Söylenmiş ve söylenebilecek sözler arasında 15 Temmuz’u en iyi anlatabilecek cümlelerden biri bu olmalı.
15 Temmuz şehitleri ve gazilerine karşı altından kalkması çok zor olan borçlarımız var.
Şehit olanlar beyaz atlara binip gittiler, gazi olanlar alacaklarının peşine düşmeden, sessizce, reklam peşine düşmeden, vakur bir şekilde köşelerine çekildiler.
Şöyle bir soru soralım:
Uzun bir liste yapabiliriz.
Darbeyi yapanların beyin takımının yargılandığı 224 sanıklı bu davada, rekor sayıda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verildi.
Kararın detaylarına baktığınızda, kimileri için ağırlaştırılmış müebbet, kimileri için sadece müebbet, bazıları için 6 ila 12 yıl arasında değişen cezalar verilmesini, 27 kişinin ise bütün suçlardan beraat etmesini, tek tek, herkes için adalet arayışının gözetilmesinin sonucu olarak anlayabiliriz.
Bu nedenle Sincan’daki davayı büyük bir titizlikle yürütüp sonuçlandıran mahkeme heyetinin insanların adalet duygusunu güçlendiren bu çalışması her türlü takdirin üstünde görülmeli.
Buna mukabil, haksızlığa uğrayan, bazen kasıtlı olarak, bazen cesaret eksikliği, bazen hoyratça tutumlar ve tabi bir de örgütün kılıktan kılığa giren yapısının getirdiği zorluklar nedeniyle FETÖ torbasına haksız yere atılanlar da oldu ne yazık ki.
Aliya’nın bir sözüyle başladık, yine onun bir sözüyle devam edelim:
Sözün burasında daha önce kullandığımız bir ifadeyi tekrarlayabiliriz.
FETÖ davalarında, adli/idari uygulamalarda gösterilecek titizlik, FETÖ’ye değil, adalete hizmet eder.
Bu üç yıllık süreç içerisinde, 15 Temmuz başarılı olsaydı nasıl bir kâbus yaşanacağına dair onlarca geçerli senaryo konuşuldu, tartışıldı.
Darbe başarısız olduğu için, o zeminde oluşan kazanımları saymak için de onlarca başlık açabiliriz.
Başarılı olma senaryosunu bir kenarda tutalım, darbe girişimi hiç yaşanmamış olsaydı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren alanlarda bu operasyonların yapılma imkânı olur muydu acaba?
En azından bu harekâtların yapılma zorunluluğu 15 Temmuz öncesinde de olduğu halde, neden yapılamamıştı diye sorabiliriz.
Soru kendi cevabını kendi bünyesinde taşıyor zaten.
Son üç yılın fotoğrafını çekerken, 15 Temmuz’a sinsice yöntemlerle destek sağlayan dış aktörlerin üç yılın sonunda ne yapıp etmekte olduğuna bakmamak işi eksik bırakacaktır.
Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz ve öncesinde Tayyip Erdoğan yönetimini devirmek için 3 milyar dolar değerinde fon yardımında bulunduğunu darbenin üzerinden kısa bir vakit geçtikten sonra Türk makamlarının sözleri üzerinden aktarmıştık.
Aynı irade, bugün için de varlığını koruduğu gibi, bu hedefi taşıyanların müttefiklerinin sayısı da artmış durumda.
15 Temmuz için fon sağlayanlar, o gece Hartum’daki Nur Camii’nde toplanıp darbenin savuşturulması için dua eden insanların yaşadığı Sudan’da yakın bir zaman önce Türkiye’de yaptıramadıklarını yaptırmayı başardılar.
Sudan düştü, metastaz yapan hücreler devamında Libya’ya sıçradı.
Cuma günü, S-400 Hava Savunma Sistemi’nin ilk bataryaları 15 Temmuz’daki girişimin merkez üssü olan Akıncı Üssü’ne getirildi.
Acaba, bu bataryaların getirilmesi için bu üs seçilirken, üç yıl önce orada yaşananlara karşı bir cevap verilmesi düşünülmüş olabilir mi?
Özellikle öyle bir niyetle hareket edilmemiş olsa bile, böyle bir kararın sembolik değerinin olduğu ortada.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.