Parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi?
Eski Türkiye’deki parlamenter sisteme dair eksik bıraktığımız bir iki hususa değinmeden geçmek olmaz.
Yasamanın yürütmeyi denetleyemediği, tersine yürütmenin yasamanın üstünde belirleyici rol oynadığı, yargının da bütünüyle ideolojik-siyasi misyon üstlendiği o eski sistemde çoğu kez karşımıza çıkan siyasal istikrarsızlık veya kısa süreli hükümetler sorunu, yürütmeyi de gerçekte felç eden bir hususiyet arz ediyordu.
Hükümetlerin doğru dürüst kurulamaması, kurulsa bile çok parçalı hükümet yapısının kendi içinde yol açtığı siyasal istikrarsızlık ve yetki çatışması, bürokratik oligarşinin bu kaostan beslenen devasa gücü, yürütme adına acil alınması gereken kararların vaktinde alınamaması gibi sorunlar, haliyle devlet yönetimine olumsuz yansıdığı gibi millet hayatında olumsuz sonuçlar doğuruyordu.
Eski Türkiye’deki parlamenter sistemin en karakteristik özelliği, yönetimde istikrarsızlığı tetiklemesiydi. Sıkça gidilen seçimler ve seçim sonrası oluşan çok bileşenli hükümetlerin kendi içinde oluşturduğu çok başlılık ve istikrarsızlık her anlamda Türkiye’yi yoruyordu. Hem zayıf hem ömrü belli olmayan hükümetler olgusu, dışarıda Türkiye’nin gücünü de kırıyordu.
Parlamenter sistemle ilgili bahsi şu hatırlatmalarla bitirelim: Erkler ayrılığı denilen sistem parlamenter sisteme özgü değildir. Erkler ayrılığı her sistemde farklı biçimlerde var olan bir gerçekliktir. Öyle ki yeryüzündeki mevcut parlamenter sistemlerde bile erkler ayrılığı tek modelli değildir. Her ülkenin parlamenter sistemi kendine özgü olduğu gibi o sistem içindeki erkler ayrılığı da farklı biçimlerdedir. Ayrıca parlamento sadece parlamenter sistemlere özgü değil, başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde de olan bir gerçekliktir. Ha, Cumhuriyetle-demokrasiyle idare edilen ülkelerde krallara yer olmadığı yalanını da İngiltere, Hollanda, Norveç, İsveç vb. ülkeleri göz önünde bulundurarak dillendirmeyelim.
Merakla bekliyorum: Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisinde bulunanlar acaba bize nasıl bir siyasi mimari sunacaklardır.
Ülkemizde adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) denilen sistem, genel anlamda başkanlık sistemi içinde değerlendirilecek nev-i şahsına münhasır bir sistemdir. Bu sistem, yeryüzündeki diğer tam başkanlık (ABD) ve yarı başkanlık (Fransa) sistemlerinden farklıdır. Bu karakteristiğiyle Türkiye’ye özgü bir modeldir.
İlk defa ülkemizde denenen bu sistemin iki temel karakteristiği vardır: Birincisi, yasamanın içinden çıkmayan, doğrudan halkın seçimiyle oluşan bağımsız ve güçlü bir yürütmenin varlığı. İkincisi, doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının parti genel başkanı olması. Yürütmenin tekleştirilmesi ve yürütmenin belli bir süre içinde meclis aritmetiğinden bağımsız istikrarlı bir güce dönüştürülmesi bu sistemin nirengi noktasını oluşturuyor. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, CHP’nin tek parti döneminde uygulanan bir sistemdir.
Partili Cumhurbaşkanının partisi veya kendisini destekleyen diğer partiler mecliste çoğunluğa sahip iseler bu durumda eski parlamenter sistemimizde olduğu gibi yasama organı (meclis) kaçınılmaz olarak yürütmenin, yani parti gücünü de elinde tutan Cumhurbaşkanının doğrudan kontrolü altına girmek gibi bir sorunla karşı karşıya kalabiliyor. Yani yasamanın içinden çıkmayan güçlü ve istikrarlı bir yürütme. Yürütme karşısında güçsüz bir meclis.
Mecliste çoğunluğu şayet seçilmiş Cumhurbaşkanının karşıtları oluşturuyorsa bu durumda da başkanlık kararnamelerini kanunlarla yetkisiz hale dönüştüren, yani yürütmeyi paralize eden bir meclis yapısı söz konusu olabilir.
Yeni sistemin eski Türkiye’deki parlamenter sistemden farklı yanı, yürütmenin meclis aritmetiğine bağlı olmaksızın belirlenmiş süre içinde varlığını güçlü ve istikrarlı bir biçimde sürdürmesidir. Yani yeni sistemde meclis aritmetiğine ve siyasal dalgalanmalara bağlı olarak hükümetlerin kısa sürelerle el değiştirmesi ve erken seçimlere gidilmesi gibi derin siyasal istikrarsızlık sorunları temelli çözülmüştür. Lakin meclisin gücü, yürütmenin gücü karşısında daha zayıf kalmıştır.
Kabul etmek gerekir ki “güçlü yürütme-güçsüz meclis” denklemi, milli iradenin tecellisi açısından sorunlar doğuracak bir denklemdir. Milli iradeye ait gücün her iki organ arasında adil bir biçimde dağıtılması, dahası meclisin aynı zamanda bir denetim organı olarak fonksiyonel kılınması olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bu güç dağılımı doğru bir sisteme kavuşturulmazsa, milli iradeyi oluşturan bu iki güç arasında toplumsal barışımızı bozacak ve demokratik siyaseti itibarsızlaştıracak yeni çatışma alanları doğabilir.
Yeni demokratik sistem için doğru denklem şudur: Güçlü yürütme-güçlü meclis. Elbette ki bu denklemin ayaklarından birini de güçlü, bağımsız ve tarafsız yargı oluşturmaktadır. Zira güç temerküzüne değil güç dağılımına dayalı bir sistem ancak adaleti sağlayabilir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi uygulaması bize gösterdi ki sorunlu ve eksik unsurlar tamamlanmazsa sistem tartışmaları tehlikeli bir hal alabilir.
Peki nasıl bir sistem?
-Son yazı, cumaya inşaallah-
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.