Çözüm hem çok kolay hem çok zor…

04:0015/11/2024, Cuma
G: 15/11/2024, Cuma
Mehmet Metiner

Kürtler için çözüm isteniyorsa bu çok kolay. PKK için çözüm istemiyorsa bu çok zor. Hem çok zor hem imkansız. Aslında bir yönüyle mümkün, bir yönüyle namümkün. Tek tek açıklayayım, bilinsin. xxxxx Eski Türkiye’de Kürtlerin varlığını inkar eden bir devlet anlayışı vardı. O inkar Erdoğan tarafından sonlandırıldı. İnkarcı paradigmayla birlikte asimilasyon politikaları da tarihe uğurlandı. Kürtçe yasaklı bir dildi. Erdoğan bu yasağı kaldırdı. Kürtçe kamusal alanın bir aktörü. Devletin adı Kürdi olan

Kürtler için çözüm isteniyorsa bu çok kolay.

PKK için çözüm istemiyorsa bu çok zor.

Hem çok zor hem imkansız.

Aslında bir yönüyle mümkün, bir yönüyle namümkün.

Tek tek açıklayayım, bilinsin.

xxxxx

Eski Türkiye’de Kürtlerin varlığını inkar eden bir devlet anlayışı vardı.

O inkar Erdoğan tarafından sonlandırıldı.

İnkarcı paradigmayla birlikte asimilasyon politikaları da tarihe uğurlandı.

Kürtçe yasaklı bir dildi.

Erdoğan bu yasağı kaldırdı.

Kürtçe kamusal alanın bir aktörü.

Devletin adı Kürdi olan bir televizyon kanalı var.

Kürt bilgelerinin ve şairlerinin eserleri bizzat Kültür Bakanlığı tarafından basılıyor.

Feki-yi Teyran, Melaye Ciziri ve Şeyh Ahmede Hani gibi.

Kürtçe devlet okullarında öğretiliyor. Seçmeli ders olarak.

Mardin Artuklu vb üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri var.

Kürt dilinde yayın yasağı yok.

Kürtçe siyasi propaganda serbest.

Kürt Enstitüleri kurmak veya Kürt dilini öğreten dershaneler açmak serbest.

Kültürel taleplerin karşılanması konusunda devletin yasakçı bir anlayışı ve tutumu yok.

Beyaz Toros araçlarla özdeşleşmiş zulüm politikaları yok.

Faili meçhul cinayetler veya köy yakıp yıkmalar geride kaldı.

Bütün bu devrimci adımları Recep Tayyip Erdoğan attı.

Peki yeterli mi?

Atılması gereken başka demokratik ve kültürel adımlar yok mu?

Var elbette.

Nitekim Cumhurbaşkanımız varsa bir eksiklik onu da gideririz diyerek süreci eksiksiz tamamlama iradesine sahip olduğunu söylüyor.

Sayın Bahçeli de hukuk içinde kardeşleşmeyi sağlamlaştıracak adımların atılmasında gerekli desteği vereceklerini söyledi.

Ucu açık bir süreç var.

Eksik halkaları tamamlamak hem çok kolay hem de çok mümkün.

Bunun için iki şey önemli.

İkna ve güven.

Bu da zamanla alakalı.

Çözümün dilini ortaklaştırdığımızda ikna ve güven kendiliğinden oluşur.

Terör, çözüm için gerekli olan ikna ve güven sürecinin önündeki en büyük engel.

Ama atılması gereken adımların atılmaması da, yani eksik halkaların tamamlanmaması da terörü besleyen bir husus.

Bunu görmezlikten gelmek, terörle mücadele sürecinde kalıcı başarıyı imkansız kılıyor.

O yüzden terörü sonlandırmak için terörün beslendiği bataklığı kurutmak da bir o kadar elzem.

Biliyorum bu çok zor ama imkansız değil,

Cesaret ister.

Sayın Bahçeli’nin yaktığı cesaret ateşi, Erdoğan’ın başlattığı çözüm süreci önündeki diğer engelleri ortadan kaldıracak kadar güçlü ve gerekli.

Burdan geriye dönüş, siyasal yıkımın yanısıra millet olarak birliğimizi de sıkıntıya sokar.

O yüzden çözümde ısrarcı olmak lazım.

Silaha ve teröre rağmen.

Çözüm için tedricilik önemli.

Acele edip güvensizliği çoğaltmaktansa, yani sorundan beslenenlerin değirmenine su taşımaktansa, tedrici bir anlayışla yol yürümek çok daha anlamlıdır.

“Ya hep ya hiç!” radikalizmi veya “toptancı talepler” üzerinden inşa edilecek bir dil, hem çözümü öteler hem sorundan beslenenlerin elini güçlendirir.

Milletin makul düşünen her kesimini ikna edecek ve güvensizliği ortadan kaldıracak bir dili kuşanmak, bu dil ekseninde adım atmak kalıcı çözüme giden yolu ardına kadar açar.

Sorun bu ülkenin Türkleriyle Kürtleri arasında değil.

Ama bu ülkenin Kürtleriyle Türklerinin hassasiyetlerini ortaklaştıran yeni bir dil, ikna ve güven temelinde oluşturulmazsa, terörün tekrar derinleştirilmesi halinde, bu kez sorun iki kardeş halk arasındaki soruna dönüşebilir.

O yüzden “Terörsüz Türkiye” arayışı demokratik kuşatıcı yeni hamlelerle taçlandırılırsa işte o zaman eksik halkalar tamamlanmış olacaktır.

Teröre yönelik güvenlikçi politikalar aynı zamanda demokrasinin de güvencesi olan politikalarla beslendiğinde anlamlı ve kazanımcı sonuçlar doğurur.

***

Nedir eksik olan peki?

Veya kültürel talep bahsinde istenen nedir?

Burada iki görüş ekseninde ortaya çıkan iki talep var.

Biri, ana dilde eğitim.

Diğeri, ana dilin öğretimi.

Ana dilde eğitim talebi, etnik bir federasyon veya bölgesel yönetim sistemiyle alakalı bir çözüm önerisini içkindir aynı zamanda.

Ana dilin öğretimi ise üniter devlet çatısı altında Türkçe olan eğitim dilinin yanısıra diğer ana dillerin de öğretimini sistemli hale dönüştüren etnikçi olmayan insani ve demokratik bir talebi içerir.

İlkinde bütün derslerin Kürtçe olmasını içerirken ikincisinde Kürtçe’nin en yetkin biçimde öğretilmesini yeterli bulan, diğer derslerin de Türkçe olmasını gerekli gören bir talebi içeriyor.

Başka bir deyişle, ilkinde Türkçe’nin yanısıra Kürtçe’nin de eğitim dili olarak kabul edilmesi talebini içerirken ikincisinde sadece Türkçe’nin eğitim dili olarak kalmasını ama yanısıra Kürtçe vb diğer ana dillerin de devletin okullarında tıpkı Türkçe gibi öğretilmesi talebini içeriyor. İlkokul ve ortaokuldan başlayarak yüksek öğrenim okullarına varıncaya değin.

Ayrışma bu iki talep arasında.

Her iki talep de Kürtlerin talebi.

Sadece ana dilde eğitim talebini Kürtlerin talebi olarak görmek yanlış.

Ana dilin öğrenimini ve öğretimini esas alan talep Demokrasi ve Birlik Derneği olarak bizim de talebimiz. Biz Kürtler ana dilde eğitim yerine ana dilin öğrenimini ve öğretimini savunuyoruz. Bunun hem çok kolay hem de çok mümkün bir çözüm projesi olduğuna, bu adımın atılmasıyla birliğimizin çok daha güçleneceğine inanıyoruz.

Devletimiz zaten ana dillerin öğretilmesini yasak olmaktan çıkardı. Kürtçe tercihli dil olarak öğretiliyor. Bunu sadece daha sistemli ve kapsayıcı bir pratiğe dönüştürmek gerekiyor. O vakit ana dilde eğitim gibi güvensizlikleri çoğaltacak veya etnikçi bölünme kaygısı oluşturacak mülahazaların da önüne geçilmiş olur.

Kürtçe’nin resmi olması talebi, çözümsüzlüğü öteleyen bir anlayış üzerine oturuyor.

Kuşkusuz bunu talep eden Kürtler olduğu gibi bizim gibi milyonlarca Kürt de bu talebin olmazsa olmaz önemde olmadığına inanıyor. Kürtlerin bu konudaki talepleri de farklı.

Biz Demokrasi ve Birlik Derneği çatısı altındaki Kürtler olarak bu sorunun rahatlıkla çözülebilir olduğuna inanıyoruz.

Bize göre Türkçe tek resmi dilimiz olmalı. Çünkü Türkçe bu ülkede yaşayan herkesi ortaklaştıran kardeş dilimiz bizim. Türkçe’nin yanısıra Kürtçe vb kardeş dillerimizin de kamusal alanda görünürlük kazanmasını sağlayan yeni bir düzenleme yapılabilir. Bu vatandaşlık aidiyetimizi dr kardeşlik bağımızı da daha bir pekiştirir. Bu pekala birlikçi bir anlayışla pratize edilebilir. Bu pratize edildiğinde öteki talep, yani Türkçe’nin dışında başka fillerin de resmi dil olarak anayasada kabul edilmesi talebi anlamını yitirir.


#türkiye
#siyaset
#Mehmet Metiner