Evet, burası Türkiye Cumhuriyeti’dir…

04:0027/08/2021, Cuma
G: 27/08/2021, Cuma
Mehmet Metiner

Bu ülkenin Kürtçe konuşan vatandaşına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” diye ünlenen, dahası ve en fenası o vatandaşı adeta azarlayan ve aşağılayan biri kendisine gelen tepkiden sonra ne anlatırsa anlatsın benim için boştur.Niçin mi?Kendi dışlayıcı ve aşağılayıcı tavrına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” ibaresini kalkan yaptığı için. Sahi, bir insan bu ülkenin bir başka insanına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” deme gereğini niye hisseder?Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece Türkçe konuşan vatandaşların devleti/ülkesi/vatanı

Bu ülkenin Kürtçe konuşan vatandaşına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” diye ünlenen, dahası ve en fenası o vatandaşı adeta azarlayan ve aşağılayan biri kendisine gelen tepkiden sonra ne anlatırsa anlatsın benim için boştur.

Niçin mi?

Kendi dışlayıcı ve aşağılayıcı tavrına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” ibaresini kalkan yaptığı için. Sahi, bir insan bu ülkenin bir başka insanına “Burası Türkiye Cumhuriyeti” deme gereğini niye hisseder?

Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece Türkçe konuşan vatandaşların devleti/ülkesi/vatanı gibi telakki eden bir anlayış bana göre bu devletin/ülkenin/vatanın birliğine kasteden bir anlayıştan farksızdır.

Soruyorum: “Burası Türkiye Cumhuriyeti” olunca ne oluyor veya ne olması gerekiyor? Bazı kişi ve çevrelerin kendilerine bir imtiyaz alanı açmak için kullandıkları bu cümle, en dibinde, bu aziz vatanın öz be öz sahiplerini “gayrı-yabancı” gibi görme bölücülüğüne yaslanıyor. O beyler ve bayanlar bu ülkeyi sadece ve yalnızca kendilerine mi, yani kendilerince “Türk” diye tesmiye ettikleri bir topluluğa mı ait görüyorlar?

Peki, “Türk” kimdir?

Şayet Türk bu ülkede yaşayan herkesi kapsayan ortak bir milli aidiyetin adı ise, o vakit Kürtlerden ‘gayrı’ diye bahsetmenin ve Kürtlerin Türkçe ile özbeöz kardeş olan Kürtçe’sini “Burası Türkiye Cumhuriyeti” sözünün arkasına saklanarak ötekileştirmeye kalkışmanın anlamı nedir?

Suriyelilerle ilgili bir tartışmada benim de başıma geldi. Ben, “Siz Suriyelilerin yerinde olsaydınız size nasıl davranılmasını isterdiniz?” mealinde bir empati sorusu sormuştum. Sözlerim öyle bir noktaya çekildi ki hem şaşırdım hem üzüldüm. “Biz Türk’üz, sen kendi soyuna bak” türünden etnik aidiyetimi aşağılayan, “Türkler asla boyun eğmez, başka ülkelere sığınmaz!” türünden konuyla alakasız cümlelerin içinde saklı başkaca etnik aidiyetlere mensup vatandaşlara karşı ayrımcılık ve nefret kusan bir dil karşısında düşündüm: Demek ki bu ülkede az sayıda da olsa hâlâ marazî bir ırkçı zihniyet var. Afgan bir marketi neo-Nazi mantığıyla işaretleyen zihniyet ile Kürt’ü/Kürtçe’yi ‘gayrı’ bilen zihniyet, elbette bu ülkenin bekası ve birliği adına ciddi bir tehdit unsurudur.

Kürtleri ayrı bir millet olduklarını söylediklerinde bölücü diye suçlamak, “Hayır, siz Kürt asıllı Türk’sünüz” dedikten sonra da Kürtleri bir iç tehdit unsuru olarak görmek, Kürtlerin diline “Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir” söylemi üzerinden ‘gayrı’ muamelesi yapmak, tutarlılık ve ilkesellik adına izahı zor bir olgudur. Hem kendinizden bileceksiniz, hem ‘gayrı’ muamelesi yapacaksınız, e pes vallahi! Bu ülkede bölücülüğe işte bu zihniyet sebebiyet verdi. PKK’nın sosyolojik olarak beslendiği vasatın hâlâ sürüyor olmasının sebebi de işte bu zihniyettir.

Bu arada yanlış anlaşılmaması için bir gerçekliğin altını önemle çizmek isterim. Ziya Gökalp bu ülkede Türkçülüğün en baş kuramcısıdır. O bile yazılarında gayet rahatlıkla “Kürt milleti” deyimini kullanmaktan kaçınmamıştır. Şimdi ben “Kürt milleti” dediğim için o birileri eminim ki “Zaten Kürtçü olduğunu biliyorduk, bak Kürt milleti diyor!” diye şarlayacaklardır. Bakınız, Osmanlı’da millet gerçekliği vardır. Ortak aidiyetleri İslâm olan farklı milletler, “İslâm Milleti” olarak tesmiye edilirdi. Onlar için “Anasır-ı İslâm” denilirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk o yüzden Büyük Millet Meclisi’nin açılışında yaptığı konuşmada işbu hatırlatmada bulunuyordu. “Efendiler!” diye sesleniyordu, “Bu meclis sadece Türklerin meclisi değildir; Kürtlerin de, cümle anasır-ı İslâm’ın da meclisidir.”

Osmanlı’daki kapsayıcı “İslâm Milleti” tabiri yerini “Türk milleti” tabirine bıraktı. Çünkü İslâm ile Türk özdeşti. O yüzden milletin başındaki Türk ibaresinin etnik bir aidiyetten, yani soy-soptan ibaret olmadığını söylemeye gerek yok. “Türk”ün etnik aidiyetten ârî ortak bir vatandaşlık tanımı olduğu iddiası da hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu tanımın kapsayıcı bir kültürel milliyetçilik anlamına geldiğini söyleyenler inandırıcı olmak istiyorlarsa başka etnik aidiyetlere karşı “Burası Türkiye Cumhuriyeti” gibi söylemlerin arkasına sığınarak bölücü parmak sallamalardan vazgeçmelidirler.

Türkiye etnik, dini ve mezhebi farklılığı ne olursa olsun bu ülkede yaşayan herkesin devletidir/ülkesidir/vatanıdır. Hiçbir etnik topluluğun bir diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük iddiasında bulunanlar ırkçılık yapmış olurlar. Irkçılık da hem bir cahiliye pisliği hem de insanlık suçudur. Bu ülkede yaşayan herkesin “Türk Milleti”nin mensubu olması, demin izah ettiğim mazrufla alakalıdır. Türk-İslâm özdeşliğini bilmeden, Türk’ü sadece soy-sopçuluk üzerinden tanımlayan ırkçılarla, “Türk Milleti” denilince aklına başka tür bir ırkçılığı getirenlerin bu ülkeye yaptığı/yapacağı kötülük kelimelerle tarif edilemez.

Evet, “Burası Türkiye Cumhuriyeti”dir. Sadece etnik anlamda Türklerin devleti/ülkesi/vatanı değildir. “Türk Milleti”ne mensup olan herkesin devleti/ülkesi/vatanıdır. Kim ki Türk’ü Kürt’ten, Türkçe’yi Kürtçe’den ayırmaya kalkışırsa bilesiniz ki bu ülkenin bekasına kastetmek isteyen bir bölücüdür. Hep birlikte bu bölücü-ırkçı zihniyete karşı mücadele etmemiz boynumuzun borcudur.

İşte burası böyle bir Türkiye Cumhuriyeti’dir. Asıl gücünü de kudretini de buradan almaktadır, bilesiniz.

#Türkiye Cumhuriyeti
#Türk
#Kürt
#Etnik Köken