Türkiye ağırlığını hissettiriyor

04:0022/02/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Acet

Başlığa taşıdığımız cümle Başbakan Binali Yıldırım'a ait.



Başbakan, ABD Başkan Yardımcısı Michael Pence ile görüşmesinin ertesi günü, Pazar sabahı Münih'te yaptığımız sohbette bu cümleyi kullandı.



“Türkiye ağırlığını hissettiriyor.”


Henry Kissinger'ın,

“Gücünüzün gölgesi diplomasi masasına düşmezse, masada konuşulanlar lakırdıdan öteye geçmez”

diye bir sözü var.



“Sahada ne kadar varsanız, masada da o kadar varsınız

” anlamına geliyor.



Başbakanın bu cümleyi kullanmasının sebebi, Fırat Kalkanı Operasyonu ile elde edilen başarı, sahada gösterilen varlığın bir sonucu.



Binali Bey sohbet sırasında bu cümleyi kurunca, bir hafta önce Ankara'da bir devlet yetkilisinden işittiğimiz sözler aklıma geldi.



Sözünü ettiğim yetkili isim,

“CIA Başkanı'nın ilk seyahatini Ankara'ya yapmasının sebebi Fırat Kalkanı”

diye söze başlayıp, lafın arkasını şöyle getirmişti:



“Fırat Kalkanı Operasyonu sonrası, bölge ülkeleri ve Suriye meselesiyle ilgilenen paydaşların, ABD'nin, İngiltere, Fransa'nın bize olan tavrı değişti.”


Bu sözlerin adresi, yukarıda Kissinger'dan atıf yaptığımız söze çıkıyor.



Bir de işin şu kısmı var.



Türkiye Fırat Kalkanı Operasyonu'nu doğru zamanda değil, gecikerek, deyim yerindeyse,

'canına tak ettikten sonra'

başlatabildi.



Türkiye'yi PKK eliyle güneyden boylu boyunca kuşatma, hatta kendi topraklarının bir kısmını alıp götürme hedefi taşıyan

“Kuşak Projesi”

metropollerde patlatılan bombalarla karşımıza çıkmamış olsaydı, belki daha fazla gecikecekti.



Türkiye bugün,

“Ağırlığını hissettiren ülke”

haline geldiyse, ülke olarak burada en fazla, büyük hesabı görüp, yeni bir güvenlik doktrini ile kararlı bir karşı duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür etmemiz gerekiyor.



“NECDET ÖZEL DÖNEMİNDE ORDUYU KIPIRDATMAK MÜMKÜN OLMADI”


Tekrar geçen hafta yaptığımız görüşmeye dönelim.



Şu sözler, deminden beri görüşlerini aktardığım güvenlik yetkilisine ait:



“2014'te Kobani meselesi karşımıza çıktı. MİT, rapor verdi, 'kendi askerlerimizle Kobani'ye müdahale edebiliriz' dedi. Orduyu kıpırdatmak mümkün olmadı. 2015'te Musul için müdahale rapor verildi, yine sonuç alamadık.”


Peki neden?



Neden böyle oldu?



Aynı isim, bunun adını şu şekilde koydu:



“Necdet Özel döneminde orduyu Suriye konusunda kıpırdatmak mümkün olmadı. Özellikle FETÖ'nün hakim olduğu Harekat Planlama Başkanlıkları ve Hukuk Müşavirliklerinden hep olumsuz raporlar geldi. Suriye'ye müdahale etmemiz halinde uluslararası hukuki sorunlarla karşılaşacağımız söylendi.”


KOBANİ VE MİT TIRLARININ DURDURULMASI DESEM


Türkiye, şu son üç dört yılda büyük ihanetler gördü, yaşadı.



Bugün karşılaştıklarımızı anlamlandırmak için, zihnimizi diri, hafızamızı canlı tutmamız gerekiyor.



İki tarih versem, yeterli olur mu bilmem.



1-Ocak 2014-MİT TIR'larının durdurulması hadisesi.



2-Ekim 2014 Kobani meselesi.



MİT TIR'ları, nereye gidiyordu?



Ocak 2014'te Suriye'nin orta kesimlerinden hızlı bir huruç hareketi başlatan, El Bab'ı, Münbiç'i, Çobanbey'i, Cerablus'u kısa sürede ele geçiren DEAŞ ile savaş halindeki ÖSO'ya yardım götürmeye.



Hatırlayın, o vakitler, Özgür Suriye Ordusu, bize terör yapılanması diye sunuluyordu.



CHP, HDP, devamında FETÖ basını, Can Dündar, Amerikan basını ile dil birliği yapıp, Türkiye'deki hükümeti teröre destek vermekle suçluyor, Lahey'de yargılanmakla tehdit ediyordu.



Bugün, MİT TIR'larının yardım götürdüğü ÖSO ile Fırat Kalkanı Operasyonu'nu birlikte yürütmüyor muyuz?



O halde, bugün itibariyle,

“Algılarımızın ayarlarıyla”

nasıl oynandığını daha iyi görüyor olmalıyız, öyle değil mi?



Hele bir de Kobani günlerini hatırlayalım.



200 bin kişiye kapılarını açtığı halde, bu ülkeyi yönetenlerin, bu ülkede yaşayanların nasıl bir psikolojik baskı altında tutulduğunu hatırlıyoruz değil mi?



Öyle olmasaydı, ordu yönetiminde bugünkü yaklaşım o gün sergilenseydi, propagandanın esiri olmak yerine, ülke güvenliği için risk alınabilmiş olsaydı, hiç kuşkunuz olmasın, hadiseler bu şekilde gelişmeyecekti.



PKK, Suriye'deki fiili yapılanmasını büyütemeyecek, Rojava projesini Türkiye topraklarına taşıyamayacak, Ankara'da, İstanbul'da, bombalar patlamayacaktı.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın

“Tehdidi kaynağında yok etme”

diye bildiğimiz yeni güvenlik doktrini sayesinde bugün “

Ağırlığını hissettiren ülke”

haline gelmiş durumdayız.



ABD'de yeni yönetimin

“Kafa adamları”

, arka arkaya kapımızı çalıp Türkiye'nin teklif ve taleplerini dinliyorsa, bu, sahadaki gücümüzün gölgesinin diplomasi masasına düşmeye başlaması sayesinde mümkün olmuştur.



Yani Fırat Kalkanı sayesinde…


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Fırat Kalkanı
#Rojava
#FETÖ