Lafı dolandırmadan belirteyim en başta: Erdoğan liderliğindeki Türkiye istediğini aldı. Başka bir deyişle, tarihi bir başarının altına imza attı.
Türkiye ile Finlandiya ve İsveç arasında imzalanan mutabakat metni, Türkiye’nin diplomatik zaferidir.
Metnin içeriği okunduğunda apaçık görülecektir ki Türkiye taviz veren değil taviz alan, boyun eğen değil boyun eğdiren bir ülkedir. Dahası ve en önemlisi, kendi ulusal güvenliğiyle ilgili hassasiyetlerini uluslararası bir metne dönüştürme gücünü gösteren bir ülkedir.
Türkiye bir yanda kararlılığını gösterirken öbür yanda işbirliğine de her daim hazır olduğunu ilkeli bir biçimde göstermiştir.
Ortada Türkiye adına verilmiş bir taviz söz konusu değildir.
Eğer iddia edildiği gibi Türkiye bu aşamada veto kozunu kartını elinden çıkartmış olsaydı şahsen ben de fena halde hayıflanır ve eleştirel bir duruş sergilerdim.
Oysa gerçek muhalefetin dediğinin tersinedir.
Türkiye gerçekleşmesi belli olmayan bir taahhütler manzumesine inanarak veto kozunu heba etmiş değildir.
Orta yerde uluslararası düzeyde bir diplomasi zaferi varken muhalefetin peşin peşin sergilediği karşıt tutum, siyaset adına hiç de iyi bir şey değildir.
Bütün bir dünya Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin başarısından kıskançlıkla bahsederken muhalefetimizin başka bir kıskançlıkla gerçek olmayan beyanlar üzerinden başarısızlık temasına sarılması “milli siyaset” adına kabulü mümkün olmayan bir olgudur.
Gerçekliğin tersyüz edilerek sunulması da muhalefetin siyaset anlayışında savrulduğu yeri göstermesi bakımından ziyadesiyle üzücüdür.
Öncelikle şunların bilinmesi gerekiyor:
NATO’ya üye olmak için davet gerekiyor. Davet için de mevcut üyelerin oybirliği şartı aranıyor. Türkiye onay vermeseydi Finlandiya ve İsveç’in üyelik talebi rafa kaldırılırdı. Bu prosedürel bir aşamadır.
İkinci aşama ise üyeliğe kabul sürecinde yapılacak oylamadır. Bunun için de oybirliği şartı aranıyor.
Yani her iki aşamada da üye ülkelerin tümünün onayı esastır. Yeni üyelik için davette sağlanan oybirliği, üyelik katılım oylamasında oybirliği sağlanmazsa işlem tamamlanmış olmuyor.
Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’e koyduğu rezerv, her iki ülkenin Türkiye’nin şartlarını kabul ettiğini ifade eden yazılı bir metne dönüşmemiş olsaydı Finlandiya ve İsveç’in üyelik isteği en başında akamete uğrardı.
Türkiye’nin işbu mutabakat metninden sonra her iki ülkenin üyelik isteğini desteklediğini açıklaması, veto kozunu tümden kaybettiği anlamına gelmiyor.
Zira her iki ülkenin NATO adına kendilerine gönderilecek üyelik katılım protoko-lündeki gerekli şartları yerine getirmesi bir yıllık süreyi bulabilir. Üyelik protokolünün kabulü için tüm şartları yerine getirdiklerinde de bu kez mevcut üye ülkelerin bu üyelik protokolünü kendi meclislerinden geçirip onay verdiklerini resmen bildirmeleri gerekiyor.
Daha açık bir ifadeyle bu kez de oylama süreci başlıyor. Şayet Türkiye her iki ülkenin süreç içinde imzalanan üçlü mutabakat metninde taahhüt edilen şartların yerine getirilmediği sonucuna varırsa üyelik protokolünü kendi meclisinden geçirmeyerek veto kartını tekrar devreye almış olur.
Yani diyeceğim o ki Türkiye’nin veto hakkı baki.
O yüzden muhalefetin Finlandiya ve İsveç’in taahhütlerine inanarak veto kozunu elden çıkardığı tezi, her şeye karşı çıkmayı muhalefet zanneden çevrelerin asılsız bir iddiası olarak karşımızda duruyor.
Ayrıca öyle iddia edildiği gibi Daimi Ortak Mekanizma her iki ülkenin üyeliğinden sonra değil, tam tersine mutabakat metninde atılacağı söylenen adımların o bekleme sürecinde atılıp atılmadığını denetlemek için kurulması öngörülen bir mekanizmadır. Yani üyeliğin onaylanma sürecine kadarki denetimi kapsayan bir mekanizmadır.
Muhalefetin işbu mekanizmanın üyelik sonrasına bırakıldığı iddiası akla ziyan bir okumadır. Metnin içinde böyle bir beyan kesinlikle yoktur. Ayrıca her aklı başında insan şunu anlamakta zorlanmaz: Bu tür mekanizmalar üyelik aşamasında adımların atılıp atılmadığının denetimiyle alakalı olabilir. Sahi sorarım: Üyelik gerçekleştikten sonra ne anlamı kalır o taahhütlerin bir komite marifetiyle denetlenmesinin?
Gerçek şudur: Şayet Türkiye her iki ülkenin taahhütlerine sadık kalmadığını görürse üyelik oylamasında veto hakkını kullanır. Kendi meclisinden üyelik protokolünü geçirmez. Bu durumda da işlem kadük kalır.
Gerçekten el insaf!
Metnin içeriği okunduğunda bunun tam tersinin olduğunu apaçık görür.
Muhalefetin YPG/PYD terör örgütünün mutabakat metninde ayrı tutulduğunu söylemesi iler tutar yanı olmayan bir iddiadır. Mutabakat metninde YPG/PYD, PKK terör örgütünün tüm türevleri ve uzantılarıyla birlikte aynı kategoride zikredildiğini görmemek için ya kör olmak ya da milli meselelerde bile hükümetin başarısını bilerek gölgelemek anlamına gelir.
Merak edenler lütfen üçlü mutabakat metnini bizzat okusunlar derim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.