Türk-Kürt ittifakı tarihsel derinliğe sahip köklü bir ittifaktır.
Gücünü din kardeşliğinden alır.
Bu ittifakı günümüze taşımak için kurduğumuz Demokrasi ve Birlik Derneği’nin (DEMBİR-DER) medya tanıtım toplantısında yaptığım konuşmanın girişinde şunu demiştim:
Biz Kürt’üz biz Türk’üz,
Hem Kürt’üz hem Türk’üz
Biriz biz, kardeşiz biz,
Dilimiz ayrı. Kıblemiz bir bizim!
Bunun önemini çok iyi kavramak lazım.
PKK ile başlayan süreç devam ediyor.
Etnik inkardan kaynaklanan “Kürt sorunu” yok artık. Lakin Kürtlerin sorunu var.
Onları da çözerek çok daha güçlü hale gelebiliriz.
Hala Kürtler üzerinden fitne ateşini harlamak isteyenler var.
PKK/HDP bu oyunun silahlı/siyasi figüranı.
Bu oyunu derin bir ferasetle ve kazanımcı bir akılla çözmezse o birilerinin değirmenine su taşımış olur.
Ne yazık ki Kürt denilince hala aklına bozguncu gelen birileri de yok değil.
Türklük adına Kürtlere gayrı nazarıyla bakan, onları PKK’lı-bölücü gibi gören azınlıkçı bir zümre yok değil.
Kürtlerin kazanımlarını veya hak taleplerini ülkenin beka sorunu olarak gören azınlıkçı ırkçı bir zümre ile Kürtleri sadece PKK/HDP üzerinden okuyan, dahası Kürtleri PKK’lı/HDP’li olduğunda makbul görüp seven ihanetçi kesimler de yok değil.
Her iki kesim birbirinin değirmenine su taşıyor.
HDP’nin sosyolojik desteğinin azalmamasında bu her iki kesimin bakış açıları besleyici-destekleyici nitelikte.
Kürtler sadece PKK’dan ibaret değil.
Milyonlarca Kürt PKK/HDP’nin ideolojisine de yöntemine de karşı.
Ama öte yandaki dışlayıcı nazarlar onları adeta HDP’nin kucağına itiyor.
İki kez Kürt dediğinizde “Ne gerek var Kürt demeye, hepimiz Müslümanız, kardeşiz!” sözleri ne kadar iyi niyetli olursa olsun PKK/HDP canibinin değirmenine su taşıyor.
Sabahtan akşama başka ırkların adlarını veya o adla anılan devletlerini adeta kendilerinden geçerek ananların nedense “Kürt” veya “Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi” lafzı geçince hemen akıllarına Müslümanlık üzerinden bölücülüğü-bozgunculuğu getiriyor olmaları, kendi devletlerine sadakatle bağlı Türkiye Kürtlerini derinden yaralıyor.
Ve ne yazıktır ki onları PKK/HDP gibi bölücü-bozguncu örgütlerin istismarcı politikalarına açık hale getiriyor.
“Hadi biz terör örgütü olduğumuz için bize karşılar. Peki sizin varlığınızı niye kabul etmiyorlar? Üstelik onlarla bir olup bize karşı savaştığınız halde bakınız sizin de varlığınızı tanımıyorlar. Çünkü onlar Kürt düşmanıdırlar” yollu PKK/HDP propagandaları haliyle etkili olabiliyor.
Çok yazık, çok üzülüyorum.
Kürtlere yönelik etnik inkarı ve asimilasyonu sonlandıran ve Kürt halkı üzerindeki cebri devlet politikalarını tarihe uğurlayan AK Parti’nin kazanımcı siyasetinin bir parçası olarak geliştirdiği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’yle ilişkilerin darbelenmek istendiğini görmek ziyadesiyle üzüyor beni.
Irak Kürtleriyle tarihsel-dinsel kardeşliğe dayalı ittifakın günümüze taşınmasıyla elde edilen kazanımın bir kaç sözle berhava edilmek istenmesi beni derinden düşündürüyor.
Kimin aklına hizmettir bu?
Suriye’nin kuzeyindeki PKK hakimiyetindeki alanlara askeri operasyonun yapılmak istendiği bir dönemde PKK ile mücadelede nasıl Türkiye’nin yanında yer aldığını bildiğimiz Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin ırkçı bir nefret diliyle düşmanlaştırılması kime hizmet anlamına gelir, takdirini size bırakıyorum.
Irak’taki Federe Kürt yapısını “gayrı meşru” ve “işgalci” ilan etmek nasıl bir bilincin veya aklın ürünü olabilir?
Irak Anayasası’na göre kurulmuş, BM nezdinde varlığı tanınmış ve ülkemizin de çok yakın ve derinden ilişkili olduğu Kürt Bölgesel Yönetimi’ni düşmanlaştırıcı bu nefret dili, terörle mücadelemize vereceği zararın yanısıra Türk-Kürt kardeşliğini de derinden darbeleyen bir aklın ürünüdür.
Bu ırkçı nefret dilinin PKK’nın tam da arayıp da bulamadığı bir şey olduğunu bilmeyenler bize milliyetçilik taslamasınlar.
Çok yazık, çok!
Osman Sınav’ın “Yalnız Kurt” dizisinin geçen haftaki bölümünde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve o yönetimin şahsında Irak Kürt’lerine yönelik düşmanlık sınırlarını bile aşan nefret diline yaslanan diyalogların gösterime sokulması, eminim ki en fazla PKK’yı ve PKK’nın iplerini elinde tutan o malum güçleri sevindirmiştir.
FETÖ ile mücadeleyi çok iyi anlatan bir dizi olarak önemseyerek izlediğim o dizinin içine o sahneleri ve diyalogları niye yerleştirme gereği duyduklarını elbette bilemem.
Ama bildiğim o ki misyonumuza ve duruşumuza zarar verdiler.
Ayda bir neredeyse o yönetimin seçilmiş başkanı Neçirvan Barzani’yi ağırlayan Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan’ın Türk-Kürt kardeşliğine yaslanan ve herkese kazandıran köklü dış politikasına darbe vurdular.
Bir bütün olarak Türkiye Kürtlerini de bir kez daha PKK/HDP’nin istismar alanı içine ittiler.
Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile müttefik olan PKK karşıtı Kürtleri de gücendirdiler.
PKK/HDP canibine nefes aldırdılar.
Diyeceksiniz ki, bir dizi altı üstü, bu kadar abartmaya gerek var mı?
Benimkisi bir abartı değil.
Bir gerçeğin hatırlatması.
HDP hala güç devşirebiliyorsa işte bu tür yanlış ve hatalı politikalar dolayısıyladır.
O dizi AK Parti Hükümeti’yle yakınlığı bilinen bir kanalımızda yayınlanmıyor olsaydı değmez der geçerdik o nefret ve düşmanlık saçan dile.
Tarihsel toprak iddiaları üzerinden Türkiye’nin algısını bozucu propagandalar da cabası.
Bunun adına milliyetçilik ve Türkiye severlik diyenler varsa daha çok dizimizi döveriz diyorum.
İlmek ilmek emek vererek oluşturduğumuz çabaların bir çırpıda heba edilmesine mi üzüleyim, yoksa gövdemiz üzerine yerleştirilen bize ait olmayan başların akıllarıyla düşürülmek istendiğimiz tuzağı görmeyişimize mi üzüleyim, bilemedim.
Herkes bilsin ki bizler Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi’ni meşru görüyoruz.
Kardeşlerimizin yönetimi olarak görüyoruz.
Kardeş halklar arasında nifak ve çatışma ateşini harlamak isteyenleri de zinhar kendimizden bilmeyiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.