Annem ve babam Türk olsaydı Türk olarak dünyaya gelirdim.
Annemi ve babamı ben seçmedim.
Her ikisi de Kürt’tü.
Çünkü onların anneleri ve babaları da Kürt’tü.
Ben de Kürt bir anne ve babadan dünyaya geldiğim için Kürt’üm.
Kürtlük, içine doğduğum etnik aidiyetin adı.
Uzun yıllar bu ülkede varlığı inkar edilen, dili, kültürü ve edebiyatı yasaklanan ve acımasız asimilasyon politikalarına maruz kalmış bir halkın evladıyım ben.
Ey Türk kardeşim, sen de Türk bir anne ve babadan dünyaya geldiğin için Türk’sün!
Tersi de olabilirdi.
Ben Türk olabilirdim, sen ise Kürt olabilirdin.
Bu ülkede senin etnik varlığın inkar edilmedi. Dilin yasaklanmadı. Etnik bir asimilasyona ve baskıya maruz bırakılmadın. Ama akidenden, kültüründen ve hayat tarzından dolayı acımasız baskıya uğradın sen de. Çünkü sen o iktidar seçkinlerinin gözünde “makbul Türk” değildin.
Ama ben de bir Kürt olarak seninle aynı akideye ve hayat tarzına sahip olduğum için ayrıca baskılandım, zulüm gördüm.
Yani ey Türk kardeşim, biz Kürt kardeşleriniz iki kat zulme uğradık: Hem seninkiyle aynı olan dini inançlarımızdan ve hayat tarzlarımızdan dolayı hem de etnik aidiyetimizden dolayı.
Zalimlerimiz bir bizim.
Şimdi hiçbir şey olmamış veya yokmuş gibi konuşursan hem zalimlerin günahlarını örtbas etmiş olursun hem de Kürt kardeşlerini senden kopartmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmüş olursun.
Ey Türk kardeşim! Kürt kardeşinin hakkını-hukukunu herkesten önce ve herkesten çok sen savun ki o birilerinin bölücülük oyunları boşa çıksın!
xxxxx
Soruyorum şimdi sana: Ben Türk, sen de Kürt olarak dünyaya gelmiş olsaydın ne değişirdi insanlığımızdan?
Veya ben Kürt, sen Türk olunca hangimiz daha değerli ve/ya da değersiz olmuş oluyoruz?
Kızmadan evvel dinle bir bu Kürt kardeşini ey benim can kardeşim!
Kürt kardeşinin yerine kendi koyarak dinle ki ne dediğim ve niye dediğimi anlayasın!
Biz birbirimizi dinlemeyecek ve dahi birbirimizin derdiyle dertlenmeyeceksek, söyle o vakit, kardeşliğimiz ne anlam ifade eder?
Derdim var diyorum, sorunlarım, acılarım ve gönül kırıklıklarım var diyorum, sen beni dinlemez ve anlamazsan, en önemlisi yanımda durup kol kanat germezsen ben kime gideyim ha söyler misin?
Sitemimi dinle, feryadıma kulak ver diyorum…
Biri çıkıp ben Kürt’üm dediğinde veya ana dili olan Kürtçe şarkı ve türkü söylediğinde ve/ya da Türkçe’nin yanısıra Kürtçe bayram tebriği yayınladığında rahatsızlık duymak, İslam akidesiyle şereflenmiş bir Türk’e yakışıyor mu?
Kürtçe şarkı ve türkü söyleyen Kürt gençlerinin üzerine “Burası Türkiye!” deyip yürümek, aynı akideye mensup olmaklığın getirdiği kardeşlik anlayışıyla bağdaşıyor mu?
Hani hiç birimiz Türk veya Kürt olduğumuz için daha değerli veya daha değersiz değildik?
Hani hiç birimizin diğerine üstünlüğü yoktu?
Hani hepimiz kardeştik ve birbirimizin eşitiydik?
Şimdi empati yap kardeşim.
Diyelim ki bir Kürt bir Türk’e aynısını söylese ve yapsa ne hissedersin?
O Kürt’ün sonra da kalkıp İslamiyet’ten ve kardeşlikten bahsetmesi senin için ne anlam ifade eder?
Biliyorum Türk kardeşlerimizin çoğunluğu ne böyle düşünür ne de böyle yapar.
Böyle düşünen ve yapan ırkçıları da kendinden bilmez.
Sözüm tam da bu yüzden sanadır ey Türk kardeşim! Kürt kardeşine yönelik bu dışlayıcı ırkçı söylemler ve pratikler olduğunda evvela sen tepki koy ki kardeşliğimizi bozmaya çalışanların elleri böğründe kalsın!
xxxxx
Biliyorum bu laflarımdan fena halde rahatsızlık duyanlar da çıkacak.
“Ne gerek var Kürt’üm demene!” diyecek olanlardan tutunuz da, “Hepimiz kardeşiz. Ayrımcılığa ne gerek var.” diye bir de boynumuza bölücülük yaftası asıp kızanlara varıncaya kadar…
Bunu diyenlerin sabah akşam “Türk’üm, Türk’üz!” dedikleri sır değil.
Bu beni rahatsız mı ediyor? Asla!
Türklüğünü veya Türk aidiyetini gururla her dem söyleyenlerin nedense “Ben Kürt’üm!” denilmesinden rahatsızlık duyması ve üstelik bunu “ Ne gerek var Kürt’üm demeye, ayrımız- gayrımız mı var bizim, hepimiz kardeş değil miyiz?” söylemine sarılmaları karşısında hem şaşırmamak hem de üzülmemek elde mi?
Türklüğüyle gurur duyanların, Kürtlüğüne vurgu yapan bir kardeşine hemeninde ters nazarlarla bakması hakkaniyete ve eşitliğe sığar mı?
Kendisi için hak gördüğünü kardeşi için görmeyenin kardeşlik iddiası inandırıcı olabilir mi?
Bu sorulara akidemizin öngördüğü çerçevede düşünmeye çağırıyorum herkesi.
Veda Hutbesi’ni okumak yeterli.
Kutsal Kitabımızda ne deniyorsa o diyenlerdeniz biz!
Yürüyen Kur’an olan o yüce Peygamberimiz (sav) ne diyorsa o diyenlerdeniz biz!
Sahip olduğunuz haklardan bir gram fazlasını talep ediyorsak boynumuz kıldan incedir bizim!
xxxxx
Ben Kürt’üm.
Ama Kürtlüğümle gurur duymuyorum.
İçine doğduğumuz etnik aidiyetlerin hiç biri bizi gururlu kılmaz ey benim inançlı Türk kardeşim!
Ama mensup olduğumuz etnik topluluğun yapıp ettikleriyle elbette gurur duyabiliriz.
Bu anlamda aynı dine ve akideye mensup olduğumuz Türk kardeşlerimizin yapıp ettiklerinden biz Kürtler de gurur duyarız. O eylemlerinden dolayı Türk kardeşlerimizi başımıza taç ederiz.
Tıpkı tarihte yaptığımız gibi.
xxxx
Ama kutsal öğretimizden sapmamamız lazım.
Her Türk değerli değildir.
Her Kürt de.
Bir Kürt’ün gurur duyulacak davranışları olabilir, bir Türk’ün ise utanç duyulacak davranışları…
Tersi de olabilir.
Kürt’ün utanç duyulacak davranışından bir Kürt olarak ben gurur duyabilirim.
Sırf Kürt olduğu için fena bir adamdan nasıl yana olabilirim?
“Yeter ki Kürt olsun!” dersem ırkçılık yapmış olmaz mıyım?
Fena bir Kürt’ü iyi bir Türk’e tercih edenlerden olmadım.
Olmam da asla.
Ama mazlum olan herkesin yanında saf bağlarım. Irkına ve dinine bakmadan.
Türk’e zulmeden Kürt ise onun karşısına dikilir Türk olurum.
Kürt’ün zalimini, hatta Müslümanın zalimini tercih edersem, yani zulme meyleder ve zalimden yana olursam bana öte dünyada ateşin dokunacağını bilirim.
O yüzden tavrım net benim: Adaletli bir Türk’ü zalim bir Kürt’e yeğleyen bir Kürt’üm ben. Adil bir Hristiyanı zalim bir Müslümana tercih eden bir Müslümanım ben. Zalimin Türk’ünden de Kürt’ünden de Müslümanından da Allah’a sığınırım.
Kürt’ün dilinden rahatsızlık duyulduğunu gördüğüm her yerde akidemizden kaynaklı tepkimi koyar, ana dilim olan Kürtçeyi gururla göndere çekerim.
Aynı şey Türk’e yapılsa o vakit de Türk olurum.
Türkçeyi iftiharla göndere çekerim.
İnkarın olduğu her yerde inkar edilen olurum.
O yüzden sadece Kürt değilim.
Gerektiğinde Türk’üm…
Bu ayrımın anlamını ve insanlık vadisindeki yerini bilmeyen o her kesimin ırkçılarına laf anlatmayı da zait addederim.
Demokrasi ve Birlik Derneği’ni (DEMBİR-DER) Türk ve Kürt kardeşlerimiz işte bu anlayış temelinde birlikte kurduk.
Ortaklaştığımız şiar şuydu:
“Biz hem Türk’üz, hem Kürt’üz, hem Arap’ız, hem Laz’ız, hem Zaza’yız hem Çerkez’iz, hem Gürcü’yüz… Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz!”
Farklılıklarımızın kabulü üzerine oturmuş bir “biz” anlayışı çok önemli. Birlik bu kabul üzerinden sağlanırsa yıkılmaz.
Birimizin bir diğerini kendi eşiti olarak gördüğü kardeşlik anlayışı çok önemli. Bu eşitlikçi kabul, birliğimizin çimentosudur.
Temel hak ve özgürlüklerde herkesin eşitliğini öngören demokratik vatandaşlık anlayışı, çok önemli. Bu akidemizle uyumlu bir sağlam yapının ana sütunudur.
O yüzden biz demokrasi ve birlik adını kuşandık.
Kürt’ü Kürt olarak kabul eden, Kürtçeyi de tıpkı Türkçe gibi aziz bilen bir kuşatıcı birlik anlayışını savunan Türk kardeşlerimizle başlattığımız bu kutlu yürüyüş elbette karşılığını sadece kültürel be sosyal alanda değil siyasi alanda da bulacaktır.
xxxxx
Evet, ben bir Kürt’üm.
Kürtçe benim ana dilim.
Ama ben Türk kardeşlerimin dili olan Türkçeyi de kendi ana dilim olarak görüyorum.
Türkçeyi de tıpkı ana dilim olan Kürtçe gibi aziz biliyorum.
Türkçe’mizin bu ülkede yaşayan herkesi/hepimizi ortaklaştıran bir dil olarak kökleşmesini çok önemsiyorum.
Türkçeyi bu ülkede sadece etnik bir topluluğun dili olarak değil, farklı etnik toplulukları ortaklaştıran ve bu anlamda artık hepimize ait bir dil olarak görenlerdenim,
Resmi dilimizin Türkçe olmasına zinhar itirazımız olmaz bizim.
Bir Kürt olarak resmi dilimizin Türkçe olmasından memnuniyet duyarım.
Türkçenin dışında Kürtçenin de resmi dil olarak kabul edilmesini gerekli görmem.
Bu tür siyasi tuzaklara düşmeden de dil sorununu çözebiliriz.
Eğitim dilinin Türkçe olması, bence olması gerekendir.
Lakin bu paradigmanın içini iyi doldurmamız lazım.
Ayrılıkçılık-bölücülük konusu hep karşıdan gelen talepler üzerinden okunursa, en fenası o tür talepler birlik ve kardeşlik kisvesine bürünmüş yasakçı ve sert muamelelere tabi tutulursa, işte o vakit asıl ayrılıkçılığın-bölücülüğün değirmenine su taşınmış olur.
“Burası Türkiye’dir!” lafını o eski Türkiye’nin inkarcı anlayışı üzerine tekrar oturtmak isteyenler, bir AK Partili Kürt orjinli değerli bakanımız Mehmet Şimşek’in bayram tebriğinde Türkçenin yanına kendi ana fili olan Kürtçeyi de iliştirmesini bölücülük olarak görenler, Kürt gençlerimizin Kürtçe şarkı söylemelerinden rahatsızlık duyup bunu fiziken bastırmaya kalkışanlar bilesiniz ki birliğimizin ve kardeşliğimizin temeline dinamit koyuyorlar.
Ey Türk kardeşim, bizden önce senin bu türden birliğimize ve kardeşliğimize zarar veren ırkçı sapmalara karşı çıkman gerekir ki fitnecilerin oyunu boşa çıksın!
xxxxx
Türkiye hepimizin yurdudur.
Hepimiz birbirimizle anlamlıyız.
Kürtsüz Türk eksiktir.
Türksüz Kürt de…
Türkçe ne kadar Türk’ün diliyse o kadar da Kürt’ün dilidir.
Kürtçe de ne kadar Kürt’ün diliyse, o kadar da Türk’ün dilidir.
Kürt kardeşinin varlığından, adının telaffuz edilmesinden ve o güzelim dilinden rahatsızlık duyanlar, İslam’la özdeşleşmiş Türklük anlayışına darbe vuruyorlar.
Türkçe’nin yanısıra Kürtçenin de kamusal alanda görünür olmasını tehdit olarak görüp taşkınlık yapanlar bilesiniz ki Türklük anlayışıyla birlikte devletimizin bekasına ve milletimizin birliğine de zarar veriyorlar.
xxxxx
Bedenlerimizle iç içe geçmişiz biz.
Yüreklerimizle tekleşmişiz biz.
Farklı dillerimizi Türkçe’mizle ortaklaştırmışız biz.
Birlikte bir millet olmayı başarmışız biz.
Bırakalım dillerimiz yan yana yürüsün, kol kola girip halaya dursun, gürleşerek büyüsünler.
Herkes ana dilini hepimize ait olan devletin okullarında tıpkı Türkçe gibi öğrensin.
Türkçe eğitim dilimiz olsun ama diğer ana dillerimiz de tıpkı Türkçe gibi öğretilsin.
Kürt çocukları için Kürtçe seçmeli ders olmaktan çıkartılsın, Türkçeyle birlikte öğrenilmesi gereken zorunlu ders olsun. Arapça da, başka diller de…
Türk çocukları da Kürtçeyi öğrensin bilsin. Onlar için Kürtçe seçmeli ders olsun.
İşte o zaman birlik ve kardeşlik inancımız hiç kimsenin sarsamayacağı en sağlam zemine oturur.
Ayrılıkçılık-bölücülük duygusu-düşüncesi sönümlenip gider.
Türkçe’nin dışında resmi dil veya Türkçe’nin dışında başka ana dillerde de eğitim yapma talebi niyetlerimizden bağımsız ayrılıkçı-bölücü zemine kaymayı beraberinde getirebilir. Ama resmi dilimizin ve eğitim dilimizin tekliğini koruyarak Türkçe’mizin yanısıra Kürtçe vd. anadillerimizin de devletimizin okullarında öngördüğüm çerçevede öğrenilmesi ve kamusal alanda görünür olması talebi, bölücülük suçlamasıyla baskılanmaya çalışılırsa işte o vakit bölücülüğün değirmenine su taşınmış olur.
Her iki eğilimden de uzaklaşmak gerek.
Bizim Demokrasi ve Birlik Derneği olarak önerdiğimiz şey; ana dilde eğitim değil ana dilin öğrenimi ve öğretimidir.
Kimilerinin Türklük kimilerinin de Kürtlük adına sergilediği devletimizin bekasını ve milletimizin birliğini bozmaya yönelik bölücü-yıkıcı söylem ve eylemlerini bertaraf etmek için yeni bir devlet aklını kuşanmanın tam vaktidir.
Demokrasi ve Birlik Derneği olarak devletimize ve hükümetimize çağrımız budur bizim.
Türkiye Yüzyılı’nın anayasasını bu anlayış temelinde yapmak, hayati öneme sahiptir, vesselam.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.