Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ı biraz daha yakından tanıyalım mı?

Pazartesi akşamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Lütfi Elvan, uzun yıllardır tanıdığım, yakından izlediğim bir isim.

Kendisiyle zaman zaman uzun soluklu sohbetlerimiz oldu.

Başlamadan önce isminin ‘Lütfü’ değil, ‘Lütfi’ olduğunu rejideki yönetmene bildirdiğimiz pek çok televizyon programı yaptık.

İşin ‘gazetecilik faaliyeti’ dışında kalan şöyle bir tarafı da var:

Lütfi Bey, biraz da çocukluklarımızın geçtiği toprakların birbirine yakın olması, benim onun memleketini, onun da benim doğup büyüdüğüm yerleri biliyor olması sayesinde, ‘bizim topraklar’ adına kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum bir isim oldu.

Şu birkaç gündür, sadece içeride değil, dışarıda da, doğal olarak ekonomi piyasalarında da, Lütfi Elvan ismini daha yakından tanıma çabasına tanıklık ediyoruz.

Hakkında çıkan hem Türkçe, hem de İngilizce haberleri okuduktan sonra, bu haberlerde bir takım eksiklerin olduğunu fark ettim.

Bir defa ‘mutfaktan gelen’ bir geçmişi olduğu için, Lütfi Elvan ismini ‘teknik kapasitesi’ ile sınırlı gören anlayışa katılmadığımı belirtmek isterim.

İşin bu kısmı doğru, evet, 18 yılı geride kalmak üzere olan AK Parti hükümetlerinin ‘hükümet programları’ hazırlanırken, kendisi mutfağın vazgeçilmez isimleri arasında yer aldı.

Devlet Planlama Teşkilatı tecrübesi sayesinde bu programların ‘ekonomi ve yatırımlarla’ ilgili kısmının hazırlanmasına ciddi katkılar verdi.

Diğer yandan, ilerleyen yıllar içerisinde kendisine Kalkınma Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı gibi üst düzey görevler verilmesi, ‘vitrin tecrübesi’ bakımından da önem taşıyor.

İyi bir planlama ustası, derinlemesine ekonomi bilgisi dışında Lütfi Elvan’ın, seçmene ulaşma, gönül kazanma anlamında başarılı bir siyasetçi olduğuna dair gözlemlerim de var.

Bir tanesini anlatayım…

En son 31 Mart yerel seçimleri öncesi kendisiyle Mersin’de bir televizyon programı yapmıştık.

O vesileyle sohbet ettiğimiz Mersinliler dedi ki:

“Lütfi Elvan, PKK sempatizanlarının bulunduğu, polisin gitmesini riskli gördüğü yerlere bile giderek kampanya yapıyor, insanlarla birebir temas kurarak onlarla konuşup şikayetlerini, dertlerini dinliyor.”

Sonuç ne mi oldu?

O seçimde HDP’nin Mersin’deki kalesi olarak nitelendirilen Merkez ilçe Akdeniz’i Ak Parti kazandı.

7,8 sene kadar önce eski bir bakanın davetinden dönüyorduk.

Davet sahibi, içinde prefabrik bir evin bulunduğu mütevazi bir bahçeyi göstererek “Bu da bizim Lütfi Bey’in bahçesi” dedi.

İlk buluşmamızda kendisine bu diyaloğu hatırlatıp, “Sizin malikaneyi de gördüm” diye espri yaptım.

Güldü, “Bizim aldığımız maaşlar belli” diye cevap verdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 11 Kasım Çarşamba günü ilerleyen yıllarda tarihiyle birlikte hatırlanacak bir konuşma yaptı.

“Ekonomide yeni dönem” diye adını koyduğu ‘makas değişikliğinin’ altını dolduran cümleler kurdu.

“Önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak, ülke risk primini düşüreceğiz” dedi.

“Yatırımcılara kolaylık göstereceğiz, Hukuk devletini güçlendireceğiz. Ülke risk primini düşüreceğiz” dedi.

“Herkesi yeni dönemi birlikte inşa etmeye çağırıyoruz” dedi.

Sadece bu konuşma üzerinden gelişen ‘niyet beyanı’ bile, ülke riskinin hızlıca düşüşe geçmesini, borsanın yükselmesini, doların inmesini sağladı.

Kısa süre içerisinde 1 milyar dolar civarında yabancı yatırım Türkiye’ye dönüş yaptı.

Erdoğan’ın konuşmasından bir gün önce Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturur oturmaz kısa bir açıklama yapan Lütfi Elvan, Türkiye’nin “Kurala dayalı piyasa ekonomisi geleneğine sahip olduğundan” söz ederek, ekonomide yeni dönemin ilk işaretlerini vermişti.

Bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ifadelerin arkasını dolduran güçlü cümleler kurdu.

Lütfi Elvan’ın, Ak Parti’de ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı olduğu dönemde, ekonominin durumu ve neler yapılması gerektiğine dair sunumlar yaptığını biliyoruz.

Kendisinin doğru bildiğini sakınmadan söyleyen bir isim olduğunu da.

Birkaç yıl önce ekonomiyle ilgili meseleleri konuşurken, “Ne yapmak lazım” diye sorduğumda “Piyasaları şaşırtmak lazım” demişti.

Şu son bir haftada kaç kere şaşırdık, saydınız mı?