Biz birleştirmeye çalışırken birileri bölmeye çalışıyor… Irkçı nefret diline dikkat…

04:0024/01/2023, Salı
G: 24/01/2023, Salı
Mehmet Metiner

Şehir şehir dolaşıyoruz. Gecemiz gündüzümüze karıştı. Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER) olarak tek amacımız var: Devletimizin demokratik temelde bekasını ve farklı etnik unsurlardan oluşan milletimizin birliğini sağlamak. Bir büyük millet tasavvuruna yaslanıp tarihsel kardeşliğimizi kökleştirmek.Bunu sağladığımızda eski Türkiye’nin bir sorunu olan terör sorunu sosyal tabanını kaybettiği için tarihe uğurlanacak. Eski Türkiye’de yanlış terörle mücadele yöntemleri dolayısıyla mağdur edilen bir

Şehir şehir dolaşıyoruz. Gecemiz gündüzümüze karıştı. Demokrasi ve Birlik Derneği (DEMBİR-DER) olarak tek amacımız var: Devletimizin demokratik temelde bekasını ve farklı etnik unsurlardan oluşan milletimizin birliğini sağlamak. Bir büyük millet tasavvuruna yaslanıp tarihsel kardeşliğimizi kökleştirmek.

Bunu sağladığımızda eski Türkiye’nin bir sorunu olan terör sorunu sosyal tabanını kaybettiği için tarihe uğurlanacak. Eski Türkiye’de yanlış terörle mücadele yöntemleri dolayısıyla mağdur edilen bir sosyoloji üzerinden kendini siyaseten yaşatan partinin de siyasi ömrü süreç içinde sonlanacak.

Ne yazık ki biz bu niyetle kendi Kürtlerimizi kazanmaya çalışırken, Kürtlere ve Türklere kazandıracak o büyük millet tasavvuruna dayalı birlik projesini hayata geçirmeye çalışırken, düğmeye basılmış gibi kimi ırkçı çevrelerden Türkiye Kürtlerini terör örgütünün ve partisinin kucağına itecek açıklamalar gelmeye başladı.

Biz yurt sathında başlattığımız “Türkiye Yüzyılında Kürtler” konulu etkinlikle, Kürtlerimiz üzerinden Türkiye’ye kurulmak istenen tuzağı bozmaya, Türklerle Kürtlerin kardeşliğini parçalamaya matuf bölücü ve zararlı anlayışları bertaraf etmeye çalışırken, bazı odaklar ısrarla Kürtleri ve dilini ötekileştiren bir anlayışla karşımıza dikilmeye başladılar.

Suriyeli kardeşlerimize yönelik o nefret dilinin aynısının bu ülkenin Kürtlerine ve diline yönelik kullanılması, hiç kuşkunuz olmasın ki, Kürtler üzerinden Türkiye’mize kurulmak istenen tuzağın diğer bir parçasıdır. Çünkü o terör örgütü biterse veya o terör örgütünün üzerine oturduğu sosyal taban sönümlenirse, kendilerinin de varlık nedeninin biteceğini çok iyi biliyorlar. O yüzden Kürtlerin Erdoğan’ı desteklemek yerine, terör örgütünün ve partisinin kucağına bilinçli olarak itilmesi o birilerinin işine geliyor. Bakmayın siz sabah akşam malum terör örgütü ve partisine saydırdıklarına, bölücülüğe karşı olduklarını söylediklerine. Gerçekte yaptıkları şey, söylem ve siyasetleriyle, gereksinim duydukları o terör örgütünün partisini palazlandırmak ve bölücü anlayışların da yeşermesine zemin hazırlamaktan ibarettir.

Ne dediklerine bakarsanız, ne dediğimi de anlamış olursunuz.

ŞU DEDİKLERİNE BAKIN

Şöyle diyorlar:

-“Kürtçe, Türkiye’nin ana dillerinden biri olamaz.”

Ne demek bu şimdi?

Kürtçe milyonlarca Kürt kardeşimizin ana dili. Tıpkı Türkçe gibi aziz bir dil. Türkçe’mizin resmi dilimiz olması, Kürtçe vs. diğer dillerimizin devlet katından kovulmasını getirirse, bunun sonu felaket olur. Böyle bir resmi dil anlayışı, Türkçe’mizin dışındaki diğer kardeş anadillerimizi gayrı görmek anlamına gelir ki, bu dışlayıcı ve incitici hissiyat bile bölücülüğe kapı aralar. En fenası da bölücülerin değirmenine su taşır.

Biz bu ülkenin Kürtleri, Türkçe’mizin resmi dil olmasından rahatsız değiliz. Resmi dilimizin de tek olmasına itiraz etmeyiz. Yeter ki Türkçe gibi aziz olan anadilimiz Kürtçe’ye gayrı gözüyle bakılıp muamele edilmesin. Çok şükür Erdoğan’la birlikte bu dışlayıcı ve ötekileştirici devlet politikaları son buldu. Devletimiz herkesin devletine dönüştü. O yüzden biz Kürtlerin kalbinde Erdoğan’ın müstesna bir yeri vardır. Erdoğan’a ideolojik nedenlerle düşmanlık eden Kürtler hariç tabii.

Herkes şunu bilsin isteriz ki, biz Kürtler, bu devlete sadece vatandaşlık bağıyla bağlı bir etnik topluluk değiliz. Tıpkı Türk kardeşlerimiz gibi bu ülkenin sahibiyiz ve asli unsuruyuz. O yüzden Türkiye’yi kendi devletimiz ve yurdumuz olarak biliriz. Türkçe’yi de resmi dilimizin ötesinde ana dilimiz olarak bilir benimseriz. Sadece Türkçe’yi değil, bu ülkede yaşayan tüm kardeş toplulukların dillerini de ana dilimiz Kürtçe gibi aziz biliriz. Türkçe’mizi de hepimizi ortaklaştıran ve bütünleştiren aziz bir dil olarak baş tacı ederiz.

Bu bağlamda resmi dilimizin tek olmasına, Türkçe’mizin yanına başkaca ana dillerimizin ikinci, üçüncü, dördüncü dil olarak iliştirilmesine gerek olmadığını önemle belirtirken, aynı zamanda Türkçe’mizin dışındaki tüm dillerimizin de devlet katında Türkçe gibi makbul ve aziz bilinmesinin, devletimizin bekası ve milletimizin birliği açısından son derece gerekli olduğunu da önemle hatırlatmak isterim.

Resmi dil anlayışının tekliğinin de, gerekliliğinin de bu kuşatıcı anlayış zeminine oturtulması olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Gayrısı zihni ve kalbi bölünmeleri beraberinde getirir ki, bundan yararlanmak isteyen şer güçlerin aramıza fitne salmasına izin vermiş oluruz.

TÜRK MİLLETİ KİMLERDEN OLUŞUYOR? TÜRK MİLLETİ KİME KARŞI DİRENECEK?

Şöyle diyor o birileri:

-“Anayasa’da değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerden biri olan resmi dilin değiştirilmek istenmesi halinde Türk milletinin direnme hakkı doğar.”

O birileri, bizim, Kürtçe’nin tıpkı Türkçe gibi Türkiye’nin ana dillerinden biri olduğunu, Türkçe’miz tek resmi dilimiz olsa bile diğer ana dillerimizin de tıpkı Türkçe gibi devlet katında makbul ve muteber görülmesi gerektiğine dair yaptığımız birleştirici açıklamalara işbu cevabı veriyorlar. Bu bakış açısı, birliğimize tehdit oluşturan sorunlu bir bakış açısıdır. Bir o kadar da tehditkâr.

Benim bu söylediklerimin neresinde Türkçe’mizin resmi dil tahtından indirilmesine veya resmi dilimizin yanına bu ülkedeki diğer dillerin de resmi dil olarak oturtulmasına dair bir öneri var ki , “Hele bunu değiştirmeye kalkışın da görürsünüz siz!” diye tehdit savurma cüretinde bulunabiliyor o birileri!

“Türk milletinin direnme hakkı doğar” demek de neyin nesidir? Kimi kimin karşısına dikiyorsunuz?

O vakit sorayım: Siz kimsiniz de bu üstenci tavırla konuşup parmak sallama hakkını kendinizde görebiliyorsunuz? Size bu imtiyazı veren özelliğiniz nedir?

Siz kendinizi bu ülkenin sahibi ve efendisi, başkalarını da ancak verdiklerinizle yetinen, yetinmezse kafasına vurup sindireceğiniz tebanız olarak mı görüyorsunuz?

Bilesiniz ki siz sahip ve efendi değilsiniz, Kürtler ve diğer kardeş topluluklar da sizin tebanız değildir.

AKİDESİ İSLAM OLAN NASIL DÜŞÜNÜR?

İslamiyet içinde düşünüyorsanız, size hatırlatmak isterim ki, akidemizde, hiç bir kavmin, hiç bir ırkın bir diğerine üstünlüğü yoktur. Ne Türk’ün Kürt’e, ne de Arap’ın Türk’e üstünlüğü vardır. Üstünlüğü ırki aidiyette görenler, ırkçıdırlar. Irkçılık, akidemize göre cahiliye pisliğidir ve dahi bir insanlık suçudur.

Akidemize göre hepimiz Âdem’in çocuklarıyız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Acem’e, Acem’in Arap’a, Türkçe konuşanın Kürtçe konuşana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.

Hangi ırka mensup olurlarsa olsunlar inananlar bir millettir ve bir tarağın dişleri gibi eşittir. Dillerin farklı olması, Allah’ın ayetlerindendir. Hiç bir dil, bir diğer dilden üstün ve değerli değildir. Kur’an’ın indiği dil olan Arapça bile diğer dillerle diğer anlamında müsavidir. Kutsal olan Kur’an’dır, Arapça değil.

Biz böyle inananlardanız. Çünkü akidemiz bunu emrediyor. Akidesi başka olanların, inanan kardeş toplulukların arasına ırkçılık tohumları ekmesine de izin vermeyiz. İster bunu Kürtlük adına, ister Türklük ve Araplık adına yapsın, buna karşı çıkmak imanımızın bir gereğidir.

“Türk milleti” meselesine gelince, diyeceğimiz o ki, İslam’la şereflenmiş ve kendini bu akide temelinde tanımlamış “Türk” tanımına can kurban diyenlerdeniz, bu akide eksenine oturmuş Türk milletinin bir unsuru olmaktan da onur duyarız.

“Türk milleti”ni sadece etnik Türklerden ibaret görenler varsa , bilsinler ki, Türk milletine etnikçi-ırkçı ideoloji gömleğini giydirip akidemizi bozmaya çalışanlara herkesten önce Müslüman Türk kardeşlerimiz zinhar izin vermezler.

Kürtleri ve dilini bu milletin aziz bir uzvu olarak görmeyenlerin millet ve milliyetçilik anlayışları, hem akidemize terstir, hem bölücülüğü derinleştiren zararlı bir eğilimdir.

Hem Kürtleri kardeş bildiğinizi söyleyeceksiniz hem Kürtleri kendi eşitiniz olarak görmeyeceksiniz, olmaz böyle bir kardeşlik! Bu anlayış, akidemizin inkârıdır. Kendisi için istediğini kardeşi için istemeyenin akidesi sorunludur.

Kürtlerin dili hakkında konuşurken “Türkiye’nin asla ana dili olamaz” demek, Kürtçeden gayrıların dili gibi bahsetmek, yetmezmiş gibi, “Türk milletinin direnme hakkı doğar” türünden tehditler savurmak hangi akideye tabiiyettir ve hangi akla hizmettir?

Kendisi için istediğinin aynısını kardeşi için istemeyen Türklük anlayışı da, Kürtlük anlayışı da, Araplık anlayışı da akidemizle bağdaşmaz ve dahi hepimize kaybettirir, biline!

TEŞEKKÜR

21 Ocak’ta DEMBİR-DER olarak yaptığımız “Türkiye Yüzyılında Kürtler” konulu panelimize sağladıkları katkı dolayısıyla Mardin Valisi Sn. Mahmut Demirtaş’a, Artuklu Üniversitesi Rektörü değerli kardeşim Prof. Dr. İbrahim Özcoşar’a, Artuklu Belediye Başkanımız sevgili kardeşim Mehmet İyidede’ye, AK Parti İl Başkanı değerli kardeşim Faruk Kılıç’ın şahsında AK Parti teşkilatlarına ve STK’larımızın değerli başkanlarına en kalbi duygularla teşekkürlerimizi arz ederim.

#Kürtçe
#Türkçe
#DEMBİR-DER
#Dil
#İslam