AK Parti’ye Numan Kurtulmuş’un dedikleri üzerinden hatırlatma…

04:0024/09/2024, Salı
G: 24/09/2024, Salı
Mehmet Metiner

Başkanlığını değerli büyüğüm dava aşığı Hamza Cebeci’nin yaptığı Uluslararası Vuslat Derneği’nin düzenlediği sempozyumlardan oluşan kitaplardan, Kimlik Krizi ve Kültürel Değişim Sempozyumu Tebliğler Kitabı’nı okurken dikkatimi çekti. 29-31 Mayıs 2013 tarihleri arasında Bolu Abant’ta yapılan sempozyumda o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da katılarak anlamlı bir konuşma yapmış. Şimdiki TBMM Başkanı Kurtulmuş o konuşmasında hem anlamlı bir Türkiye tablosu çizmiş hem AK Parti’nin


Başkanlığını değerli büyüğüm dava aşığı Hamza Cebeci’nin yaptığı Uluslararası Vuslat Derneği’nin düzenlediği sempozyumlardan oluşan kitaplardan, Kimlik Krizi ve Kültürel Değişim Sempozyumu Tebliğler Kitabı’nı okurken dikkatimi çekti.

29-31 Mayıs 2013 tarihleri arasında Bolu Abant’ta yapılan sempozyumda o dönemde Başbakan Yardımcısı olan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da katılarak anlamlı bir konuşma yapmış.

Şimdiki TBMM Başkanı Kurtulmuş o konuşmasında hem anlamlı bir Türkiye tablosu çizmiş hem AK Parti’nin durduğu yeri gayet net bir biçimde işaretlemiş hem de hangi özelliklerini kaybetmesi halinde AK Parti’nin varlık nedenini yitirerek gözden düşeceğini açık yüreklilikle ortaya koymuş.

Aradan geçen 11 yıldan sonra şimdiki konumunu da düşünerek dün dediklerinin hâlâ arkasında durup durmadığını bilemem. Çünkü müesses nizamın sahibi veya parçası olunduğunda değişebilen o kadar çok insan gördükten sonra Kurtulmuş adına ihtimal vermezsem de böyle bir dokundurmada bulunduğum için umarım gönül koymaz. Kendisinin yeni dönemde o dün dediklerine uygun bir düşünsel-siyasal çizgide aynen bulunduğunu göstermesinin önemini ve gerekliliğini yalnızca hatırlatmayı kadim bir dava arkadaşı olarak borç bilirim. Ve bilsin isterim ki dün dediklerinin bugün de tam arkasında duranlardan biriyim. Çünkü dedikleri, hepimizin dediklerinin anlamlı bir özetinden ibaret.

İzninizle Numan Kurtulmuş’un o tebliğinde neler dediğini aktarayım.


ESKİ TÜRKİYE SON BULMALI

Kurtulmuş’un can alıcı tespiti şu:

“Eski Türkiye’den bıktık, yenisini istiyoruz, laf olsun diye söylenmiş bir cümle değil. Aslında bizim siyasi amacımızı, siyasi hedefimizi de önemli ölçüde özetleyen sözlerden birisidir; bu yeni Türkiye’nin inşası hedefi.”

Kurtulmuş “Eski Türkiye”den kastını da gayet özlü ve çarpıcı dile getirir. Dediği şu: “Tanzimat’tan beri gelen Türkiye’nin fikri yapısıdır.”

Bu fikri yapının, yani benimsenen devlet ideolojisinin “tepeden inmeci ve zoraki modernleştirmeci” olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş milletin diniyle ve kültürüyle uğraşmayı amaç edinen devlet erkini elinde tutan güruhun ezana ve namaza dahi karışmak gerektiğine inanan bir anlayışa sahip olduğunu İlim Yayma Cemiyeti’nin kurucu başkanlarından rahmetli Yusuf Türel’den aktardığı bir hatırayla dile getirir. Bu anekdot o tek parti döneminin ideolojisini ve iktidar seçkinlerinin dine karşı besledikleri düşmanca tutumu göstermesi bakımından trajiktir. Konumuzla alakalı olmadığı için aktarmıyorum. Merak edenler ilgili tebliğden okuyabilirler.

“Baskıcı totaliter devlet uygulamaları eski Türkiye’de olanlardan birisi” diyen Kurtulmuş “İskilipli’den Dersim isyanlarına kadar bir sürü, son derece sert bir şekilde bastırılan, ortaya konulan devlet uygulamaları var” sözleriyle başlayıp o yasakçı ve zorba dönemlerin adeta anatomisini ortaya koyar. Verdiği örnekler çarpıcıdır. Reis’in Dersim katliamı dolayısıyla Başbakan sıfatıyla yaptığı özrün anlamından tutunuz da Kürt ve Alevi sorununa ilişkin yaptığı özgürlükçü açıklamalar hayli çarpıcıdır.

İskilipli dediği İstiklal Mahkemesi kararıyla asılan Atıf Efendi’dir.

Merak ediyorum, bugün İskilipli Atıf Efendi’yi savunabilecek bir siyasi pozisyonda mıyız? Veya “Dersim” diyebilecek?


İKİ SİYASİ ÇİZGİDEN HANGİSİYİZ?

Kurtulmuş’un önemle not edilmesi gereken tespitlerinden biri, bence, iki farklı siyaset tarzına dair söyledikleridir.

Türkiye’de ta Tanzimat’tan, hatta öncesinden beri gelen iki farklı siyaset tarzına “birinci ve ikinci grup” şeklinde vurgu yapan Kurtulmuş birinci grubu şöyle tanımlar: “Birinci grup, iktisadi siyasi elitlerin oluşturduğu çizgi… Yeni Osmanlılar, Genç Türkler, İttihat Terakki Partisi, Cumhuriyet Halk Fırkası ve bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi anlayışı.”

Kurtulmuş “Batıcı çizgi” olarak da nitelendirdiği bu “birinci grup”un ana görüşünü şu çarpıcı sözlerle hülasa eder: “Arkadaş biz İslam dünyası olarak yenildik. Batı bizi ezdi geçti. Bu yenilginin sebebi bizim medeniyetimiz, bizim değerlerimiz, bizim inançlarımızdır. Dolayısıyla biz bundan yapı olarak, zihniyet olarak, kurum olarak ne kadar uzaklaşırsak; o kadar adam oluruz.”

İkinci grubun çizgisi Kurtulmuş’a göre “Milletin çizgisi”dir. Yani milletin değerlerini, ruhunu ve inançlarını sahiplenen ve onu iktidar kılmaya çalışan çizgi…

Kurtulmuş’un birinci ve ikinci grup tasnifinin ilk meclisteki gruplaşmayla alakası yoktur.

AK Parti’nin kendini kuruluş sürecinde ısrarla ve önemle “milletin partisi” olarak tariflemesinin sebebi de budur işte!

Ne yazık ki AK Parti’yi uzun iktidar yılları dolayısıyla Kurtulmuş’un o birinci grup olarak nitelediklerinin zihni çizgisine çekip “devletin partisi”ne dönüştürmek isteyenler çıkmadı değil. O İttihatçı zihniyeti çaktırmadan AK Parti’ye ideoloji olarak giydirmeye çalışanların hâlâ varlıklarını itibarlı katlarda sürdürmediklerini iddia etmek ne mümkün!


BATICI ÇİZGİNİN KARAKTERİSTİĞİ VE AK PARTİ GERÇEKLİĞİ

Kurtulmuş “Batıcı” olarak tanımladığı birinci grubun siyaset tarzının dört temel özelliğine dikkat çeker: “Tepeden inmecidir, seçkincidir, halka güvenmez ve milletin değerleriyle inançlarıyla kavgalıdır.”

AK Parti’nin bu siyaset tarzına dönüşmesi veya içinden çıktığı siyaset tarzından kopması halinde kaybedeceğine vurgu yapan Kurtulmuş’un esas aldığımız siyaset tarzının temel kaidelerini de kabaca şöyle özetler: “Milletin çizgisi, milletin içinden çıkan, halkın tercih ve taleplerine güvenen, medeniyet değerlerimizi savunan, bunları siyasetin merkezine taşıyan ve gerçekten değişimci dönüşümcü olan.”


KURTULMUŞ’UN AK PARTI’YE UYARISI

Şimdi şu sözlere kulak vermenin tam vaktidir:

“Çok açık olarak parti içindeki toplantılarda da ifade etmeye çalışıyorum. Biz bu dört temel özelliğimizden bir tanesini kaybedersek, biz de birinci çizginin adamı oluruz. Millete güvenen, milletin içinde olan… Yani diyelim kendimizi fildişi kulelere çekersek kaybederiz. Değişimci, reformcu, dönüşümcü özelliğimizi kaybedersek kaybederiz. Bizim değerlerimizi, medeniyetimizin değerlerini savunmaktan vazgeçersek kaybederiz. Halkın bulunduğu yerde olmaktan vazgeçersek kaybederiz. Bizim siyasi gücümüz oradan geldi. Biz milletin olduğu yerden çıkmaya başlar, milletle farklılaşmaya başlar, milletin dolaştığı yerlerde dolaşmaz olursak o zaman kaybederiz.”

2013 yılında söylenen bu sözler elbette tarihi önemdedir.

İbretle üzerinde düşünülmeyi hak eden sözlerdir.

En önemlisi de niçin düştüğümüzü anlamak için dönüp bakmamız gereken anlamlı uyarılardır.

Bir ciddi özeleştiri yapılacaksa mutlaka bu değerlendirmeler eşliğinde yapılmalıdır.

Ben söylüyorum işte:

“Birinci çizgi”nin adamlarını baş tacı eder ve onları en itibarlı temsil katlarında bulundurursanız millet nezdindeki itibarınızı kaybedersiniz.

“Birinci çizgi”nin adamlarına AK Parti’nin kimliği ve siyasalları konusunda söz söyleme yetkisi verirseniz AK Parti’yi milletin partisi olmaktan çıkartırsınız.

AK Parti’yi “milletin partisi” olmaktan çıkartıp “devletin partisi”ne dönüştürmek isteyenlerin itibarlı temsil katlarında bulunmaları AK Parti ile millet arasındaki güven köprüsünü ziyadesiyle örseliyor.

Eski Türkiye’nin o totaliter ve vesayetçi ideolojisinin AK Parti üzerinden renk değiştirerek tekrar geçerli kılınmasına zinhar izin verilmemelidir.

Milletin egemenliği üstünde başka “kurucu irade” veya “kurucu nesil” arayanlar ve o 6 ok zihniyetiyle özümsenmiş ideolojiyi AK Parti’ye giydirmek isteyenler bilesiniz ki AK Parti’yi Kurtulmuş’un önemle işaretlediği ve uyardığı “Birinci çizginin partisi” kılmaya çalışanlardır.

Reis’in öze dönüş dediği şey, Kurtulmuş’un işaretlediği anlayış ve ilkelerimizdir. Milletimizin kurucu ruhu ve ilkeleri, AK Parti’mizin de ruhu ve ilkeleridir. Yeni Türkiye ancak bu ruh ve ilkelerle inşa edildiğinde millet için anlamlı ve değerlidir.

Son sözü Kurtulmuş’a bırakıyorum:

“Yeni Türkiye’yi inşa etmemiz lazım. Yeni Türkiye öyle bir Türkiye olmalı ki, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, milletin sözünün, sesinin geçerli olduğu Türkiye olmalı, Milletten başka egemenin olmadığı bir Türkiye…”

#Siyaset
#AK Parti
#Mehmet Metiner