Suriye’deki halk devriminden elbette büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Baas diktatörlüğünün çökmesi tarihi bir zafer.
Suriye halkının sevincini ve coşkusunu yürekten paylaşıyorum.
Ama görmemiz ve konuşmamız gereken gerçekler var.
Ortada baştan sona yıkılmış bir Suriye var.
Derin ve acılı yaraların oluşturduğu bir kutuplaşma var.
Derin yarılmalardan kaynaklı güvensizlikler var.
Bu kutuplaşmalar ve güvensizlikler diri fay hatları olarak orta yerde duruyor.
Doğrudur, büyük bir özgüven ve umut var.
Ama bir o kadar da umutsuzluk ve belirsizlik var.
Devrimi gerçekleştiren güçlerin henüz bütünleşik olmamalarından kaynaklı bir sorun var mesela.
Devrimci güçlerden oluşmuş bir konseyin olmaması ve devrimin yalnızca HTŞ ve lideri ile anılması şu anki sevinç ve coşku atmosferi dolayısıyla bir sorun olarak görülmüyorsa, bu bir soruna dönüşme riskinin olmadığı anlamına gelmez.
Bütün devrimci süreçler bir şekilde iç iktidar kavgalarını bünyesinde taşırlar.
Bunun olmaması sağlanabilir mi?
Elbette sağlanabilir.
Gördüğüm kadarıyla Türkiye’nin çabası özellikle bu doğrultuda.
Devrimi gerçekleştiren güçlerin bir konsey çatısı altında iradelerinin birleştirilmesi ve hükümetin herkesin demokratik temsilini sağlayacak bir biçimde oluşturulması olmazsa olmaz bir öneme sahip.
Siyasi ve askeri akıl tekleştirilmezse enfekte bir ortam kaçınılmaz hale gelir.
Bu durumdan en fazla yararlanacak ülkelerin başında da ABD gelir.
ABD bu parçalı iktidar yapısından yararlanarak kendini başat güç haline dönüştürebilir.
Şu anki sessizliği, sürecin hiçbir yerinde olmamasıyla alakalı bir durum değil elbette. Tam tersine el altından sağladığı ilişkilerle inşa sürecindeki başat rolüne dönüşecek olgunlaşma evresini bekliyor olmasıdır.
Evvela sahadaki güçlerin çatışmasını sağlayacak, sonra devrimci güçlerin ihtilafına oynayacak, eş zamanlı olarak an itibariyle Şam’daki yönetimi elinde bulunduran HTŞ liderliğiyle ilişkiler geliştirecek, Colani lakaplı Ahmed el -Şara’ya istediği hükümeti kurması halinde destek verme sözünde bulunacak, sadece Suriye’nin iç istikrarı için değil El-Şara liderliğindeki Yeni Suriye yönetiminin başarısı için kendi desteğinin nirengi öneme sahip olduğunun görülmesini sağlayacak, sonrası kolay.
IŞİD’in sahneye sürülmesi tesadüf değil.
PKK’yı elinde güçlü bir kart olarak tutmasının sebebi bu.
IŞİD var olduğu sürece ABD’nin başını çektiği koalisyon Suriye’den çıkmaz.
IŞİD Türkiye’ye karşı kullandıkları PKK kartını oynamak için de bulunmaz bir gerekçe.
Suriye’nin iç istikrarı ve toprak bütünlüğü için her iki terör örgütünün olmaması gerek.
ABD’nin her iki terör örgütünden vazgeçme şartı, Yeni Suriye’nin başat gücü olarak kabul edilmesine bağlı.
Bu İsrail’in güvenliği ve İran’ın etkisizleştirilmesi için de hayati öneme sahip.
ABD’nin başını çektiği Batı’nın desteğinin Yeni Suriye için hayati öneme sahip olduğuna Yeni Suriye liderliği inanır veya inandırılırsa ABD bütüne sahip olmak için parçadan vazgeçebilir. Yani PKK’ya olan desteğini çekebilir ve IŞİD’in tasfiyesinde rol oynayabilir.
Şayet ABD’nin PKK’dan desteğini çektiğini görürseniz biliniz ki yeni Şam yönetimiyle perde arkasında böyle bir ittifak siyaseti geliştirmiş demektir.
ABD Suriye’de Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin kurucu aktör olmasını hem kendi çıkarı hem de İsrail’in güvenliği açısından asla istemez.
Türkiye ile birlikte hareket etme şartının neyi içereceğini söylemeye bile gerek yok.
Suriye sahasında ABD-Türkiye işbirliği de kavgası da ciddi riskler içeriyor.
Yeni Suriye yönetiminin bu süreçteki kararı belirleyici olacaktır. ABD’nin başını çektiği Batılı devletlerin desteğini Türkiye’nin desteğine tercih eden bir rota izlerlerse Esed yönetiminin bir başka versiyonuna kendilerini dönüştürmüş olurlar.
ABD ve Batı ile düşmanlaşmak gerektiğini salık verdiğim sanılmasın. Tersine Yeni Suriye’nin inşa sürecinde sadece ABD ve Batılı güçlerle değil Rusya ve İran gibi ülkelerle de dostane ilişkiler geliştirmeleri gerektiğine inananlardanım.
Benim dikkat çektiğim husus, Yeni Suriye’nin yabancı güçlerin kendilerini sahip ve efendi görecekleri pozisyonların oluşmasına izin verilmemesidir.
Bu çerçevedeki oyun planları karşısında oyun bozucu bir siyasal akla sahip olunmasıdır.
Yeni Suriye yönetimini Türkiye’den uzaklaştıracak oyun ve tuzaklara düşülmemesidir.
Türkiye bir ABD, İngiltere ve Rusya değildir.
Türkiye “yabancı güç” değildir.
Türkiye’yi “yabancı güç” gibi gören bir Suriye siyasal aklı oluşursa bu Suriye’yi hem asıl yabancı güçlerin hükmettiği bir ülke konumuna düşürür hem de Suriye’de yeni istikrarsızlıkların da önünü açar.
Türkiye ile Suriye’nin kaderinin bir olduğu unutulmamalıdır.
O yüzden Yeni Suriye’nin inşa sürecinde Türkiye’nin aklı ve desteği asıl önemsenmelidir.
Kadim kardeşlik hukuku çerçevesinde bir büyük milletin dilleri ve ırkları farklı evlatları olarak bir bütün olmak gerektiği bilinciyle hareket edilmelidir.
Bunun için yapılması gereken şey bellidir: Suriye’nin iç cephesini siyasi ve askeri olarak tahkim etmek.
Devrimci güçlerin hepsinden oluşan güçlü bir liderlik oluşturmak.
Ve herkesi temsil eden güçlü bir Suriye Hükümetini acilen tesis etmek.
Bir tek grubun liderliğindeki Suriye ilerleyen günlerde her türlü siyasi ve askeri operasyonlara açık bir ortamın oluşmasına dönüşebilir çünkü.
Ahmed el-Şara’nın verdiği mesajlar önemli.
Yeni Suriye’nin rotası için önemli.
Ama Yeni Suriye denildiğinde sadece HTŞ’nin ve Colani’nin akla gelmesi, sözünü ettiğim riskleri bünyesinde barındıran bir olgu.
Bu sorunun acilen çözümlenmesi, en az devrim kadar hayati öneme sahip.
Hatta daha fazla hayati önemde.
Zira devrimin kazanımlarının kalıcı hale dönüştürülmesi, devrimin kendisinden daha hayati önemdedir, biline!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.