Bu ülkede bir güruh var ki onlar ülkenin felaketinden memnuniyet duyarlar.
Bu güruhun tek derdi vardır: Erdoğan düşmanlığı. “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, isterse ülke batsın!” diyen bir güruhtur bu. Bu güruhun içinden bazı gazeteciler vardır ki onlar açık açık Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir sel veya yangın felaketinin olması gerektiğini bile söylemekten çekinmezler.
Bu güruh, ülkemizin başta turizm beldeleri olmak üzere pek çok ilinde meydana gelen devasa yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığını söyleyenlere karşı nedense ateş püskürüyorlar. “Fail” olarak PKK’yı gösteren yorumlar karşısında ateş püsküren bu PKK sever güruh ne yazık ki Erdoğan’a demediğini bırakmıyor. PKK’ya laf dokundurmayan, dahası PKK eleştirileri karşısında adeta rahatsızlık duyanlar, ülkedeki yangın felaketini siyasi amaçları doğrultusunda kullanmak için adeta yangın siyaseti izlemekten kaçınmıyorlar.
İşin tuhaf ve üzücü yanı şu: “Bu işi PKK niye yapsın?” diye soran o güruh, nedense “Yandaşlara imar izni çıksın diye o yerler yakılıyor?” diyerek doğrudan Erdoğan’ı ve hükümetini suçlayıcı bir dil kullanmaktan kaçınmıyorlar. Yani fail olarak PKK’nın adı geçince anında rahatsızlık duyanlar, büyük bir memnuniyetle Erdoğan’ı bu şekilde vicdan ve iz’anla bağdaşmayacak bir şekilde suçlayabiliyorlar.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi için “kontrollü darbe” diyenler şimdi de belli bir merkezden organizeli ve intikam amaçlı yapıldığı besbelli olan yangınlar için “kontrollü yangın” demeye başladılar. “Kontrollü darbe” için ürettikleri argüman şuydu: “Erdoğan kendi diktatörlüğünü tahkim etmek için kontrolü dahilinde bir darbe girişiminde bulundu.” Peki, “kontrollü yangın” için dedikleri ne? Aynen şu: “Yakılan yerleri imara açmak için.” 1982’de üç bakanlık arasında kanunla belirlenen turizmle ilgili yetkilerin bürokrasiyi ortadan kaldırmak amacıyla tek bir bakanlığın, yani konuyla ilgili Turizm Bakanlığı’nın uhdesine verilmesini “kontrollü yangın” söyleminin altlığı için kullanmaları hakikaten çarpıtmanın ötesinde hazin bir saflaşmanın ürünüdür. Ortada yeni bir kanun yok. Yeni bir kanunla verilen yetki yok. Geçmişte üç ayrı bakanlığa verilmiş yetkilerin tek bir bakanlıkta toplanması olayı var. Hadi o birileri için daha açık diyelim: Yanan yerleri yeni bir kanun çıkartarak ormanları yapılaşmaya açmak gibi bir durum asla söz konusu değil. Bu aleni gerçekliği çarpıtmaktan geri durmayanların “kontrollü darbeciler” güruhundan olmaları elbette dikkatten kaçmıyor. Yani bu güruhun alttan alta demek istediği şu: “Erdoğan iktidarı kendi yandaşlarına turizm beldelerinde imar izni sağlamak için ormanların bile bile yakılmasına göz yumuyor, bunun yasal altlığını da oluşturuyor.”
Millet olarak yüreğimiz yanıyor bizim. Devletimiz tüm imkânlarını seferber etmiş durumda. Ama o birilerinin dediklerine ve yaptıklarına bakın hele! Bu mudur yurtseverlik, bu mudur milliyetçilik, bu mudur siyaset Allah aşkına? Yangından mal kaçırmaya kalkışan siyasetçiler “erken seçim” isteyecek kadar ileri gidebiliyorlar. Birileri “istifa” çığlıkları atmaya başlayabiliyor. Bu mudur muhalefet, bu mudur siyaset?
Varsa yangınla mücadele konusunda hükümetin bir eksikliği veya zaafı bunu münasip bir dille gündeme getirmektir muhalefet. Sorumlu muhalefet anlayışı, büyük yas günlerinde diline dikkat eden muhalefettir. Acıları çoğaltan muhalefet değildir, acıları kaşıyan, acılar üzerinden yangın siyaseti yürüten muhalefet hiç değildir.
Yüreğimizi yanıyor bizim. Birileri o yangına körükle gidiyor. O ormanlarımızı yakanlardan bin beter yakıcı ve yaralayıcı bir dil kullanmaktan ne vakit vazgeçeceksiniz ha söyler misiniz?
Gözlerimizin önünde cayır cayır ormanlarımız yanıyor. Evlerimiz yanıyor. İnsanlarımız ölüyor. Ormanın kahramanları olan ormancılarımız ve itfaiyecilerimizin ateşi söndürmek için ateşin, yani ölümün üstüne üstüne yürüyor. Ama bir kısım siyasetçilerimiz dilleriyle ateşi harlıyor. Tam da o ateşi çıkartanların değirmenine su taşıyacak bir davranışla. Tıpkı 15 Temmuz sonrasında yaptıkları gibi.
İçimizden birileri de o güruhun daha da negatif propaganda üretebilmeleri için ne lazımsa yapıyorlar. Allah aşkına her birimizin yüreğinin cayır cayır yandığı bu günlerde seçim meydanlarındaymışız gibi Reis’e otobüsün üstünden çay paketleri attırmak da neyin nesidir, hangi akla hizmettir? Artık seçim zamanlarında bile yapılmaması gereken bu tür bir olayın yangın günlerinde yapılabiliyor olması hepimizi derinden yaralamıştır, biline! Dilerim ki bu ve buna benzer yanlışlıklar, Reis’i gereksiz yere polemik konusu yapan bu tür davranışlar artık bir son bulur. Yeri gelmişken belirtmezsem olmaz: Millet yangın günlerinde kendi vekillerini, özellikle de iktidar vekillerini yanı başında görmek ister. Keşke vekil arkadaşlardan biri Marmaris’te Cumhurbaşkanı’nı karşılamak yerine Bodrum’daki yangın mahallinde bulunmuş olsaydı diyorum.
Son söz:
Yakılan yerleri tekrar yeşillendireceklerini söyleyerek gayrısına asla izin vermeyeceklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hâlâ “kontrollü yangın” üzerinden laf söyleyenleri de, fırsatı ganimet bilerek bu yangın günlerinde “Türk-Kürt kardeşliği”ni hedef alan alçakları ve hainleri de milletimizin derin vicdanına havale ediyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.