Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden birinde profesör titri taşıyan bir öğretim üyesi derslerinden birinde evladı yaşındaki kız öğrencisine dönerek son derece buyurgan, sorgulayıcı ve alaycı bir dille, “Başındaki örtü niye farz, ne diye takıyorsun?” diye sorup açıklama istiyor.
Nedir bu şimdi?
Nasıl tanımlamalı bu zihniyeti?
Bir öğretim üyesi kendi ideolojisini zerk ederken kendinden farklı düşünen öğrencilerini tahkir ve tezyif hakkını nereden buluyor?
Tabii bu tarz tahkir ve tezyife yönelik davranışı fakültede sıkıntı oluşturuyor. Dindar öğrenciler haklı olarak tepki gösteriyorlar. Yayınladıkları bildiri, üniversitelerde din ve inanç özgürlüğü bahsinde okunması gereken bir metin hüviyetinde.
Merak etmeyin ey okurlarım, işte o üniversitenin de o fakültenin de o bay profesörün de adını yazıyorum: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Metin Kazancı.
28 Şubat zihniyeti sürüyor besbelli.
Bu ülkede Recep Peker laikçiliği de birileri üzerinden devam ediyor hâlâ.
Recep Peker, CHP’nin o tek parti döneminin en muktedir genel sekreteri. CHP’nin köktenlaikçi ideoloğu.
Ne diyordu Peker laisizmi tanımlarken? Aynen şöyle: “Dinin sadece devlet hayatından değil memleket ve toplum hayatından da sökülüp atılması.”
CHP’nin günümüzdeki genç ve toy yöneticilerinden birinin okul öncesi çocuklarımıza Diyanet kurslarında Kur’an öğretilmesine, “Orta Çağ zihniyeti” diyerek karşı çıkması, işte bu laikçilik anlayışının ürünüdür. Kemal Bey varsın istediği gibi başörtüsü-helalleşme deyip dursun, CHP’nin asıl genleri değişmiyor işte. Değiştirmek istiyorsa yani sahiden helalleşmek istiyorsa bu tarz düşünen yönetici olarak seçtiği isimleri değiştirerek koyulsun yola ki inandırıcı olabile! Neyse bu bahsi diğeri kapatarak Bay Profesör’e geleyim.
Ama öncesinde bir küçük tespit yapayım izninizle.
Diyelim ki bir öğretim üyesi dindarlık kisvesi altında tam tersini yapmış olsaydı yani başı açık öğrencileri doğrudan kastedip onların giyimini kuşamını bu tarzda tahkir ve tezyif konusu yapmış olsaydı ne olurdu?
Diyeyim hemen: O malum kesim kıyamet kopartırdı. O hocanın derhal üniversiteden ihracı istenirdi. Hatta hızlarını alamayıp Erdoğan’ın iktidarında Türkiye’nin, Cumhuriyet değerlerinden nasıl uzaklaştırılıp dindar ve kindar bir iklime sürüklendiği söylenip durulurdu.
Ama konu başörtüsü veya başörtülüler olunca nasıl da görmezlikten gelebiliyorlar, nasıl da susabiliyorlar?
Bu kesimin anlayışına göre normal olan şey başı açıklıktır, başı kapalılık ise anormaldir.
Bakmayın siz mecburiyet tahtında teorik olarak “demokrasi, özgürlük ve eşitlik” dediklerine. Onların istediği demokrasi, özgürlük ve eşitlik sadece kendileri içindir. Başkaları sadece onlar tarafından belirlenen çerçeve içinde kalmakla yükümlüdürler. Herkesi de kendi eşiti olarak görmezler.
Tam sırası gelmişken belirteyim: Bu kesimin Erdoğan’a düşmanlıklarının asıl sebebi, bu ülkede Recep Peker laisizmine/laikçiliğine dayalı imtiyazlı vatandaşlık sistemini kökten değiştirmiş olmasıdır. Herkesi kamusal alanda hiçbir ayrıma tabi tutmadan görünür kılınıp eşitlemesidir.
Metin Kazancı’nın derslerinde “Kamusal alanda başörtüsüne karşıyım. Polise ve hâkime başörtüsünü yakıştırmıyorum” dediği bizzat öğrencileri tarafından aktarılıyor.
Böyle düşünen laikperest biri olması bizi zinhar rahatsız etmez. Herkesin dini de inancı da ideolojisi de yaşam tarzı da kendinedir. Lakin kendini bilgi taşıyıcı bir hoca görmek yerine, öğrencilerine kendi ideolojik dogmalarını empoze eden, yetmezmiş gibi farklı düşünen öğrencilerine karşı taraflı bir militan gibi hareket etmesini zinhar kabul etmemiz mümkün değildir. Üniversiteler ideoloji yuvaları değildir. Hele hele öğrencilerinin giyim kuşamı üzerinden ayrımcılık ve nefret kusan ideolojik militanların imtiyaz alanları hiç değildir. İlgili üniversite gereğini yapmıyorsa sorunludur. YÖK Başkanlığı gereğini yapmıyorsa yazıklar olsun! Öğrenciler haklarını hem üniversite hem de adalet karşısında arayarak örnek bir davranış sergileyerek tepkilerini taçlandırma yoluna gitmelidirler diyorum.
Haddini bilmeyenlere, nefret suçu işleyenlere hadleri hukuk içinde bildirilmelidir elbette.
Sahi cevap verir misiniz bay profesör: Kendinizi belli ki imtiyazlı görüyorsunuz. İyi de sizi başkalarından imtiyazlı kılan özelliğiniz nedir? İmtiyazınız nereden geliyor? Dahası bu cüreti nereden buluyorsunuz?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.