Suriye devriminin yol haritası…

04:0010/12/2024, Salı
G: 10/12/2024, Salı
Mehmet Metiner

Cumartesi gecesi TVNET’te daimi konuklu olduğum “Konuşmak Lazım” programında Esed’in düşüşünü müjdelemiştim. İçimdeki ses, Esed diktatörlüğünün sonuna gelindiğini söylüyordu. İçimizdeki Esedçilere yağıp gürlemiştim. Suriye’nin mücahit devrimci güçlerinin arkasında ABD-İsrail olduğunu söyleyen ve HTŞ üzerinden terör edebiyatı yapanlara söylenmesi gerekenleri söylemiştim. Doha’da içlerinde Türkiye, Rusya ve İran’ın da bulunduğu 8 ülkenin rejimle-muhalif güçler arasında uzlaşma öneren ve siyasi çözüm

Cumartesi gecesi TVNET’te daimi konuklu olduğum “Konuşmak Lazım” programında Esed’in düşüşünü müjdelemiştim.

İçimdeki ses, Esed diktatörlüğünün sonuna gelindiğini söylüyordu.

İçimizdeki Esedçilere yağıp gürlemiştim.

Suriye’nin mücahit devrimci güçlerinin arkasında ABD-İsrail olduğunu söyleyen ve HTŞ üzerinden terör edebiyatı yapanlara söylenmesi gerekenleri söylemiştim.

Doha’da içlerinde Türkiye, Rusya ve İran’ın da bulunduğu 8 ülkenin rejimle-muhalif güçler arasında uzlaşma öneren ve siyasi çözüm önerisinde bulunan bildirisini yorumlamıştım.

Suriye devriminin kazanımlarının diplomatik masalarda heba edilmemesi için devrimci güçlerin bir bütün halinde hareket etmelerini, kendi aralarında ortak bir siyasi ve askeri karargâh oluşturmalarını, Esed’le geçiş sürecini kesinlikle kabul etmemelerini salık vermiştim.

Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye güvenmelerini, çünkü Türkiye’nin Suriye halkının özgürlük mücadelesine halel getirecek hiçbir adıma izin vermeyeceğini bilmeleri gerektiğini hatırlattım.

O arada Esed’in Genelkurmay Başkanlığı silahlı mücadelenin henüz başladığını ve “teröristler”in kökünün kazınacağını açıklayan bildirisi düştü önüme, TV NET’te programda iken.

İçimizdeki Esedçilerin ve İrancıların kan kusan sözlerine öfkeyle verip veriştirdim. Esed’in eli kanlı rejimine bu denli bağlı insanların içinde bir kısım İslamcıların olması utanç vericiydi.

Eve döndüğümde gözüm kulağım hep Suriye’deydi. Sabah 02.30’a kadar uyanık izledim olup bitenleri. Esed’in akıbeti belliydi.

Sabah uyanır uyanmaz ilk işim tv kanallarına bakmak oldu. Rejim düşmüş, Esed kaçmıştı! Sevinçten gözyaşlarım akmaya başladı. Şükür namazı kılarak Allah’a hamdettim.

8 Aralık Pazar bir başkaydı artık benim için. İçim içime sığmıyordu. Şam’dan gelen görüntüler gurur vericiydi. Devrimci güçlerin liderlerinden Golani lakabıyla maruf Ahmed Hüseyin eş-Şeraa’nın bildirisini okurken devrimin onurlu evlatlarıyla bir kez daha gurur duydum. Peygamberimiz'in Mekke’yi fethettiğindeki mesajların aynısını içeren o mesaj aynı zamanda herkesin kendisi gibi kalarak özgürce yaşayabileceği yeni Suriye’nin manifestosu niteliğindeydi.

Rabbime sonsuz kere hamdettim.

Şam’ın yeniden fethiyle birlikte bu İslâmî ve insanî kuşatıcı mesajın devrimci mücahitlerin ağzından tüm dünyaya duyurulmuş olması yeni Suriye adına beni mutlu etti.

“Başınız öne eğik yani kibirden ve şımarıklıktan uzak bir anlayışla şehre gireceksiniz ve herkesin can ve mal emniyetini muhafaza edeceksiniz!” talimatının terör örgütü lideri olarak lanse edilen Golani’nin ağzından dökülmesi herkesin ezberini bozuyordu. En önemlisi, o birilerinin oyun planını bozuyordu.

Şam sahiplerini bağrına basıyordu.

Şam kendi tarihsel misyonuna uygun biçimde yeniden ayağa kalkıyordu.

Devrim başarıya ulaşmıştı.

61 yıllık Baas diktatörlüğü, 57 yıllık kanlı Esad hanedanlığı tarihe uğurlanmıştı.

Hep bugünü beklemiştik.

1982 Hama katliamından beri hep bugünü beklemiştik.

Görmek nasip oldu.

Ne kadar şükretsek azdır.

2011’den beri ülkemizde ağırladığımız Suriyeli kardeşlerimizle beraber ne kadar sevinsek azdır.

Biz Suriyeli kardeşlerimizi kendimizden bildik.

Kardeşlerimiz olarak bağrımıza bastık.

Onları muhacir kardeşlerimiz olarak baş tacı ettik.

İçimizdeki İslam-ümmet düşmanı ırkçı ve laikçi odakların saldırılarına rağmen baş tacı ettik.

Türkiye onların da vatanıydı çünkü.

Ataları Türkiye vatanı için can vermişlerdi, kan dökmüşlerdi çünkü.

Türkiye’de toprak altında aziz şehitlerimizin yanında yatan atalarının yurduna, ensar kardeşlerinin yurduna gelmişlerdi.

Suriye’yi de Suriyelileri de hep kendimizden bildik.

Suriye bizdik.

Biz Suriye’ydik.

Sonra birileri gelip aramıza sınır çizdiler.

Bizi birbirimizden bedenen ayırdılar.

Ama yüreklerimiz birdi bizim.

İmanımız, kıblemiz birdi bizim.

Suriye’nin tüm şehirlerinde biz vardık. Eserlerimizle vardık.

O yüzden yürek coğrafyamıza sınır çizemediler.

Şimdi bedenlerimizle de buluştuk hamdolsun.

Sınırlar bizim için şekli.

Suriye’nin bütünlüğünden yanayız.

Hem toprak bütünlüğünden hem insan bütünlüğünden.

Suriye’nin mücahit devrimci güçlerinin istediği de bu.

Biz Suriye’de herkesin kendisi gibi kalarak özgürce yaşayabileceği bir demokratik sistemden yanayız.

Suriye’nin o terörist ilan ettikleri devrimci güçleri de aynısını istiyor.

Ama birileri laikçi-seküler ve ulusçu temelde bir Suriye olsun istiyorlar.

Suriye’nin mücahit halkı bunun için kan dökmedi.

İslam onların bedenini anlamlı kılan ruhtur.

İslam’la bağını sağlam tutan özgürlükçü ve adaletli bir rejim oluşturacakları için Türkiye’nin bilumum Esedçileri ağlaşıp duruyorlar.

Esed’in kanlı rejimini laikçi-seküler görüp takdis eden içimizdeki Esedçilerin yas bağlamalarının sebebi bu. Ama nedense o Esedçiler İran’daki İslam cumhuriyetinin de yanında saf tutmakta hiçbir beis görmüyorlar.

Suriye’deki mücahit devrimci güçleri “cihatçı” ve “radikal İslamcı” diye suçlayıp durmalarının sebebi bu. “ABD-İsrail işbirlikçileri” diye gösterip itibardan düşürmeye çalışmalarının sebebi de bu.

Ahlaksız ve ilkesiz bir itibar suikastı yapıyorlar. Asılsız haberler yayarak.

Sanki Suriye’de kendileri devrilmiş gibi vaveyla kopartıyorlar.

Haklılar, bedenen değil ama Suriye sahasında o Baasçı zihniyetleriyle yerle yeksan oldular. Esed heykelleri devrildiğinde gözyaşı dökmelerinin sebebi de buydu. O heykellerle birlikte içimizdeki Esedçilerin zihniyetleri de devriliyordu çünkü.

Devrim gerçekleşti.

Ne kadar sevinsek azdır.

Ama bir o kadar da tetikte olmamız lazım.

Devrimin en kritik aşaması asıl şimdi başlıyor.

Yeni Suriye’nin inşa süreci öngörülen ve ilan edilen o doğru ilkeler doğrultusunda kuşatıcı bir temsille yürütülmeli.

Geçiş süreçleri en kritik süreçlerdir.

Pusuda bekleyen devrimin düşmanları sureti haktan görünerek fitne salmaya çalışırlar.

Devrimci güçleri bir birine düşürmeye çalışırlar.

Afganistan ve Libya deneyimlerinden umarım gerekli dersler çıkartılmıştır.

Suriye’yi özgürleştiren ve Suriye halkını iktidara taşıyan mücahit devrimci güçler kendilerini acilen birlemelidirler.

Siyasi ve askeri aklı birleştiren bir konseyi oluşturmalıdırlar.

Devrimci mücahit güçlerin liderlerinden oluşan bir üst konsey oluşturarak geçiş sürecine birlik halinde komuta etmelidirler.

Devrim Komuta Konseyi olarak liderliği tekleştirmelidirler.

Geçici Hükümet Suriye’nin milli bütünlüğünü temsil eden bir siyasi organ olarak belirlenmelidir.

Herkesin temsilinin sağlandığı kuşatıcı bir geçici hükümet oluşturulmalıdır.

Geçici hükümet, devrim konseyinin gözetimi ve denetimi altında yeni Suriye için gerekli olan anayasayı yapmanın yanında ülkenin yönetiminde de söz sahibi olmalıdır.

Geçici hükümet için temsil kadar deneyim de olmazsa olmaz önemdedir.

Devlet işleriyle beraber Suriye halkının ihtiyaç duyduğu hizmetlerin yürütülmesi büyük önem taşır.

Milli birliği şahsında gösteren bir geçici hükümetin özenle seçilmesi hayati öneme sahiptir.

Devrimin önünde engel olarak gördüğüm tek şey, devrimci güçlerin arasına salınacak olan fitnedir.

Devrimin kazanımlarının berhava edilmemesi için mücahit grupların vakit geçirmeden kendi aralarındaki birliği gerçekleştirmeleri ve bunu güçlü bir devlet organı olarak teşekkül ettirip ilan etmeleridir.

Suriye’de iç iktidar savaşımı Allah muhafaza başlarsa sonrası yıkım olur.

Devrim asıl şimdi başlıyor.

İmtihan asıl şimdi başlıyor.

Bu sürecin kazasız belasız ve Suriye halkının yararına gerçekleşmesi yani devrimin kazanımlarının siyasi akılla taçlandırılması için Türkiye’nin desteği çok önemli ve gerekli.

HAMİŞ

-HTŞ-terör denklemi üzerinden Türkiye’ye kendi akıllarınca rota çizmeye çalışanlar akıllarını kendilerine saklasınlar. Bu numaralar tutmaz.

-HTŞ’yi terör örgütü ilan edip el altından da Türkiye’ye karşı kullanmak isteyenlerin farkında olmadığımız sanılmasın. Ne Golani liderliği bu oyuna gelir ne de Türkiye çekilmek istenen bu tuzağa düşer.

-Türkiye, devrimi gerçekleştiren tüm mücahit grupları yani Suriye halkının öz evlatlarından oluşan tüm unsurları meşru güç olarak bilir ve yeni Suriye’nin inşası için gerekli her türlü desteği sunmaktan geri durmaz.

-Dün muhalif hatta terörist olarak bilinenler bugün iktidar sahipleridirler. Yeni rejime muhalif olan artık kendileri.


#Suriye
#devrim
#Mehmet Metiner