üzerine ikame edildiğinde, Kürtler “başka unsurlar” kategorisine alınıp dışlanmış olmuyor mu? Bu cümledeki “Türk”ün etnik topluluk adı olduğu o kadar açık ki tevile bile imkân yok. Etnik bir topluluk olarak Türk’ün egemenlik hakkının başka unsurlarla paylaşılamayacağı vurgusu ise, sadece Kürtlerin değil, başkaca unsurların da bu ülkede egemenlik hakkına sahip olmadığı/olamayacağı sonucunu doğurur ki bu durumda ortaya çıkacak tartışmalar ülkemizin ve milletimizin birliğine zarar verir.
Egemenlik hakkı, Türk milletine aittir. Türk milleti, sadece etnik anlamda Türklerden müteşekkil bir bütünün adı değildir. Türk milleti deyiminin bu tarz bir etnikçiliğe dayandırılması, egemenlik hakkının bu anlamda Türk olmayan sair unsurlara ait olamayacağının ve başka unsurların da Türk’ün egemenlik hakkını tanımak zorunda olduğunun hatırlatılması, farklılıkları bir arada tutmayı amaçlayan kültürel kapsayıcı bir anlayışı örseler. Millet tasavvurumuzu ve egemenlik anlayışımızı etnik bir toplulukla sınırlarsak, bizi büyük kılan birlikçi anlayışımızı özünden tahrip etmiş oluruz.
Biz demokrasi yüzyılında yaşıyoruz. Dolayısıyla millet tarifimizi ve egemenlik anlayışımızı herkesi kendinden bilen ve herkesi kendi eşiti olarak gören bir anlayışın üzerine oturtmak zorundayız. Aksi takdirde bölünmeyi engelleyelim derken, bölmek isteyenlerin eline koz vermiş oluruz ki bunun vebali büyük olur.
Türkiye sadece etnik anlamda Türk olanların yurdu değildir. Türk milleti de sadece Türklerden oluşan bir millet değildir. Türk milleti, Türklerle birlikte bu ülkede yaşayan başka unsurlardan da müteşekkil anlamlı bir bütünün adıdır. Bu anlamda egemenlik hakkı, bu bütünü oluşturan herkesin, yani Türk milletinin hakkıdır. Türk milletini oluşturan unsurların cümlesi birbirinin eşitidir. Birinin diğerinden üstünlüğü veya imtiyazı yoktur.
Türk Kürdün kardeşidir. Kürt ise Türk’ün. Türk’ün Kürt’ten, Kürt’ün Türk’ten üstünlüğü yoktur. Kim ki üstünlüğü ırksal aidiyette ararsa onu kendimizden bilmeyiz. Kürdü Türk’ten üstün gören Kürtçülüğü de, Türk’ü Kürt’ten üstün gören Türkçülüğü de akidemize ters bulur reddederiz. Bizim akidemize göre, Türk ile Kürt birbirinin eşitidir. Birbirinden kopmaz bir bütünün adıdır. Başka bir statü tanımlaması, bütünlüğümüz için tehdit oluşturur. Türk’ün Türkçesini biz Kürtler sadece resmiyetin dili olarak görmeyiz; akidevi bilincimiz gereği kendi dilimiz olarak görür baş tacı ederiz. Bir Türk’ün de biz Kürt kardeşlerinin dili olan Kürtçeyi öyle gördüğüne inanırız. Gayrısı ayrılığı getirir. Ayrılıkçılık düşüncesi de hem akidemize terstir hem de cümlemize ziyandır.
O yüzden bu bahiste “ Türkçe ile birlikte Kürtçenin eşit statüde yer alacağı iddiası”na keşke, “Cumhuriyet Türkiye’sinde Türkçeyle eşit statüde mahalli dil, hangi cesaretle gündeme getiriliyor.(..) İlk Osmanlı Anayasası’nda bile Türkçe yegâne resmi dil iken; ayrılıkçıların, etnik toplulukların dillerini aynı statüye getirme gayreti neyin ifadesidir” türünden sorunlu bir dil üzerinden cevap verilmeseydi diyorum.
Şimdi biz Kürtler adına soruyorum: Bu dil neyin nesidir? Bu lafları duyan bir Kürt’ün yerine koyun kendinizi, ne hisseder ne düşünürsünüz? Kürt kardeşinizin dili hakkında konuşurken sahiplenici bir dil kullanmanız gerekmez mi?
Kürtler tıpkı Türkler gibi kendi dilleri ve kültürleri olan bir toplulukturlar. Bin yıllarca Türk kardeşlerinin kendilerine ve akidelerine bayraktarlık yapmasından onur duymuş bir toplulukturlar. Türkleri kendilerinden bilirler. Baş tacı olarak kabul ederler. Onların dilini de kendi dilleriyle eşit statüde görürler. Kürt, Türk’ün kardeşidir ama ırken Türk değildir. Kürt Kürt’tür, Türk ise Türk. Akidelerinden dolayı aynı millete mensup olmaları Kürt’ün Türk olduğu anlamına gelmez. Türk’ün Türkçesi Ural-Altay dil ailesine mensuptur, Kürdün Kürtçesi de Hint-Avrupa dil grubuna… Kürtçe, mahalli bir dil değildir; tıpkı Türkçe gibi milyonlarca insanın kullandığı saygın bir müstakil dildir.
“Ayrılıkçıların, etnik toplulukların dili” ne demek? Kimdir bu ayrılıkçılar? Kürtçenin konuşulduğu bir yerde “ayrılıkçılar” tabirinin kullanılmasının anlamı nedir?
Herkes bilsin ki biz Kürtler ayrılıkçı-bölücü değiliz. Kategorik olarak ayrılıkçılık denildiğinde akla Kürtlerin gelmesi, tam da Kürtler üzerinden ayrılıkçı-bölücü emellerini gerçekleştirmek isteyenlerin oyununa gelmek anlamına gelir. O yüzden Kürtler ve dili hakkında konuşurken bin kez daha akidemize uygun özenli bir dil kullanılması gerektiğini hatırlatmama bilmem gerek var mı?
Bu sözlerin sahibinin iyi niyetinden kuşku duymuyorum. Kürtlere gayrı gözüyle baktığı kanaatinde de değilim. Ayrılıkçılardan kastının da PKK-HDP canibi olduğunu tahmin etmek zor değil. Lakin dışarıdan bakıldığında aktardığım sözlerin tashihe muhtaç olduğunu, en fenası da, Kürtleri yanına çekmek isteyen ayrılıkçıların işine yaradığını görmek gerekir.
Açıkça belirtiyorum işte: Biz Kürtler için Kürtçe ne ise Türkçe de odur. Her ikisi de bizim dilimizdir. Resmi dilimizin tekliğine itirazımız yok ama Kürtçemizden bilinmeyen dil veya mahalli dil olarak bahsedilmesi bizi ziyadesiyle üzer. Kürtçe ile Türkçe aynı değerde iki dilimizdir. Türkçe’nin resmi dilimiz olması, Kürtçemizin resmiyetin dışına itilmesi anlamına gelmez. Kürtçemizin tıpkı Türkçemiz gibi öğretilmesi ve devlet katında muteber dil olarak görülmesi, birliğimiz adına hayati önem taşımaktadır. Bugün Türkçe ile Kürtçe çok şükür devletimiz katında yan yana duran iki muteber dildir. Eski Türkiye anayasasından ve kanunlarından kaynaklanan kimi sorunlu ifadelerin düzeltilmesi inşallah yeni anayasayla mümkün hale gelecektir.
Ezcümle: Türkiye Kürtlerini Reis’in ve Cumhur ittifakının başını çeken AK Parti’nin karşısına dikip Reis’e ve Cumhur İttifakına kaybettirmeyi amaçlayan hamlelere karşı, “Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz!” anlayışıyla karşı çıkmak gerekir. Babacan gibilerin bizi çekmeye çalıştığı tuzağa düşersek, sadece kendimize değil, ülkemize de yazık etmiş oluruz.
Gelin bu oyunu bozacak dili birlikte kuşanalım. Türkiye yüzyılını birlikte bu öğreti temelinde demokrasimizi ve birliğimizi derinleştirerek inşa edelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.